Mesajı Okuyun
Old 18-03-2019, 15:04   #2
abdurrahman pehlivan

 
Mesaj

Sayın Meslektaşım,

Yetki yönünden HMK 7. ve 16. maddesini beraber değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.

Davalının birden fazla olması halinde yetki

MADDE 7 - (1) Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır.

Haksız fiilden doğan davalarda yetki

MADDE 16 - (1) Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.

HMK 7. maddesine göre her ne kadar davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde davayı açabilirseniz de 7/1. fıkra ikinci cümledeki ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme bulunup bulunmadığına dair tespit yapmak gerekir. Aşağıdaki Yargıtay kararında da görüleceği üzere yüksek mahkeme HMK 7/1. fıkra ikinci cümlesindeki ortak yetkiye ilişkin hususu da mevcut davada değerlendirmiştir. Bu sebeplerden HMK 16. maddedeki "haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer" mahkemelerinin ortak yetki sahibi mahkemeler olabileceğini değerlendirmekteyim. Tartışmanın daha çok HMK 16. maddede belirlenen yetkili mahkemelerin hangisinin ortak yetkili tanımına uyduğu ekseninde olması gerektiğini değerlendiriyorum. İyi çalışmalar dilerim.

T.C YARGITAY
22.Hukuk Dairesi
Esas: 2015/ 5268
Karar: 2016 / 11199
Karar Tarihi: 18.04.2016

ÖZET: Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, işin yapıldığı yer İ… ili olup dolayısıyla İ… İş Mahkemesi davada ortak yetkili olacağından, mahkemece öncelikle davanın yetki yönünden usulden reddine karar verilmesi gerekirken, esasa girilerek hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
(4857 S. K. m. 57) (1475 S. K. m. 14) (5521 S. K. m. 5, 15) (6100 S. K. m. 7)

Dava ve Karar: Davacı, kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalılar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı İsteminin Özeti: Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesini yaşlılık aylığına hak kazanmak amacıyla feshettiğini belirterek kıdem tazminatı ile ödenmediğini iddia ettiği yıllık izin ücreti alacağının davalılardan tahsilini talep etmiştir.

Davalı Cevabının Özeti: Davalı D.. R.. vekili, zamanaşımı def'inde bulunmuş, davacı ile müvekkili kurum arasında iş sözleşmesinin mevcut olmadığını, davacının davalı şirket işçisi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı şirket vekili, husumet itirazında bulunmuş, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkilinin sadece, davacının kendi şirketleri bünyesindeki çalışmalarından sorumlu olabileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Temyiz: Kararı davalılar vekilleri temyiz etmiştir.

Gerekçe: Taraflar arasında yetkili mahkemenin hangi yer iş mahkemesi olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

5521 sayılı İş Mahkemesi Kanunu'nun yetkiyi düzenleyen 5. maddesinde, "İş Mahkemelerinde açılacak her davanın, davanın açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri mahkemesinde de bakılabileceği, bunun aksine sözleşmenin geçerli sayılmayacağı" hüküm altına alınmıştır. Söz konusu yetki kuralı kamu düzenine ilişkin olup bu kuralın yargılamanın her aşamasına re'sen göz önünde bulundurulması gerekir. Yargıtay'ın yerleşmiş görüş ve uygulaması da bu yönde oluşmuş ve istikrarlı bir şekilde uygulanmıştır. 5521 sayılı Kanun'un 15. maddesinde de "Bu kanunda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun hükümlerinin uygulanacağı" düzenlenmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 7. maddesinin 1. fıkrasında ise; "Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişe, davaya o yer mahkemesinde bakılır." denilmektedir. Eldeki davada, birden fazla davalının bulunması karşısında, davanın hangi davalının ikametgahı mahkemesinde açılması gerektiği sorunu ortaya çıkmaktadır. 6100 sayılı Kanun'un 7. maddesinin 1. fıkrasında bu sorunun açık bir şekilde düzenlenmiş olduğu görülmektedir. Belirtilen kanun maddesinin 1.cümlesinde, "Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir." şeklinde düzenleme yer almakta olup iş bu davada, davanın açıldığı tarihteki yargı çevresi düzenlenmesine göre davalılardan Ltd. Şti.'nin ticaret sicil kayıtlarındaki merkez adresi itibariyle dava açıldığı görülmektedir. Ancak aynı maddenin ikinci cümlesinde, "Ancak dava sebebine göre kanunda davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır." denilmek suretiyle birden fazla davalı aleyhine açılan davalar için emredici ve ortak bir yetki düzenlemesi yapılmıştır. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, işin yapıldığı yer İzmir ili olup dolayısıyla İzmir İş Mahkemesi davada ortak yetkili olacağından, mahkemece öncelikle davanın yetki yönünden usulden reddine karar verilmesi gerekirken, esasa girilerek hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan sebeplerle sair hususlar incelenmeksizin BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ........... Tic. Ltd. Şti.'ye iadesine, 18.04.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)(www.sinerjimevzuat.com.tr)