Mesajı Okuyun
Old 16-12-2017, 22:50   #2
Av.Dursun KARACA

 
Varsayılan

Belirsiz alacak davasında, bozma sonrasında yeniden aldırılan bilirkişi raporunda tazminat miktarı fazla çıksa da, kanaatimce davacının yapacağı bir şey maalesef kalmıyor.

Sizin de belirttiğiniz gibi; ikinci artırma, ek dava ve ıslah mümkün değil. Bu usul engelleri dikkate alındığında, alacak miktarının bozma sonrası alınan ikinci bilirkişi raporu ile belirli hale geldiğini iddia etmenin de pratikte bir yararı gözükmüyor. Bu duruma göre, dava değerinin ikinci defa tamamlanması mümkün olamayacağı kanaatindeyim.

Böyle bir durumda davacı muhtemelen bilirkişi raporuna itiraz etmemiştir. Miktar açısından temyiz de etmemiştir. Böyle bir durumda karşı taraf lehine her iki sebeple usuli kazanılmış hak da doğmuştur. Fazlasını bu sebeple de daha sonra talep edemeyecektir.

Yeri gelmişken, bu konuyla ilgili bazı sorun sebeplerini paylaşmak isterim.

Örneğin; belirsiz alacak davasında; davacı, bilirkişi raporunda hesaplanan zarar miktarının eksik ve hatalı olduğu iddiasıyla itiraz ediyor. İtirazında haklı olduğunu düşünerek, bir defalık değer artırma hakkını kullanmıyor. Mahkeme aksi düşüncede, raporu uygun kabul ediyor ve asgari istenen miktara göre karar veriyor. Yargıtay da bilirkişi raporunu uygun görürse, asgari tutardan verilen kararı onayacak. Bunun için davacı ilk bilirkişi raporuna göre her zamana değeri artırmak zorunda kalıyor. Bu durumda; bilirkişi raporuna itiraz edip, itirazın kabul edilmemesi ihtimalini dikkate alarak yine de değeri artırmak kaçınılmaz gözüküyor.

Bu sorunu yaşamamak için; belirsiz alacak değil, kısmi dava açmakta yarar var.

Belirsiz alacak davasının tek yararı, zamanaşımı süresinin dava içinde bilirkişi raporunu bile beklemeye tahammülünün olmadığı durumda sağladığı yarardır. Bunun dışında hep sakıncalı bir dava türüdür. Şöyle ki;
1.Alacağın belirli, belirsiz olduğunun tartışmalı olduğu hallerde usulden ret riski vardır. (Aksine görüş ve kararlar olsa da)
2.İkinci kez artırılamaz. Ek dava da açılamaz.

Kısmi dava, “HMK. 109/2 nin yürürlükten kalkması sonrasında”, zamanaşımına dikkat etmek kaydıyla her zaman ve her durumda belirsiz alacak davasına göre daha avantajlı bir dava türüdür. Şöyle ki;
1.Alacağın belirli belirsiz tartışmasına girilmesini gerektirmez. Bu sebeple usulden ret riski yoktur.
2.Her zaman ek dava/davalar açılabilir.
3.Haksız fiillerde faiz başlangıç sorunu da yaşanmayacağı dikkate alındığında bu açıdan da ek dava açmakta sakınca yoktur.

Sonuç olarak; zamanaşımı yakınlığı durumu hariç, her zaman “kısmi dava - ek dava” zincirini tercih etmekte yarar olduğunu düşünüyorum.