|
Antonioni’nin sessizliğe övgüsü
Sabahları başka oluyor bu şehir,,, denizle yıkamış gibi yüzünü,,, mavisine yeşilini yakıştırmış,,, su gibi akmaya hazır ve sessiz,,, ona atılan bakışların en yorulmadığı an…
Antonioni’nin, Michelangelo ile bakışlarını karşılaştırdığı filminde kalmışım zaten dün geceden,,, mermer sessizliğinde buluşmanın ayine dönüşümü,,, çıt çıkmıyor,,, bakışları yönlendiren gözlerin konuşmalarını duyabilmek için gerekli bu sessizliğe gömülüvermek,,, Michelangelo bakışlarını ışıktan almış, gölgelerin yedeğinde, mermere bırakıvermiş,,, ve öylece çekilip gidivermiş ortalıktan,,, Antonioni,,, onun karşısında tapınmaya gelmiş sanki,,, dokunulabilenin kalıcılığına teslim etmeden önce ruhunu,,, onun yarattığı hayatlar beyazperdenin sisli sayfaları arasında ne kadar kalabilir,,, ne kadar dayanabilir ki,,, oysa Michelangelo, bakışlarını bıraktığı mermerden hayatlarıyla sonsuza açılmış bir geminin kaptanköşkünde dümen tutmaya devam edecek…
Antonioni’nin sessizliğe övgüsü,,, onun günümüzün hoyrat gürültüleri,,, sürekli tüketilmişliğin çılgınlığına bir çentik gibi sokuverdiği,,, onbeş dakikalık bir film arası sanki,,, yaşamdan kısa bir soyutlama anına sıçrama,,, merkezin dışına kaçarak, kendinden bir süreliğine uzaklaşma hali,,, bakmak, görmek, anlamak, dinlemek, derinleşmek ve yenilenmek için soluğunu dayanabildiğin ölçüde tutabilme denemesi…
Yıllar önce cezaevinde uyguladığımız “sessizlik saatleri” de bunun içindi,,, insanın her koşulda yaratabileceği anlık da olsa,,, soluğunu tutup zamanı yoğunlaştırdığı,,, önce kendi içine,,, oradan da dışarı akıp gittiği,,, özgürlük nöbetleri gibi…
|