Mesajı Okuyun
Old 08-10-2016, 15:07   #5
Av. Erdem Akçay

 
Varsayılan

Sayın Finazzi'nin görüşüne katılıyorum. TMK md. 166/2 son cümle:

Alıntı:
Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamıssa boşanmaya karar verilebilir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 1992/10153 E., 1992/10218 K. sayılı kararında, "...Davalıyı kötü niyete götüren doğruluk, güven gibi objektif ahlak ve hukuk kurallarına aykırı bir davranış ortaya konmadıkça onu kötü niyetli kabul etmek mümkün olmaz. Davalının çelişkili davranışlar içinde olduğu zaman kötü niyetli kabulü mümkün olabilir...." ve "...Evlilik birliği içinde olmaması lazım gelen davranışlar bakımından davacının ağır kusuru açıktır. Davalının çelişkili davranış içinde bulunduğunu, sırf davacıyı ızrar maksadı ile boşanmaya karşı çıktığını, evlilik kurumunu amacından saptıran davranışlar içine girdiğini kabule elverişli bir hal ortaya çıkmamıştır...", denmekte. Belirttiğim kararda davalının bu niteliklere sahip olmaması nedeniyle boşanma kararının bozulması gerektiği yönünde karar mevcut. Siz bunu tersten yorumlayarak kullanabilirsiniz.

Bence davanızda, davalının çelişkili davranışlar içinde olduğu ve davanın reddini sağlayarak davacıya zarar vermeyi amaçladığı ortaya konulmalıdır. Bu sağlanırsa hakkın kötüye kullanıldığı dile getirilebilir. Çelişkili davranışlar için tanık beyanları kullanılabilir. Dosya ile ne kadar uyumlu bilemiyorum ancak belki şöyle denebilir: "Evliliğin devamını istediğini söylüyor ama eşine fiziksel şiddet uyguluyor. Bu kadar zaman ayrı yaşamışlar ama eşi eve davet bile etmemiş, ayrı bir ev açmamış. Evlilik birliğinin devam etmesi için bir çabaya girmemiş. Amacı evliliğin devam ettirilmesi değil. Amaç davacının zarara uğraması. Evliliğin devamı için çabalamayan eşin, zina gibi ağır bir kusuru sırf evlilik devam etsin diye affetmesi de hayatın olağan akışına aykırıdır ve hakkın kötüye kullanıldığını gösterir.".