Mesajı Okuyun
Old 25-11-2019, 12:15   #3
Av.Alper1907

 
Varsayılan

üstad teşekkür ederim. Davayı terditli olarak açıcağım. Yalnız tbk 19 muvazaa davasını İİK 283/1 maddesinin kıyasen uygulanması talepli şeklinde yazmayı düşünüyorum. Bu şekilde olunca dava taşınmazın aynına ilişkin olmaktan çıkıyor.
Diğer türlü taşınmazın bulunduğu yer farklı, davalıların bulunduğu yer farklı. Kesin yetki durumları devreye giriyor. Davalıların bulunduğu yerde açmam benim işime geliyor. Ayrıca davanın kesinleşmesine de gerek olmayacak.

Sonuç ve istem şu şekilde yazdım:
"*Dava konusu ... ili ... ilçesi ... Mahallesi ... parsel ve ... parsel sayılı taşınmazlar üzerinde davalılarca yapılan işlemin öncelikle muvazaalı olduğunun tespiti ile İİK 283/1 maddesinin kıyasen uygulanarak haciz ve satışını isteyebilmemize karar verilmesini,

*Muvazaa iddiamızın kabul edilmemesi halinde İİK md. 277 vd. gereğince tasarrufun iptali ile İİK 283 gereğince dava konusu ... ili ... ilçesi ... Mahallesi ... parsel ve ... parsel sayılı taşınmazlar üzerinde tarafımıza icra takibindeki alacak ve tüm ferileri hakkında satış isteme yetkisinin tanınmasına karar verilmesini" şeklinde.

İlgili Yargıtay Kararı

17. Hukuk Dairesi 2007/4397 E., 2007/3011 K.
"İçtihat Metni"

MUVAZAA
TAPU İPTAL DAVASI
TASARRUFUN İPTALİ DAVASI
2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 277 ]
2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 283 ]
818 S. BORÇLAR KANUNU [ Madde 18 ]
1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 76 ]


Taraflar arasındaki muvazaalı hukuksal nedenine dayalı iptal davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı vekili, davalılardan Gökhan'ın müvekkiline 10.10.2004 tanzim, 22.12.2004 vadeli 2.400.00 YTL, 10.10.2004 tanzim 30.01.2005 vadeli 6.400.00 YTL, 19.12.2004 keşide tarihli 5.000.00 YTL, 20.12.2004 keşide tarihli 29.000.00 YTL bono ve çekler nedeniyle toplam 42.800.00 YTL borcu olduğunu, takibe rağmen borçlarını ödemediğini, alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla ve bedelsiz olarak tasarruf ehliyeti bulunmayan kız kardeşi davalı Pınar'a 19.11.2004 tarihinde Kartal Birinci Bölge 2261 ada 74 parseldeki taşınmazını muvazaalı olarak devrettiğini belirterek, söz konusu devir muvazaa içerdiğinden satışın iptali ile taşınmazın tekrar borçlu adına tescilini talep etmiştir.
Davalı Gökhan vekili, davanın İİY'nin 277-284. maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali niteliğinde olduğundan aciz belgesinin ibrazı gerektiğini, müvekkili ile davalı Pınar'ın kardeş olmasına rağmen satışın muvazaalı olmadığını, Gökhan'ın borçları nedeniyle dava konusu taşınmazı satmak istediğini, ancak üzerinde A...bank lehine 20.000.00 YTL ipotek olduğundan satamadığını, bu nedenle davalı Pınar'ın adına kayıtlı Kartal Birinci Bölge 2728 ada 264 parseldeki taşınmazını müvekkili Gökhan'a, Gökhan'ın da dava konusu taşınmazı ipotekli olarak Pınar'a sattığını, Pınar'ın ipotek bedelini bankaya ödediğini, satışın bedelsiz olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı Pınar vekili, davanın İİY 277 ve devamı maddeleri gereğince açıldığını, ön koşul olarak borçlu aleyhine icra takibi yapılması ve aciz belgesinin ibrazı gerektiğini, müvekkilinin dava konusu taşınmazda yıllardır anne ve babası ile birlikte oturduklarını, borçlu Gökhan'ın dava konusu taşınmazı üzerindeki ipotek nedeniyle satamayınca Pınar'ın adına kayıtlı taşınmazını Gökhan'a, Gökhan'ın da dava konusu taşınmazı kardeşi Pınar'a sattığını, Gökhan'ın Pınar'dan aldığı daireyi daha sonra sattığını, müvekkilinin 13.07.2005 tarihinde 20.000.00 YTL ipoteği bankaya ödendiğini, satışın ivazsız olmadığını, dava konusu taşınmazın da davalı borçlu adına kayıtlı olmasına rağmen babaları tarafından alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre borçlu hakkındaki icra takibinin sonuçsuz kaldığını ortaya koyan belge bulunmadığı gibi aciz vesikası da ibraz edilmediğinden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bir davada taraflarca öne sürülen maddi olguların hukuki değerlendirmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak HUMK'nın 76. maddesi gereğince hakimin doğrudan görevidir.
Dava dilekçesindeki ileri sürülüşe ve yargılama aşamasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava, niteliği itibariyle BK'nın 18. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de, bu benzerlik her iki tür davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİY'nin 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası, alacaklı ve borçlunun yaptığı tasarruf! işlemin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak, muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3. kişiler (olayımızda davacı) tek taraflı ve çok taraflı hukuki işlemlerinin geçersizliğini ileri sürebilirler, danışıklı olan bir hukuki işlem ile 3. kişinin zararlandırılması, ona karşı işlenmiş bir haksız fiil niteliğindedir. Ancak, 3. kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı bir işlemin yapılması gerekir.
Somut olayda davalı borçlu Gökhan hakkındaki 2005/103 esas ve 2005/794 esas sayılı icra takipleri kesinleştiğine göre, davacının davalıdan alacaklı olduğu tartışmasızdır.
Davacının bu davadaki amacı, alacaklarını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Esasen muvazaaya dayanan bu gibi davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü az yukarıda açıklandığı gibi İİY'nin 277 ve izleyen maddelerinde iptal davalarına konu olan tasarruflar özünde geçerli olmalarına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Bu davada ise davacı, muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİY'nin 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına da engel değildir.
Davacının iddiasını kanıtlaması durumunda, iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1. maddesi benzetme yoluyla (kıyasen) uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazın haczin ve satışın istenebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Açıklanan bu maddi ve hukuksal olgulara göre, davanın İİY'nin 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu yolundaki mahkemenin kabulüne katılma olanağı yoktur.
O halde mahkemece, danışıklı işlemin var olup olmadığı konusunda toplanan ve toplanacak taraf delilleri değerlendirildikten ve davalı Pınar'ın taraf ehliyeti konusunda da gerekli araştırma yapıldıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.

SONUÇ :Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 08.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.