Mesajı Okuyun
Old 22-09-2016, 13:57   #4
VURALL

 
Varsayılan

KARA PARA AKLAMA SUÇU VE YARGILAMADA YAŞANAN BAZI SORUNLAR

1. Giriş
Ülkemiz’de kara paranın aklanması suçu ile ilgili çok farklı tiplerde yargılama örnekleri bulmak mümkündür. Bununla birlikte günümüzde Maliye Bakanlığı’na bağlı olarak çalışan Mali Suçlar Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından hazırlanan raporlar, yapılan yargılamaların en önemli dayanağını teşkil etmektedir. 17 Şubat 1997 Yılı’nda kurulan MASAK, fiilen çalışmaya başladığı günden itibaren kara para aklama suçu ile ilgili birçok rapor hazırlamış bulunmaktadır. Günümüzde gelişim gösteren bankacılık işlemleri ve suç işleyen kişilerin şüpheli işlemleri gizleme konusundaki profesyonel davranışları MASAK raporlarına ihtiyacı daha da arttırmaktadır.
Kara para aklama işi günümüzde artık suç dünyası içerisinde neredeyse yeni bir kazanç sektörü haline gelmiştir. Son dönemlerde bu suç ile mücadele edebilecek üst düzey teknik ve hukuki bilgiye sahip soruşturmacıların yetiştirilmesi de MASAK tarafından hazırlanan raporların daha fazla gündeme gelmesine vesile olmuştur.
MASAK esasen kara paranın aklanması ve terör finansmanının engellenmesi amacıyla çalışmaktadır. Kurul bu çalışmalarını uzman kadrolarla yürütmesine ve özel kanunlar sayesinde fazlasıyla idari istihbarat toplayabilmesine ragmen, hazırlanan raporlar doğrultusunda mahkemeler tarafından çoğunlukla ceza verilmesi yoluna gidilmemektedir. Bu sebep dolayısıyla MASAK çalışmalarından somut başarıların elde edildiğini söylemek şuan için pek de mümkün olmayacaktır. Mali Suçlar Araştırma Kurulu tarafından yapılan suç duyuruları üzerine 1997 Yılı’ndan 2008 Yılı’na kadar toplam 264 suç duyurusu yapılması ve sadece 1 tanesinin mahkumiyetinin kesinleşmesi bu tespitimizi doğrulamaktadır. (Bknz: MASAK 2008 Faaliyet Raporu)
Birçok bilgi kaynağında kara para suçunun unsurları, MASAK’ın çalışmasını düzenleyen mevzuat hükümleri vb. bilgilere ulaşmak mümkün olsa da savcılık veya mahkemelere sunulan raporlar üzerinde ne gibi işlemlerin yapılacağına, itirazlarda hangi yöntemlerin izleneceğine, raporların Kabul edilebilirliğine dair bilgileri bulmak oldukça güçtür. Hatalı hazırlanan raporlar, öncül suç kriteri sağlanmadan dava açılması veya aklama yöntemleri ile bağdaştırılamayan para hareketleri gibi eksiklikler sebebiyle yargılamalardan beklenen fayda elde edilememekte, suç ile alakası olmayan kişilerin mağduriyetine sebep olunmaktadır. Bununla beraber gerçekten suç gelirini aklayan kişilerin de cezalandırılmaması söz konusu olabilmektedir.
Bu yazımızda meslektaşlarımızın ve bu suçtan yargılanan şahısların, yargılama sürecinde yaşayacağı sorunlara yardımcı olmak ve haksız yere oluşan mağduriyetlerin engellenmesi amacıyla bazı kişisel görüşlerimizi paylaşacağız. Bu sebep dolayısıyla yazımızda akademik bir çalışma yapılmamış olup sadece söz konusu suç ile alakalı uygulamada karşılaşılan sorunlar ve bunların çözümleri üzerinde durulmuştur.
Öncül Suç Değerlendirmesindeki Hatalı Yaklaşımlar
Şüphelinin, suç gelirini aklama suçundan hüküm giyebilmesi için basit anlatımla gelir elde edebileceği bir suçun işlenmiş olması gerekmektedir. Ayrıca kanunda, bu suçun işlenmesi halinde 6 ay ve daha fazla hapis cezasının öngörülmesi gerekmektedir. Sicilinde bu şartları taşımayan bir suç kaydı olmayan kişi hakkında, suç gelirlerini aklama suçundan ayrıca ceza verilmesi veyahut suç geliri olduğu iddia edilen kıymetin müsadere edilmesine karar verilmesi mümkün değildir.
Öncül suç kriteri kara paranın aklanması suçunun oluşabilmesi için en önemli şarttır. Bununla alakalı Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin 2009/15629 E., 2010/17189 K. sayılı Kararı’nda, “Bu durumda öncül suçların işlenmesi sonucu elde edilen karapara, suçun unsurunu oluşturmaktadır.“ ifadesine yer verilerek öncül suç kriterinin, kara paranın aklanması suçunun maddi unsuru olduğuna değinilmiştir.
Öncül suç, gelir elde edildiği iddia edilen suç ile ilişkili olmalıdır. Madde hükmünde yer verilen, “Alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tâbi tutan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.“ ifadesinden de anlaşılacağı üzere suç ile şahsın malvarlığı değerinin bağlantısının bulunması gerekmekte olup böyle bir bağlantının bulunmaması halinde öncül suç kriteri sağlanmamış olacaktır.
Öncül suç kriteri, ilk bakışta kesinleşmiş bir ceza şartı gibi görünse de gerçekte Yargıtay görüşünde kesinleşme şartı aranmamaktadır. Öncül suç hakkında yargılamanın devam etmesi halinde suç gelirlerini aklama suçundan yargılama yapan mercii, öncül suça ilişkin yargılamayı beklemek zorunda değildir. Bu hususta Yargıtay 7.C.D.’nin, 29/12/2010, 2009/15629 Esas, 2010/17189 K. Sayılı İlamı’nda bu hususa vurgu yapılmıştır. Kanaatimizce öncül suç olarak kabul edilen suçun yargılaması sonunda beraat kararı dahi verilse dahi bu beraat kararının gerekçesi önem arz etmektedir. Açıklanan bu sebeple öncül suç hakkındaki karar değerlendirilirken Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinde sayılan beraat kararı verilebilecek haller dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır. Zira kararda, şüphelinin öncül suç kriterini sağlayacak şekilde bir eylemde bulunmasına rağmen, hukuka uygunluk nedeninin bulunması veyahut suçun sabit olmaması gibi gerekçelerle de karar verilmiş olabilecektir. Kısacası öncül suç hakkında salt beraat kararının verilmiş olması kanaatimizce suç gelirlerini aklama suçunun maddi unsurunu ortadan kaldırmayacaktır. Bu nedenle Yargıtay’ın da işaret ettiği üzere nisbi muhakeme yapılması ciddi önem arz etmektedir.
MASAK Raporlarında Rastlanan Hatalar
Mali Suçlar Araştırma Kurulu tarafından hazırlanan raporlar, soruşturmacının dikkatine veyahut yetki sınırlarına bağlı olarak bir takım hatalı sonuçlar doğurabilmektedir. Bu hatalı tespitlerin kolayca ortaya çıkarılabilmesi amacıyla;
- Banka hesap numaraları gerçekte size mi ait ?
- Size ait olduğu iddia edilen gayrimenkuller gerçekte sizin mi?,
- Edinilen gayrimenkullerin yasal bir edinme şekli var mı? Var ise raporda bu edinme şekline yer verilmiş mi?
- Suç geliri olduğu iddia edilen menkul veya gayrimenkullerin edinilmesinde banka kredisi, belgeli borç alımları vb. mali kaynaklar kullanılmış mı?
- Hesap hareketlerinde suç geliri olduğu iddia edilen hareketler ile ilgili yasal vergilendirme işlemleri yapılmış mı? Gelirin elde edildiği bir işletme var ise bu işletmeye ait bilgi ve belgeler rapora esas alınmış mı?
- Terörün finansmanı olarak gösterilen parasal hareketler ile ilgili olarak düzenli ödemelerin kira, fatura ödemesi, maaş ödemesi vb. karşılıkları var mı?
- Para hareketlerinin tarafları arasında suç işleme kararının haricinde ticari veya akrabalık ilişkisi var mı?
- Banka hareketlerinde yer alan açıklamalara tek tek dikkat edilmiş mi ?
gibi sorularının cevaplandırılması gerekmektedir. Bütün bunların sonucunda ortaya çıkan sonuç daha karmaşık bir hal alabilecektir. MASAK raporları yukarıda belirtilen hususlara dikkat edilerek incelendikten sonra, rapordaki hataların tespit edilmesi halinde aynı kurum veya kişilerden rapor talep edilmesi yerine farklı kişi veya kurumlardan rapor talep edilmesi daha doğru ve adil sonuçlar vermektedir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, raporları hazırlayan bilirkişiler seçilirken mali müşavir veya Sayıştay denetçisi ile yetinilmemesi ve bu hususta uzmanlaşmış hukukçu bilirkişilere de yer verilmiş olmasıdır. Ülkemizdeki mevzuata göre hakim ve savcıların hukukçu bilirkişiye başvurması pek kabul edilmese de binlerce hesap hareketinin ve dayanak olacak şekilde çok fazla parasal işlemlerin bulunması uzun değerlendirme süreci alacağından hukukçu bilirkişiye başvurmak bir zaruret haline gelmiştir.
Saygılarımla
Av. Yasin Beşir VURAL