Mesajı Okuyun
Old 09-04-2019, 09:57   #15
para_doks

 
Varsayılan

Üstad, hüküm için erken mi acaba 
1. Malik, elbette tapuda adına taşınmaz kayıtlı olan kişidir. Ancak acemice görünse de sormak istediğim, tapuda malik olmadığı halde, malik gibi tasarrufta bulunan – taşınmazı evlilik yapacağı kişiye bu evlilik için devreden- M nin dava açma hakkına sahip olup olmayacağı idi.
2. Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur. Ancak yolsuz tescil, inançlı işlem , vekalet görevinin kötüye kullanılması vb. istisnai durumları dikkate almak gerektiğinden olayın özelliğine göre iptalin sağlanıp sağlanamayacağının değerlendirilmesi gerekeceğini düşünüyorum.
3. Somut olayı iki aşamalı değerlendirmek gerekiyor. Evlenmeden önce devri yapılan ½ hisse ve evlilik sırasında devri yapılan ½ hisse..
-Evlenmeden önce devri yapılan hisse bakımından G nin bir hakkı bulunmuyor. Zira, G bu hissenin M ye ait olduğunu, bedelinin M tarafından ödendiğini kabul ediyor ve buna ilişkin bir dava da açmıyor. Bu haliyle bu hisse ile ilgili açılacak dava, G nin bir zararının olmaması karşısında redde mahkumdur.(Kanaatimce)
-Evlilik sırasında devri yapılan hisse bakımından G tapu iptali ve tescil davası açmış olup dava derdesttir.
4. Vekil M, tapuda kayıtlı malik değildir. Şeklen malik olmasa da elindeki vekaletname ile devri malik gibi davranmak suretiyle yapmıştır. Zira, ½ hissenin bedelini kendisi ödemiştir ve bağışlamayı da kendisi yapmıştır. G de bu durumu kabul etmektedir. Şu halde görünüşte vekil olmakla birlikte bir dava açma hakkının bulunup bulunmadığı konusunda tereddütlüyüm.

(Bu noktada, vekillerin maliki olduğumuz başka bir ‘vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptali ve tescil’ davasında İlk Derece Mahkemesi davayı kabul etti, Yargıtay vekilin taşınmazı satın aldığı, mülkiyete bağlanan hakları kullanmak amacı ile satışa yetkili vekaletnamenin düzenlendiği kabul edildi, davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtildi. BAM tarafından direnme kararı verildi. Ne yazık ki henüz sonuçlanmadı.. (Buradan yola çıkarak; bazen taraflar arasındaki ilişkinin niteliği esas alınarak şekil esasa feda edilmiyor, şeklen malik olmayanın da mülkiyet hakkına sahip olabileceği kabul edilebiliyor demek isterdim ama henüz kesinleşmedi  )

5. Eski eşin, maddi çıkar sağlamak amacı ile bakımına muhtaç eşini ikna etmek suretiyle evlilik birliğinin devamı sırasında devri sağladığı bu nedenle de kötüniyetli olduğu kanaatindeyim. Tapu iptali ve tescil davasında dinlenen tanıkların beyanına dayanarak bu tespitte bulunduğum gibi devrin ardından M yi ihmal etmesi, taşınmazın iadesinin istenmesi üzerine bunu reddetmesi ve yaşanan tartışmalar da bu kanaatimi güçlendirmektedir.
Yargıtay’ın verdiği kararın hakkaniyete uygun olduğu kanaatindeyim. Zira E nin kötüniyeti sabit olduğu gibi bu hissenin G ye ait olduğunu bilerek ve iade edeceği yönünde uyandırdığı güven ile yaşlı eşini ikna ettiği düşüncesindeyim. Taraf beyanlarında bir takım sıkıntılar olsa da sonuç olarak doğru bir karar olduğunu düşünüyorum.

6. Boşanmadan sonra TMK 202 açısından;
-Evlilik öncesi bağışlanan hisse, hem evlenmeden önce bağışlandığı için, hem edinilmiş mal olmayıp kişisel mal olduğu için talepte bulunma imkanı olduğunu düşünmüyorum.
-Evlilik sırasında devredilen hisse ile ilgili olarak;
G tarafından açılan tapu iptali ve tescil davasının Yargıtay bozması doğrultusunda sonuçlanması halinde zaten G adına tescil edileceği için bir sıkıntı kalmayacaktır. Ancak tersi durumda da müvekkilin bu yönde talepte bulunmasının mümkün olmadığını düşünüyorum. Zira, tapu iptali ve tescil davası ve diğer davalarda bedel alınmaksızın devri yapıldığı belirtilmiş olup bu beyanların bu davada da bağlayıcı olacağını ve edinilmiş mal kapsamında değerlendirilmeyeceğini düşünüyorum.


İlginize tekrar teşekkür ederim. İyi çalışmalar..