Mesajı Okuyun
Old 08-11-2018, 12:50   #2
av__emrah

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2014/464
K. 2015/7591
T. 25.5.2015


DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, ancak; mahkemece 25.9.2013 tarihli ek karar ile verilen asıl hüküm kesin nitelikte olduğundan temyiz talebinin reddine dair verilen ek karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalının trafik (ZMSS) sigortacısı olduğu aracın sebebiyet verdiği trafik kazasında karşı araç içinde yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını, olay sebebiyle zarara neden olan aracın sürücüsü ve sigortacı sıfatıyla davalı hakkında mahkemenin 2010/270 Esas sayılı dosyası ile maddi ve manevi zararlar yönünden dava açıldığını, ancak, anılan dosyada daimi iş gücü zararının talep edilmemiş olduğunu ileri sürerek, davaların birleştirilmesini ve fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL daimi iş göremezlik zararının faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, alınan rapora göre olayda davacının daimi iş göremezlik zararı oluşmadığından davanın reddine dair verilen 22.5.2013 tarihli hüküm davacı vekili tarafından yasal süresinde temyiz edilmiş, ancak; mahkemece 25.9.2013 tarihli ek karar ile verilen asıl hüküm kesin nitelikte olduğundan temyiz talebinin reddine karar verilmiş, anılan ek karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-)Bilindiği üzere "belirsiz alacak davası" 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK ile düzenlenmiş olup, Kanun'un 107/1.maddesinde, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak
belirlenebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde alacaklının hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar yada değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceği hüküm altına alınmıştır.


Somut olayda, davacı vekilinin fazlaya dair hakları saklı tutarak şimdilik 1.000,00 TL maddi zararın tahsili talebiyle açtığı eldeki dava yukarda açıklandığı üzere belirsiz alacak davası niteliğinde olduğundan, mahkemece davanın reddine dair verilen 22.5.2013 tarihli asıl hükmün kesin nitelikte olduğundan bahisle davacı vekilinin temyiz isteminin 25.9.2013 tarihli ek kararla reddi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden, Dairemizce anılan ek kararın ortadan kaldırılmasına karar verildikten sonra HMK'nın 336/3 fıkrası hükmü gereğince yapılan incelemede;

2-)Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
HUMK.nun 275 (HMK.md.266) vd. maddelerine göre çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda ihtisas sahibi kimselerin dinlenmesi ve rapor alınması gerekir.

Somut olayda, davaya konu kazada yaralandığı ve sürekli iş göremezliğe uğradığı ileri sürülen davacının olay sebebiyle sürekli iş göremezliğe uğrayıp uğramadığının, varsa maluliyet oranının belirlenmesi teknik ve özel bilgiyi gerektiren konulardan olup, mahkemece dosya içinde mevcut .... 28.9.2012 ve 15.4.2013 tarihli...'na göre davanın reddine karar verilmiş ise de; anılan raporlarda davacının davaya konu kaza sebebiyle maluliyete uğrayıp uğramadığının ve maluliyet oluştu ise oranının belirlenmesi yönünden hangi kriterlerin esas alındığı belirtilmediğinden bu raporların eldeki dava için hüküm vermeye elverişli olmadığı açıktır.

O halde, anılan kazada yaralanan davacının maluliyet oranı yönünden dosyada usulüne uygun düzenlenmiş bir rapor bulunmadığından, mahkemece tüm tedavi evrakı ve hastane kayıtları getirtilerek davacının üniversitelerin Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı, Adli Tıp 3.İhtisas Dairesi veya en yakın Adli Tıp Şube Müdürlüğü'ne sevki sağlanıp belirtilen konuda mevzuat hükümlerine uygun rapor alınması, maluliyetin varlığı halinde gerçek zararın belirlenmesi için hesap uzmanı aktüer bilirkişiden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınması, ondan sonra tüm
dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ve eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle 25.9.2013 tarihli ek kararın ortadan kaldırılmasına, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin esasa yönelik temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine 25.5.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.