Mesajı Okuyun
Old 11-12-2015, 09:18   #20
Av. Mehmet PARLAK

 
Varsayılan

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
EsasNo : 2012/5124
Karar No : 2015/6493




Davacı: Mehmet Çakarız
Vekili: Av. Mehmet Parlak
Faikbey Cad. No:41/2 Kars Merkez/KARS

Davalılar: 1- İçişleri Bakanlığı
Vekili : I.HukukMüşaviri Vekili Ahmet Saraç - Aynı yerde
2- Kars Valiliği

Davanın Özeti : Davacının silah bulundurma ruhsatının can güvenliği nedeniyle silahtaşıma
ruhsatına çevrilmesi istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin 13.03.2012tarihli Kars Valiliği işlemi ile
işlemin dayanağı İçişleri Bakanlığı'nın30.10.2008 tarih ve 2008/66 sayılı Genelgesi'nin hukuka aykırı olduğu
ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmaların Özeti: 6136 sayılı Kanun'un7. maddesi hükmüyle, hiç bir şekilde silah taşıma ve
bulundurma izni alamayacaklar belirlendikten sonra, silah vesikası verilmesini engelleyen diğer hususların
da yönetmelikte düzenlenmesinin öngörüldüğü, BakanlarKurulu'na verilen yetki çerçevesinde düzenlenen
Yönetmelik'in 16. maddesi 1. fıkrasındahiçbir şekilde silah ruhsatı verilemeyecek veya verilmiş ruhsatları
iptal edilecek kişilerin sayıldığı, 4. fıkrasında ise "Bu madde kapsamında sayılan fiillerdendolayı yargılaması
devam eden şahısların ruhsat verilme ve yenileme işlemleri yargı kararı kesinleşinceye kadar durdurulur.
Yargılama sonucuna kadar silah ilgili birimce emenete alınır." hükmüne yer verildiği ve Adalet Bakanlığı
görüşleri de dikkate alınarak çıkarılan genelgenin ve dava konusu işlemin mevzuata uygun olduğu ileri
sürülerek davanın reddi gerekeceği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hakimi: Güven Bahadır
Düşüncesi: Davanın, davacı hakkında tesis edilen bireysel işlemin iptal talebine ilişkin kısmının
işlemde yetki yönünden hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle kabul edilerek işlemin iptaline,
düzenleyici işlemin iptal talebine ilişkin kısmının ise reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı: Demet Ünal
Düşüncesi: Dava, davacının silah bulundurma ruhsatının can güvenliği nedeniyle silahtaşıma
ruhsatına çevrilmesiistemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin, 15.03.2012 tarih ve 404 sayılı işlemle tebliğ
edilen, 13.03.2012 tarihli Kars Valiliği işlemi ile 30.10.2008 tarih ve 1356-66 sayılı İçişleri Bakanlığı
Genelgesi'nin iptali istemiyle açılmıştır.
6136 sayılı Yasanın 7. maddesinde ateşli silahları kimlerin taşıyacakları beş bent halinde belirlenmiş
olup, 5. bendinde "Bakanlar Kurulunca Çıkarılacak Yönetmelikte belirlenecek esaslara göre Valiler
tarafından verilecek izin vesikası alanların" da ateşli silahları taşıyabilecekleri veya mesken yada işyerinde
bulundurabilecekleri açıklanmış, maddenin devamında ise "Silah taşımaya yetki veren kimlik kartları ile
belgelerin düzenlenmesi ve gerektiğinde yenilenmesi ya da geri alınmasına ilişkin usul ve esaslar Milli
Savunma ve İçişleri Bakanlıklarınca müştereken hazırlanacak bir Yönetmelikle düzenlenir." hükmü yer
almıştır. Aynı maddenin son bölümünde de "Ateşli silahla işlenen cürümlerden hükümlü bulunanlar ile taksirli suçlar hariç olmak üzere bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olanlara; affa uğramış
olsalar bile hiç bir suretle ateşli silah taşıma veya bulundurma izni verilmez." hükmüne yer verilmiştir.
6136 sayılı Yasanın yukarıda anılan hükmüyle, ateşli silahla cürüm işleyenler ile taksirli suçlar hariç
bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı ceza ile mahkum olanların affa uğramış olsalar bile hiçbir surette silah
taşıma ve bulundurma izni alamayacakları kurala bağlandıktan sonra, silah vesikası verilmesini engelleyen
diğer hususların da yönetmelikte düzenlenmesi öngörülmüş; bu haliyle de kesinlikle izin verilemeyecekler
belirlenerek, diğer engel hallerin yönetmelikle düzenlenmesi konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir.

Belirtilen maddenin uygulanmasına ilişkin olarak 91/1779 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
yürürlüğe giren Yönetmeliğin 16. maddesinde, silah ruhsatı verilmesini engelleyen durumlar maddeler
halinde yazılmış, aynı maddenin 4. fıkrasında da "Bu madde kapsamında sayılan fiillerden dolayı
yargılanması devam eden şahısların ruhsat verilme ve yenileme işlemleri, yargı kararı kesinleşinceye kadar
durdurulur. Yargılama sonucuna kadar silah ilgili birimce emanete alınır." hükmü yer almıştır.
Belirtilen mevzuatın birlikte değerlendirilmesinden; 6136 sayılı Yasanın, silah ruhsatı verilmesini
engelleyen hususların yönetmelikle düzenlenmesi konusunda Bakanlar Kuruluna verdiği yetki çerçevesinde,
kamu güvenliğinin sağlanması, ruhsatı bulunan veya ruhsat verilecek kişinin suç işleme eğiliminin önlenmesi
ve suç şüphesinden uzak olması amacıyla, yargılamaları süren şahıslara yönelik olarak yargılama
sonuçlanıncaya kadar, Yasanın ve Yönetmeliğin belirlediği ceza ile cezalandırılma olasılığı bulunanlara özgü
olarak getirilen ön tedbirde ve bu konuda idarenin Yönetmelikle düzenleme yapmasında, 6136 sayılı Kanun
hükümlerine aykırılık bulunmadığı gibi, esasen silah ruhsatı almanın herkese tanınmış bir hak olarak
kabulüne de imkan bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulu Kanunu'nun 231. maddesinin 5. fıkrası
uyarınca verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, hukuk aleminde kesinleşmiş bir
mahkumiyet niteliği taşımamaktadır. Henüz tümüyle bitmeyen yargılama sürecinin 1412 sayılı Kanunun 305
ve 5271 sayılı Kanunun 223. maddeleri uyarınca sonraki aşamaları da dikkate alındığında, hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararının uyuşmazlığı nihai biçimde çözen nitelikteki kararlardan olmadığı
anlaşılmaktadır. Bu tür kararların sanık yönünden hukuki bir sonuç doğurması ancak denetim süresi
içerisinde kasten yeni bir suç işlenmesi halinde mümkün olduğundan ve Mahkemenin belirlediği 5 yıllık
deneme süresince, yargılanan şahsın sanık sıfatı devam ettiğinin kabulü gerekeceğinden, kesin olmayan söz
konusu kararlar nedeniyle beş yıllık denetimli serbestlik süresi içerisindeki kişilerin durumlarının
"yargılanması devam edenler" kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilenlerce yapılan silah
ruhsatı verilmesi ya da yenileme talepleri, Yönetmeliğin 16. maddesinin 4. fıkrasında belirtilen "yargılanması
devam edenler" kapsamı içerisine girdiğinden, Yönetmeliğin bu maddesinin açıklaması ve tekrarı
niteliğindeki 30.10.2008 tarih ve B.05.1.EGM.0.11.04.02-62664-1356-2008/66 nolu Genelgenin anılan Yasa
ve Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlendiği anlaşılmış olup, dava konusu Genelge hükümlerinde
hukuka aykırılık görülmemiştir.
Dava konusu işlemin iptali istemine gelince;
6136 sayılı Kanun'un genel gerekçesine bakıldığında, 2637 sayılı Kanun'a ait Nizamname'nin 1.
maddesine göre ilçelerde kaymakamlar, illerde valilerin muvafakatlarıyla emniyet müdür ve memurları yasak
olmayan silahların taşınabilmesi için hiçbir kayıt ve şarta bağlı olmaksızın diledikleri kimselere izin vermek
yetkisine haiz bulundukları, silah taşıma izni verilmesi hususunda Çok titiz hareket edilmesi gerekirken bu yetkinin gelişi güzel kullanılmakta olduğu, silah taşımalarını icabettirir hiçbir sebep bulunmayan kimselere
de bu izin ve müsaadenin verildiği görüldüğünden silah taşınması ve bulundurulması hususunda daha esaslı
ve ciddi tedbirler alınmasının gerekli olduğu belirtilmektedir.
Bu gerekçeden hareketle düzenlenen 6136 sayılı Kanun'un 7. maddesinde, ateşli silahları kimlerin
taşıyabilecekleri beş bent halinde belirlenmiş, 5. bendinde " Bakanlar Kurulunca çıkarılacak yönetmelikte
belirlenecek esaslara göre valiler tarafından verilecek izin vesikası alanların" da ateşli silahları
taşıyabilecekleri veya mesken ya da işyerinde bulundurabileceği hükmü yer almıştır.
Söz konusu Kanun'a dayanılarak çıkarılan ve 91/1779 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe
giren Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik'in 7. maddesinin (a) bendinde; İl
valilerinin, yaptıkları iş, sosyal, ekonomik, kültürel ve mesleki faaliyetleri ya da
bulunduklarıyervezamanitibarıylacan güvenliklerinin ciddi ve harici tehdit ve tehlikelere maruz kalacağı
kuvvetle muhtemel olduğu anlaşılan Türk vatandaşlarına taleplerihalinde silahtaşıma
ruhsatıverilebileceği,ancak, bubentte adıgeçenşahısların can güvenliklerinin ciddi ve harici tehditlere maruz
kalacağının kuvvetle muhtemel olup olmadığı hususunun valiler tarafından takdir edileceği belirtilmiş, 8.
maddesinde; silah taşımalarına izin verilen kamu görevlileri sayılmış, 9. maddesinde;Valiler tarafından
yönetmelik hükümlerinde aranan şartlara uygunluğunun tespit edilmesi halinde maddede sayılan kişilere
silah taşıma ruhsatı verilebileceği, aynı Yönetmeliğin Ek 2. maddesinde de, Valilerin, 7. ve Ek 1.maddelerde
belirtilenler hariç olmak üzere, bu Yönetmelik hükümlerine göre sahip oldukları yetkilerini, gerekli
gördükleri takdirde, kısmen veya tamamen, kaymakamlara yazılı olarak devredebilecekleri düzenlenmiştir.
Söz konusu Kanun ve Yönetmelik hükümlerindensilah taşıma ve bulundurma ruhsatı verme
yetkisinin sadece valilerde bulunduğu, bu yetkinin bu tür ruhsatların iptaline yönelik işlemleri de kapsadığı
sonucuna varılmaktadır. sil
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının bulundurma ruhsatlı tabancasına can güvenliğinden
dolayı taşıma ruhsatı verilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin dayanağı olan valilik
olurunun vali adına vali yardımcısı tarafından verildiği görülmektedir.
Yukarıda açıklandığı üzere, silah taşıma ve bulundurma ruhsatı verilmesi ve bu ruhsatların iptal
edilmesi konusunda valilere yetki verildiği, bu yetkinin bir kısım istisnalar dışında sadece kaymakamlara
devredilebileceği, Kanun ve Yönetmelikte vali yardımcısına bu konuda yetki devri yapılabileceğine ilişkin
bir düzenlemenin bulunmadığı görüldüğünden, yetkisiz merci tarafından tesis edilen dava konusu işlemde
hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının silah bulundurma ruhsatının can güvenliği nedeniyle silahtaşıma
ruhsatına çevrilmesiistemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin, 15.03.2012 tarih ve 404 sayılı işlemle tebliğ
edilen, 13.03.2012 tarihli Kars Valiliği işleminin İPTALİNE, 30.10.2008 tarih ve 1356-66 sayılı İçişleri
Bakanlığı Genelgesi'nin iptali isteminin REDDİNE , karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce gereği görüşüldü:
Dava, davacının silah bulundurma ruhsatının can güvenliği nedeniyle silahtaşıma ruhsatına
çevrilmesiistemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin 13.03.2012tarih ve 404 sayılı Kars Valiliği işlemi
ile işlemin dayanağı İçişleri Bakanlığı'nın30.10.2008 tarih ve 2008/66 sayılı Genelgesi'nin iptali istemiyle
açılmıştır.
6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'un 7. maddesinde, ateşli
silahları kimlerin taşıyacakları beş bent halinde belirlenmiş, beşinci bendinde, Bakanlar Kurulunca
çıkarılacak Yönetmelikte belirlenecek esaslara göre Valiler tarafından verilecek izin vesikasını alanların da
ateşli silahları taşıyabilecekleri veya mesken ya da işyerinde bulundurabilecekleri açıklanmış, maddenin
devamında silah taşımaya yetki veren kimlik kartları ile belgelerin düzenlenmesi ve gerektiğinde yenilenmesi
ya da geri alınmasına ilişkin usul ve esasların Milli Savunma ve İçişleri Bakanlıklarınca müştereken
hazırlanacak bir yönetmelikle düzenleneceği hükmü yeralmıştır. Aynı maddenin son fıkrasında da "Ateşli
silahla işlenen cürümlerden hükümlü bulunanlar ile taksirli suçlar hariç olmak üzere bir yıldan fazla hürriyeti
bağlayıcı cezaya mahkum olanlara; affa uğramış olsalar bile hiç bir suretle ateşli silah taşıma veya
bulundurma izni verilmez." hükmüne yer verilmiştir.
6136 sayılı Kanun'un yukarıda anılan hükmüyle, ateşli silahla cürüm işleyenlerle taksirli suçlar
hariç bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı ceza ile mahkum olanların affa uğramış olsalar bile hiçbir surette
silah taşıma ve bulundurma izni alamayacakları kurala bağlandıktan sonra, silah vesikası verilmesini
engelleyen diğer hususların da yönetmelikte düzenlenmesi öngörülmüş; bu haliyle de kesinlikle izin
verilemeyecekler saptanarak, diğer engel hallerin yönetmelikle düzenlenmesi konusunda Bakanlar Kurulu'na
yetki verilmiştir.


91/1779 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe giren Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer
Aletler Hakkında Yönetmelik'in 16.maddesinde; silah ruhsatı verilmesini engelleyen durumlar maddeler
halinde sayılmış, bu kapsamda maddenin (d) bendinde, taksirli suçlar hariç bir yıldan fazla hürriyeti
bağlayıcı cezaya mahkum olanlar ile zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı
kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla her türlü kaçakçılık, kara para aklama, halayi ihracat,
elektronik alet ve cihazlarla işlenen suçlar, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını
açığa vurma, ideolojik, anarşik, terör ve benzeri yaygın şiddet eylemlerine katılma ve bu gibi fiilleri tahrik ve
teşvik suçlarından birinden hüküm giymiş olanlara silah taşıma ya da bulundurma ruhsatı verilmeyeceği,
aynı maddenin ikinci fıkrasında; yukarıdaki fıkranın (a), (b), (c), (d), (e)..bentleri kapsamına girenlere affa
uğramış olsalar veya mahkumiyetleri bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalksa ya da mahkemelerce verilen
karar üzerine adli sicilden silinmiş olsa bile hiçbir surette ateşli silahlarla mermilerini taşıma ya da
bulundurma izni verilmeyeceği, bu fıkra hükmünün 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 2. maddesi uyarınca
suç olmaktan çıkan bir fiil nedeniyle hüküm giymiş olanlara uygulanmayacağı, dördüncü fıkrasında ise; bu
madde kapsamında sayılan fiilerden dolayı yargılanması devam eden şahısların ruhsat verilme ve yenileme
işlemlerinin, yargı kararı kesinleşinceye kadar durdurulacağı ve yargılama sonucuna kadar silahın ilgili
birimce emanete alınacağı düzenlenmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının bulundurma ruhsatlı Sig Sauger marka 9 mm çap,
SP0229520 seri numaralı silahınacan güvenliğinden dolayı silah taşıma ruhsatı düzenlenmesi istemiyle
yaptığı başvuru üzerine ruhsat işlemlerine esas alınmak üzere yapılan araştırmada; davacının Kars 1. Asliye
Ceza Mahkemesinin 08.12.2011 tarih ve E:2011/255, K:2011/575 sayılı kararı ile "elektrik enerjisi hakkında
hırsızlık" suçundan dolayı 10 ay hapis cezası ile cezalandırılarak hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasınakarar verildiği, bu kararın kesinleştiği, söz konusu mahkeme kararına istinaden hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına dair süre sonuna kadar davacıya 91/1779 sayılı Yönetmeliğin 16. maddesi
dördüncü fıkrasına göre silah taşıma ve bulundurma ruhsatı verilmesinin mümkün olmadığı, ancak bu süre
sonunda davacı hakkında kamu davasının düşürülmesine ilişkin kararların ibraz edilmesi halinde ruhsatişlemlerinin yapılabileceği gerekçesiyle ruhsat başvurusunun reddedilmesi üzerine bakılmakta olan davanın
açıldığı anlaşılmaktadır.
Davanın, İçişleri Bakanlığı'nın30.10.2008 tarih ve 2008/66 sayılı Genelgesi'nin iptali istemine
ilişkin kısmı incelendiğinde;
Kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının korunması amacıyla temel
hakvehürriyetlerin,Anayasa'nınsözüneveruhunauyguno larak Kanunla sınırlanabileceğiAnayasa kuralıyla
benimsenmiş olmakla birlikte, silah taşıma ya da bulundurma ruhsatı almanın herkese tanınmış temel bir hak
ve özgürlük olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Belirlenen çerçevede, silah taşıma ve bulundurmaya
ilişkin yapılan düzenlemelerde konuya özgü kurallara yer verilmesinin ve dayanağı Kanun hükümlerini
aşmamak üzere sınırlamalar yapılabileceğinin kabulü gerekmektedir.
Diğer yandan; 6136 sayılı Kanun'un 7. maddesinde ateşli silahları kimlerin taşıyabilecekleri
sayılmış olup, ateşli silahla işlenen cürümlerden hükümlü bulunanlar ile taksirli suçlar hariç olmak üzere bir
yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olanlara, affa uğramış olsalar bile hiç bir suretle ateşli silah
taşıma veya bulundurma izni verilmeyeceği belirtilerek genel bir sınırlama getirilmiş ve Kanun'un 7.
maddesinde sayılanlar dışında kalanlar silah ruhsatı verilebilmesi için valiliklere takdir yetkisi verilmiştir.
İdarelere tanınan takdir yetkisi sınırsız olmayıp, bu yetkiyi kullanan kamu görevlileri kamu yararı ve
hizmetin gereği olarak değerlendirme yapmak zorundadırlar. Ayrıca valilere tanınan takdir yetkisinin
Kanun'un verdiği yetkiye dayanılarak çıkartılacak düzenleyici işlemlerle objektif bazı esaslara bağlanması da
mümkündür.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun "Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri
bırakılması" başlıklı 231. maddesine 6.12.2006 tarih ve 5560 sayılı Kanun ile eklenen ve 23.1.2008 tarih ve
5728 sayılı Kanun ile değişik 5. fıkrada; "Sanığa yüklenen suçtan
dolayıyapılanyargılamasonundahükmolunanceza, ikiyılveya daha az süreli hapis veya adlî

para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. ...Hükmün
açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade
eder." düzenlemesi yer almıştır.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve
doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması, esas
itibariyle bünyesinde iki karar barındıran bir kurumdur:
İlk karar teknik anlamda hüküm sayılan, ancak açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi
nedeniyle hukuken varlık kazanamayan bu nedenle hüküm ifade etmeyen, koşullara uyulması halinde düşme
hükmüne dönüşecek, koşullara uyulmaması halinde ise varlık kazanacak olan mahkûmiyet hükmü, ikinci
karar ise, bu ön hükmün üzerine inşa edilen ve önceki hükmün varlık kazanmasını engelleyen hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararıdır. Bu ikinci kararın en temel ve belirgin özelliği, varlığı devam ettiği
sürece, ön hükmün hukuken sonuç doğurma özelliği kazanamamasıdır.
Henüz tümüyle bitmeyen yargılama sürecinin sonraki aşamaları da dikkate alındığında, hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararının uyuşmazlığı nihai biçimde çözen nitelikteki kararlardan olmadığı
anlaşılmaktadır. Esasen, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte sanık bakımından yasada
öngörülen denetim süresi başlayacak ve mahkeme bu süre içinde sanığa bazı denetimli serbestlik tedbirlerine
uyma yükümlülüğü getirebilecektir. Bu süre içinde sanığın kasıtlı bir suç işleyip işlemediği ve öngörülen
denetimli serbestlik tedbirlerine aykırı davranıp davranmadığına göre farklı hukuki sonuçlar ortayaŞayet sanık, bu süre içinde kasıtlı bir suç işlemez ve öngörülen denetimli serbestlik tedbirine uygun
davranırsa, hakkındaki davanın düşürülmesine karar verilecek, kasıtlı suç işler veya tedbirlere aykırı
davranırsa hakkındaki hüküm aynen veya gerektiğinde değiştirilerek açıklanacaktır. İşte bu aşamadan sonra
verilecek ve uyuşmazlığı nihai biçimde çözecek olan düşme veya mahkûmiyet kararları hüküm
niteliğindedir.
Bu durumda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın kesinleşmiş bir mahkumiyet
kararı olarak değerlendirilemeyeceği açık olup,bu kararın davacı yönünden hukuki bir sonuç doğurması
ancak denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlenmesi halinde mümkün olduğundan ve Mahkemenin
belirlediği 5 yıllık denetim süresinde, yargılanan şahsın sanık sıfatının devam ettiğinin kabulü
gerekeceğinden, hakkında hükmün açıklanması geri bırakılan kişilerin durumunun yukarıda aktarılan
Yönetmeliğin 16. maddesinin 4. fıkrası kapsamında değerlendirilerek, ancak denetimli serbestlik veya
hükmün açıklanmasının ertelenmesine dair süre sonunda kamu davasının düşürülmesine dair kararın ibraz
edilmesi halinde silah ruhsat işlemlerinin yapılabileceği yolundaki İçişleri Bakanlığı'nın 30.10.2008 tarih ve
2008/66 sayılı Genelgesi'nde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Davanın, davacı hakkında tesis edilen 13.03.2012 tarih ve 404 sayılı bireysel işlemin iptal
istemine ilişkin kısmı incelendiğinde ise;
6136 sayılı Kanun'un genel gerekçesine bakıldığında, 2637 sayılı Kanun'a ait Nizamname'nin 1.
maddesine göre ilçelerde kaymakamlar, illerde valilerin muvafakatlarıyla emniyet müdür ve memurları yasak
olmayan silahların taşınabilmesi için hiçbir kayıt ve şarta bağlı olmaksızın diledikleri kimselere izin vermek
yetkisine haiz bulundukları, silah taşıma izni verilmesi hususunda çok titiz hareket edilmesi gerekirken bu
yetkinin gelişi güzel kullanılmakta olduğu, silah taşımalarını icabettirir hiçbir sebep bulunmayan kimselere
de bu izin ve müsaadenin verildiği görüldüğünden silah taşınması ve bulundurulması hususunda daha esaslı
ve ciddi tedbirler alınmasının gerekli olduğu belirtilmektedir.
Bu gerekçeden hareketle düzenlenen 6136 sayılı Kanun'un 7. maddesinde, ateşli silahları kimlerin
taşıyabilecekleri beş bent halinde belirlenmiş, 5. bendinde " Bakanlar Kurulunca çıkarılacak yönetmelikte
belirlenecek esaslara göre valiler tarafından verilecek izin vesikası alanların" da ateşli silahları
taşıyabilecekleri veya mesken ya da işyerinde bulundurabileceği hükmü yer almıştır.


Söz konusu Kanun'a dayanılarak çıkarılan ve 91/1779 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe
giren Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik'in 7. maddesinin (a) bendinde; İl
valilerinin, yaptıkları iş, sosyal, ekonomik, kültürel ve mesleki faaliyetleri ya da bulundukları yer ve zaman
itibarıyla can güvenliklerinin ciddi ve harici tehdit ve tehlikelere maruz kalacağı kuvvetle muhtemel olduğu
anlaşılan Türk vatandaşlarına taleplerihalinde silahtaşıma ruhsatıverilebileceği,ancak, bubentte
adıgeçenşahısların can güvenliklerinin ciddi ve harici tehditlere maruz kalacağının kuvvetle muhtemel olup
olmadığı hususunun valiler tarafından takdir edileceği belirtilmiş, 8. maddesinde; silah taşımalarına izin
verilen kamu görevlileri sayılmış, 9. maddesinde;Valiler tarafından yönetmelik hükümlerinde aranan şartlara
uygunluğunun tespit edilmesi halinde maddede sayılan kişilere silah taşıma ruhsatı verilebileceği, aynı
Yönetmeliğin Ek 2. maddesinde de, Valilerin, 7. ve Ek 1. maddelerde belirtilenler hariç olmak üzere, bu
Yönetmelik hükümlerine göre sahip oldukları yetkilerini, gerekli gördükleri takdirde, kısmen veya tamamen,
kaymakamlara yazılı olarak devredebilecekleri düzenlenmiştir.
Söz konusu Kanun ve Yönetmelik hükümlerindensilah taşıma ve bulundurma ruhsatı verme
yetkisinin sadece valilerde bulunduğu, bu yetkinin bu tür ruhsatların iptaline yönelik işlemleri de kapsadığı
sonucuna varılmaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının silah bulundurma ruhsatının can güvenliği
gerekçesiyle silah taşıma ruhsatına çevrilmesi istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemin vali
adına vali yardımcısı tarafından tesis edildiği görülmektedir.
Yukarıda açıklandığı üzere, silah taşıma ve bulundurma ruhsatı verilmesi ve bu ruhsatların iptal
edilmesi konusunda valilere yetki verildiği, bu yetkinin bir kısım istisnalar dışında sadece kaymakamlara
devredilebileceği, Kanun ve Yönetmelikte vali yardımcısına bu konuda yetki devri yapılabileceğine ilişkin
bir düzenlemenin bulunmadığı görüldüğünden, yetkisiz merci tarafından tesis edilen dava konusu işlemde
hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle,davacının bulundurma ruhsatının silah taşıma ruhsatına çevrilmesiistemiyle
yaptığı başvurusunun reddine ilişkin 13.03.2012 tarih ve 404 sayılı Kars Valiliği işleminin İPTALİNE,
İçişleri Bakanlığı'nın 30.10.2008 tarih ve 2008/66 sayılı Genelgesi'nin iptali isteminin REDDİNE, aşağıda
dökümüyapılan 204,40 TLyargılama giderinin haklılık oranı dikkate alınarak 120,20 TL'sinin davacı
üzerinde bırakılmasına, 120,20 TL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak İçişleri
Bakanlığına, 1.500,00 TL vekalet ücretinin de davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine, artan posta
ücretinin istemihalinde davacıya iadesine,bu karara karşı tebliğ tarihini izleyen otuz (30) gün içinde Danıştay
İdari Dava Daireleri Kurulu nezdinde temyiz isteminde bulunulabileceğinin taraflara duyurulmasına,
23/10/2015 tarihinde oybirliğiylekarar verildi.

Başkan Üye Üye Üye Üye
Kırdar
ÖZSOYLU
Yunus
ÇETİN
Ertuğrul
ARSLANOĞLU
Süleyman Hilmi
AYDIN
Hannan
YILBAŞI






Yargılama Giderleri
Yargılama Harçları: 80,40 TL
Posta Ücreti + : 124,00TL
Toplam :204,40 TL