Mesajı Okuyun
Old 07-09-2017, 19:17   #3
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan İş Mahkemeleri-Adli Tatil-Hizmet Akdinden Doğan Davalar- Son Gün

Sayın Yücel Kocabaş,

Yargıtay, HMK'dan sonra, iş mahkemelerindeki davaların da adli tatile tabi olacağına bir karar vermiştir.

Ancak bu karar HMK m.103/1-ç ile bir çelişki oluşturur mu?
Aşağıdaki dava hayali reçete nedeiyle tazminat değil de hizmet akdinden kaynaklanan bir dava olsaydı da süre adli tatilden sonraki 1 haftanın sonuna uzayacak mıydı?


T.C.
Yargıtay
10. Hukuk Dairesi

Esas No:2014/21550
Karar No:2015/20890
K. Tarihi:5.8.2014


Dava, hayali reçete nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle, davanın reddine karar verilmiş, davacı avukatının yokluğunda verilen karar, davacının avukatına 05.08.2014 tarihinde usulünce tebliğ edildikten sonra 18.08.2014 tarihinde davacı avukatınca verilen temyiz dilekçesi, mahkemenin 21.08.2014 tarihli ek kararı ile hükmün temyizi için yasal 8 günlük sürenin geçtiğinden bahisle temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş ve bu ek kararın davacı avukatına 28.08.2014 tarihinde tebliği sonrasında davacı avukatının 01.09.2014 tarihli dilekçesi ile ek kararı temyiz ettiği anlaşılmaktadır.

Hükmün ve ek kararın davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.


1-Hüküm, iş mahkemesinden verilmiştir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 7. maddesine göre, iş mahkemelerinde şifahi yargılama usulü uygulanır. 8. maddesine göre, iş mahkemelerinden verilmiş bulunan nihai kararların 8 gün içinde temyizinin yapılması gerekir ise de; 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun; Adli tatil süresi başlıklı 102. maddesi, "Adli tatil, her yıl yirmi temmuzda başlar, otuz bir ağustosta sona erer. Yeni adli yıl bir eylülde başlar."



Adli tatilde görülecek dava ve işler başlıklı 103. maddesi, "(1)Adli tatilde, ancak aşağıdaki dava ve işler görülür:...ç) Hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalar...h) Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler...(3) Adli tatilde, yukarıdaki fıkralarda gösterilenler dışında kalan dava ve işlerle ilgili olarak verilen dava, karşı dava, istinaf ve temyiz dilekçeleri ile bunlara karşı verilen cevap dilekçelerinin ve dosyası işlemden kaldırılan davaları yenileme dilekçelerinin alınması, ilam verilmesi, her türlü tebligat, dosyanın başka bir mahkemeye, bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya gönderilmesi işlemleri de yapılır...."Adli tatilin sürelere etkisi başlıklı 104. maddesi, "Adli tatile tabi olan dava ve işlerde, bu Kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılır." Diğer kanunlardaki yargılama usulü ile ilgili hükümler başlıklı 447. maddesi, "Diğer kanunların sözlü yahut seri yargılama usulüne atıf yaptığı hâllerde, bu Kanunun basit yargılama usulü ile ilgili hükümleri uygulanır." düzenlemelerini içermektedir.


Bu yasal mevzuat çerçevesinde artık, (icra mahkemesinde görülenler hariç) basit yargılama usûlüne tabi olan davalara adlî tatilde bakılmayacaktır. Başka bir ifade ile basit yargılama usulüne tâbi davalar da adlî tatile tâbi olacaktır. Basit yargılama usûlünün uygulandığı sulh hukuk mahkemeleri ile iş mahkemeleri adlî tatilden yararlanacaktır.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda ise basit yargılama usûlüne tâbi olan davalar adlî tatilde görülmeye devam edilmekte idi (m. 176/11).

Adli tatilde görülemeyen basit yargılama usûlüne tâbi olan davalarla ilgili bir süre, adlî tatil süresi içinde sona ererse, adlî tatilden sonra ek bir süreden yararlanacaktır. Ancak Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler adlî tatilde görülmeye devam edilecektir.

Dikkat edilirse burada yargılama usûlü değil, dava veya işin ivedi olması ya da mahkemenin ivedi olduğuna karar vermesi önemlidir. Bu nedenle mahkeme yazılı ya da basit yargılama usûlüne tâbi bir dava ya da işin ivedi olduğuna karar verirse, bu dava veya işin adlî tatilde de görülmesine karar verebilir. Adlî tatilde bakılmayan iş ve davalarla ilgili sürelerin sonu, adlî tatil dönemine rastlarsa, bu süreler adlî tatilin bittiği günden itibaren bir hafta daha uzatılmış sayılır. (Hakan Pekcanıtez/Oğuz Atalay/Muhammet Özekes, Medeni Usûl Hukuku, 14. Bası, s. 273, 274)


Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular karşısında hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalardan veya taraflardan birinin talebi üzerine mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işlerden olmaması sebebiyle adli tatile tabi olduğu anlaşılan eldeki davada; adli tatil içerisinde bulunan 05.08.2014 gününde gıyabi hükmün tebliğ edilmesi ve 18.08.2014 tarihinde davacı avukatının yaptığı temyiz itirazı nedeniyle, temyiz isteminin süresinde kabul edilmesi gerekirken, mahkemece temyiz süresinin geçtiğinden bahisle verilen 21.08.2014 tarihli ek kararın BOZULMASINA;


2-) İşin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;


Görev konusu, kamu düzeni ile ilgili olup, mahkemelerce, yargılamanın her aşamasında re'sen ele alınması gereken bir husustur.
İş Mahkemeleri, 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş olan istisnai nitelikte özel mahkemelerdir. 5510 sayılı Kanunun 101. maddesi, bu Kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceğini kurala bağlamıştır.
Uyuşmazlığın, taraflar arasındaki sözleşmeye (protokol) aykırılıktan kaynaklandığı belirgin olup, bu yönde, davada 5510 sayılı Kanunun uygulama yeri bulunmadığı gibi, uyuşmazlığın 5510 sayılı Kanunun uygulanmasından kaynaklandığını ortaya koyacak yasada başka bir hüküm de mevcut değildir. Aksine, sözleşme hükümlerine aykırılıktan kaynaklanan bu davanın yasal dayanağının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 112. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanununun 96. maddesi) ve devamı maddeleri olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, mahkeme tarafından öncelikli olarak görev yönü üzerinde durularak, karar verilmesi gerekirken; işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 30.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.


saygılarımla..