Mesajı Okuyun
Old 21-06-2017, 14:39   #7
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Cumhur Okyay
Daire:1
Tarih:2015
Esas No: 2014/17958
Karar No:2016/6594
Kaynak:şahsi arşiv
İlgili MaddelerTMK) 706 (TBK)237,
İlgili Kavramlar: paydaşlar arasında el atma davası
Taraflar arasında görülen el atmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi Şule Arslan'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

KARAR

Davacı, davalılarla paydaş olduğu 14 parsel sayılı taşınmazı davalıların kullandığını, kendi payı üzerinde tasarrufta bulunamadığını ileri sürerek payı üzerindeki el atmanın önlemesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delilerden,çekişme konusu 14 parsel sayılı taşınmazda davalı A. dışında davacı, davalılar ve dava dışı kişilerin paydaş olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği gibi; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir.
Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.

Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.

Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK)237, Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz.Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.

O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut, olaya gelince,çekişme konusu taşınmazın davalıların kullanımında olduğu, davacının fiilen kullandığıbir bölümün olmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; davalı A. 3. kişi olup çekişmeli taşınmazda paydaş olmadığından mutlak olarak elatmanın önlenmesine, diğer davalılar yönünden payları oranında elatmalarının önlenmesine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları değinilen yönleri itibariyle yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Müvekkiller taşınmazın en küçük yerini dahi kullanmıyor Üstadım.Harici veya fiili taksim bulunmamaktadır.