Mesajı Okuyun
Old 25-12-2018, 21:06   #8
Av. Suat

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Musa TAÇYILDIZ
Müvekkil orkestra olarak hizmet vermektedir. Bir düğün salonu ile adi yazılı şekilde sözleşme imzalıyor. Buna göre; "düğün salonunun 2 adet salonunda, düğün başına olacak şekilde, standart bir ücret ödeme konusunda " anlaşma sağlanıyor. Bu sözleşmede; düğünlerin orkestrasının mutlaka müvekkil tarafından sağlanması gerektiği yönünde bir hüküm mevcut değil.

Müvekkil birkaç düğün işini yaptıktan sonra iş gelmiyor, sonrasında başka biri ile anlaştığı ve orkestra işini bu kişinin yaptığını öğreniyor.

1- Bu yazılı sözleşmeye göre; başka biri ile aynı iş hakkında sözleşme yapamayacağını söylemek mümkün müdür?

2- Müvekkil hangi zararlarının tazminini talep edebilir?


Sözleşmede her iki yanı da bağlayan bu yönde bir hüküm yok anlaşılan…..
Bu nedenle ben tazminat veya zarar ziyan talebi konusunda çok da iyimser değilim.
Ama her olay kendi koşulları içinde ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Ayrıca taraflar arasındaki sözleşmelerin nasıl yorumlanması gerektiğine ilişkin aşağıdaki Yargıtay kararı fikir vermesi açısından faydalı olabilir.

Sözleşmelerin yorumunu düzenleyen TBK md.19 hükmüne göre,“Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve
yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır”. Bu doğrultuda sözleşmenin yorumunda amaç, ilk aşamada sözleşme taraflarının birbirine uygun gerçek iradelerini tespit edebilmektir.


T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 1997/10396
K. 1998/1278
T. 2.3.1998
• SÖZLEŞMENİN YORUMU ( Yorumun Öncelikle Mantık ve Gramer Kurallarına Göre Yapılması )
• ŞEKLE AYKIRILIK İDDİASI ( Sözleşmenin Beş Yıl Boyunca Uygulandıktan Sonra Şekle Aykırılık İddiasında Bulunmasının İyiniyetle Bağdaşmaması )
• İYİNİYET ( Taraflar Arasındaki Sözleşmenin Beş Yıl Boyunca Uygulandıktan Sonra Şekle Aykırılık İddiasında Bulunmasının İyiniyetle Bağdaşmaması )
818/m.18,19,20
ÖZET :1 ) Anlaşmazlık, taraflar arasındaki sözleşmeden çıkmaktadır. Bu noktada sözleşmenin yorumu öncelikle mantık ve gramer kurallarına göre yapılacaktır.
2 ) Taraflar arasındaki sözleşmenin 5 yıl gibi uzunca sayılabilecek bir süre yerine getirilmesine ve karşılıklı edimlerin ifa edilmiş olmasına rağmen davacı tarafın şekle aykırılık, geçersizlik iddialarını ortaya atması, iyiniyetle bağdaşmaz, yasal himaye göremez.
……. Uyuşmazlık, sözleşmenin 22/b maddesindeki hükümden kaynaklanmaktadır. Taraflar bu madde hükmünün yorumunda anlaşmazlık içindedirler. Bu durumda sözleşmede yer alan kayıtların anlamını ve bu kayıtların hangi hukuki sonuçlara yöneldiğini tayin etmek zorunludur.
Yorum herşeyden önce mantık ve gramer kurallarına göre yapılacaktır.
( Tekinay Borçlar Hukuku, Genel Hükümler s. 148 ) Sözleşmenin 8 nci maddesi Davalı ( k. davacı ) TKİ’ye, 22 nci maddesi ise davacı ( k. davalı ) işletmeciye yükümlülük yüklemektedir. Dolayısıyla bir şey yapma ( ifa ) yükümü her iki maddede farklı taraflardadır.
Öte taraftan sözleşmenin 8 nci maddede ise işletmeci tarafından tesis edilmiş bir işlemden, 22 nci maddede ise işletmeci tarafından tesis edilmiş taşınmaz varlıkların bedelsiz olarak TKİ’ye bırakılacağı öngörülmüştür. Dolayısıyla her iki maddenin anlam ve amacı farklıdır. Davacı ( k. davalı ) tarafından iddia olunan ve işletmeci ( davacı k. davalı ) tarafından da itiraza uğramayan ihale fiyatının bu şarta göre teşekkül etmesi de açıklanmaya çalışılan yorumun teyidi niteliğindedir.
Sözleşmelerin yorumunda da kabul edilen teori güven prensibidir. Beyan muhatabının fiilen o beyanı nasıl anladığına ya da kendisince bilinebilen bütün hal ve şartları objektif iyiniyet kurallarınca değerlendirerek nasıl anlaması gerektiğine bakılması icap eder ki, bu güven ilkesinin bir sonucudur ve sözleşmenin 22/b maddesinin işleten tarafından dahi yazılı olduğu şekilde anlaşıldığı bizzat davacı vekilini dava dilekçesinin ( d ) bendinde yer alan anılan hükmün SK: nun 19 ve 20 nci maddeleri karşısında yok hükmünde sayılması gerektiğine ilişkin beyanıyla da tereddütsüz biçimde ortaya çıkmaktadır.

İşleten tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetinin devrini öngören akitlerin resim şekilde yapılmasının geçerlilik şartı olduğunu, sözleşmenin ise bu nitelikte bulunmadığın da ileri sürmüşse ( BK. m. 213, MK. 634 ) taraflar arasındaki sözleşmenin 5 yıl gibi uzunca sayılabilecek bir süre yerine getirilmesi, karşılıklı edimlerin ifa edilmiş olmasına göre şekle aykırılık geçersizlik iddiasının MK. nun 2. maddesinde ifadesini bulan afaki iyiniyet kuralıyla bağdaştığı söylenemez. ( YHGK nun 6/6/1979 t. E. 1978/4-190, K. 1979/4799 )ve böyle bir savunma yasal himayeden yoksun kalır. Bu açıklamalar sözleşmeye göre, işletenin rödövans sözleşmesinin geçerli olduğu dönemde edindiği taşınmazların devrini isteyebileceği açıktır. davalı-k. davacı devri talep etmeyerek, gayrimenkullerin değerini talep etmiş olmakla, mahkemece yapılacak iş arazilerin değerini tespit olunarak işleten k. davalıdan tahsiline hükmetmekten ibarettir. Mahkemece yasal olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ( k. davacı ) vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı ( k. davacı ) yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 2/3/1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.