Mesajı Okuyun
Old 26-11-2017, 15:18   #2
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan Avukatlık Kanunu m.174-Davadan/takipten önce azil- Azilde neden göstermemek

Meslektaşım;

Azilnamede neden/gerekçe var mı?

Eğer işin sürüncemede bırakıldığı gerekçesiyle azil var ise bunun müvekkilin talebi olduğunu ispata yarar

delilleriniz bulunuyor mu?

İş sahibi, azil işleminin haklı nedene dayandığını tanık dahil her türlü delille ispatlayabilir.(AVUKATLIK ÜCRETİ; YÜKSEK LİSANS TEZİ, s. 131 Mehmet YILMAZ, Ankara 2013)

Bunun aksini ispat da tanıkla olabilir, düşüncesindeyim.


Azilnamde neden/gerekçe yok ise bu bir "haksız azil"dir.

Azil haksız ise hangi aşamada olunduğu fark etmiyor.


T.C YARGITAY 13.Hukuk Dairesi Esas: 2015 / 19037 Karar: 2017 / 6204 Karar Tarihi: 24.05.2017
ÖZET: Taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin taraflar arasındaki sözleşmeyi fesih iradesi içeren ihtarname ile sona erdiği sabittir. Bu durumda mahkemece öncelikle feshin haklı olup olmadığı hususunda değerlendirme yapılması gereklidir. Zira eğer ki davalı sözleşmeyi feshetmekte haksız ise davalının karşı taraftan vekalet ücretini tahsil edip etmediğine bakılmaksızın, davacı vekilin, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahip olduğunu kabul etmek ve davanın kabulüne karar vermek gerekmektedir. O halde mahkemece, azlin/feshin haklı olup olmadığı konusunda bir değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.(6098 S. K. m. 505, 506) (818 S. K. m. 389, 390) (1136 S. K. m. 34, 174)

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı, 2005 de imzalanan sözleşme gereği davalının vekilliğini üstlendiğini, sözleşmenin her yıl yenilendiğini, 2013 yılında davalı tarafından haksız olarak azledilene kadar görevini ifa ettiğini, iki ceza dosyasında vekalet ilişkisi devam ederken karar verildiğini, bu dosyalarda lehine hükmedilen toplam 2.520,00 TL vekalet ücretinin davalıdan yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Davacı, eldeki dava ile 2005 yılından bu yana davalının vekilliğini üstlendiğini, 2013 yılında gönderilen ihtarname ile haksız olarak azledildiğini, azilden önce karar verilen iki ceza dosyasında lehine hükmedilen vekalet ücretlerinin kendisine ödenmediğini beyanla 2.520,00 TL'nin davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı davanın reddi gerektiğini bildirmiş, mahkemece, davalı tarafından dava konusu vekalet ücretleri henüz karşı taraftan tahsil edilmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.

Avukatın, vekil olarak borçları dava tarihinde yürürlükte olan Türk Borçlar Kanunu'nun 505. (Mülga Borçlar Kanunu'nun 389) ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanun'nun 506. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır.

"Özen borcu" ile ilgili Avukatlık Kanunu'nun 34. maddesinde mevcut olan, "Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler." şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Türk Borçlar Kanunu'nun 506. (Mülga Borçlar Kanununun 390.) maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir.

Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.

Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, "Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez." hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.

Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa, taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin taraflar arasındaki sözleşmeyi fesih iradesi içeren 08.05.2013 tarihli ihtarname ile sona erdiği sabittir. Bu durumda mahkemece öncelikle feshin haklı olup olmadığı hususunda değerlendirme yapılması gereklidir. Zira eğer ki davalı sözleşmeyi feshetmekte haksız ise davalının karşı taraftan vekalet ücretini tahsil edip etmediğine bakılmaksızın, davacı vekilin, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahip olduğunu kabul etmek ve davanın kabulüne karar vermek gerekmektedir. O halde mahkemece, azlin/feshin haklı olup olmadığı konusunda bir değerlendirme yapılarak yukarıda anlatılanlar ışığında hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

2- Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,

Sonuç: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 27,70 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK'nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 24.05.2017 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

********************