Mesajı Okuyun
Old 25-10-2019, 23:41   #6
Av. Suat

 
Varsayılan

Her olay kendine has özellikleri içinde değerlendirilmelidir.
Fesih sebebi ile bağlılık ilkesi olağan - normal durumlar için geçerlidir. Eldeki olayda olağan - normal bir durum yoktur.
Bunun sebebi de davacı olan işçinin kötü niyetinden kaynaklanmaktadır.
Hukuk kötü niyeti koruyamaz.
Hukuk kötü niyete pirim veremez.
Ayrıca hiç kimse kendi kusuruna dayanarak hak veya menfaat talebinde bulunamaz. Kendi kusuru ile neden olduğu zarara da kendisi katlanmak zorundadır.

Bu ve bunun gibi daha birçok evrensel hukuk ilkesi bu davada cari olmayacaksa hangi davalarda olacaktır.

Ayrıca bu olayın işveren tarafından bu davada kullanılıp kullanılamayacağı ile ilgili olarak ise, kötü niyet savunması def i değil itirazdır ve iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olmadan yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de re sen nazara alınır.

Y1HD 10.2.2010 E.2009/13814 – K.2010/1303
On 01.19.12, In Yargı Kararları, By Kazanci
“Kötü niyet iddiası”nın def`i değil itiraz olduğu;
iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.11.1991 tarih 1990/4 esas 1991/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/9601 E. 2018/9079 K. Nisan 2018 tarihli ilamı
TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.