Mesajı Okuyun
Old 11-09-2018, 23:25   #2
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

Bakanlar Kurulu'nun 18.02.2007 tarih ve 2007/12362 sayılı Kararnamesine göre aşağıda belirtilen kişiler esnaf ve sanatkâr sayılır:
1. Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu’nca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkârlar kollarına dâhil olup da gelir vergisinden muaf olanlar
2. Kazançları basit usûlde vergilendirilenler
3. İşletme hesabına göre defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayeden ziyade bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerine yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu m.177/1- 1 ve 3 numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, 2 numaralı bentte yer alan nakdi limitin tamamını aşmayanlar esnaf ve küçük sanatkâr sayılırlar.
Kararda ayrıca ilginç bir hüküm daha öngörülmüştür:
Ancak, esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkar sayılma hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıt için zorlanmaması, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı esnaf ve sanatkar sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, esnaf ve sanatkar sicili marifetiyle ticaret siciline aktarılması...
TTK m.15’te düzenlenen tanım dikkate alındığında bir kimsenin esnaf sayılabilmesi için öncelikle ortada bir sanat veya ticaret erbabı bulunmalıdır. Çalışması bedenen olan ve kazancı az olan her kişi esnaf sayılamaz. Ayrıca bir kimsenin esnaf sayılabilmesi için çalışma metodunun da nakdi ve ayni sermayeden çok emeğe dayanması gerekir. Esnaf faaliyetinden söz edebilmek için kazanç az olmalıdır.
Sözün özü: bir ticaret erbabı kendisini esnaf sayıp esnaf odasına kaydetmiş ise, tacir olmanın nimetlerine talip değilse, bırakalım esnaflığın tadını çıkarsın.
2007 tarihli düzenlemenin mantığı budur!