Mesajı Okuyun
Old 02-01-2019, 14:19   #4
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Ek olarak;
İhalenin şekli, usulü, katılımcıların yeterlilikleri, yasaklılık vb. haller idari işlem safhalarıdır. Bu işlemlerin iptaline ilişkin davalar idari yargıda görülür.

İhale sözleşmesi imzalandıktan sonra sözleşmenin karşılıklı olarak ifasına ilişkin husular (işin-malzemenin ayıplı kusurlu ya da sözleşmeye uygun olmaması vb.) özel hukuk ilişkisi kapsamında adli yargının görev alanındadır.

İşin tasfiyesi İdarenin bir işlemi gibi değerlendirilmiş ise de esasen idarenin bu aşamada tek yanlı kamu gücünü kullanarak tesis edeceği bir işlemle sözleşmeyi ortadan kaldırması söz konusu değildir. İderinin yaptığı sözleşmeyi fesih beyanı olup, bu husus sözleşmenin ifası kapsamında olduğundan (karşılıklı ifa etme-etmeme vb. haller) Danıştay kararı doğru gibi görünmektedir.

Talep edilecek olan tasfiye işleminin iptali değildir. Sözleşme hükümlerine göre idarenin tasfiye (fesih) hakkının doğup doğmadığı yani idarenin haksız erken feshi sebebine dayanan kâr mahrumiyeti talep edilecektir. Sözleşme hükümlerine göre fesih haklı ise dava reddedilir aksi halde haliyle tersi olur.

----------------------------------------------------------------

Ek: Başlangıç safhasını ters anlamışım.
Sizin müvekkiliniz ihalenin tarafı da değil siz temlik alan tarafsınız.
Bu tarz bir davayı idareye açacaksa doğrudan asıl yüklenicinin açması daha doğru olur. Temlik alan sıfatıyla sizin açıp temlik edenin yerine geçip defilerini kullanmanız mümkün ise de nisbi vekalet ücreti vb. kaygıları taşımanız gerekmeyebilirdi.
Sizin idareye karşı dava açmak yerine temlik edene yönelmeniz daha öncelikli ve doğru tercih gibi görünüyor. Zira son hakediş de ödenip bitti ise artık ihale nedeniyle ödenecek bir şey kalmadığından idareye karşı haksız çıkmanız daha büyük olasılıktır.