Öncelikle iyi geceler;
Konuyu az ve öz şekilde açıkladıktan sonra genel mahiyette görüşlerinizi ve böyle bir davaya denk gelmiş olma ihtimalinize binaen varsa elinizdeki Yargıtay kararlarını paylaşmanızı temenni ediyorum.
Müvekkilerimden biri, bir akrabasının şirketinin bankaya yapacağı kredi başvurusunda limit arttırmak için taşınmazını ipotek verdi. Verilen ipotek dışında, şirketin borcuyla herhangi bir bağlantısı bulunmamaktadır. Gerek kredi sözleşmesinde gerekse ipotek senedinde, şirket borcuna kefilliğini sonuçlayacak herhangi bir imzası bulunmamaktadır. Zaman içinde şirket tahsitleri ödemiyor ve gerekli ihtarlar çekildikten sonra ipotek takibine geçiliyor. Müvekkil, çekilen ihtarlara beyanda bulunmadığı gibi, elden birşey gelmeyeceğinden dolayı bu duruma sessiz kalıyor. Ancak aradan geçen süre zarfında ipotekli taşınmazdaki kiracıya, icra dairesinden ihtar gönderiliyor ve İİK. md. 150/b kapsamında kira bedelinin dosyaya gönderilmesi isteniyor. Kiracı da ödemeleri dosyaya yapıyor. Buna ilişkin icra dairesine başvurumuzu yapıp, red cevabı akabinde şikayete başvurduk. Mahkeme, dosya üzerinden karar vererek, gerekçesinde İİK.md. 150/b yi tekrar eden bir gerekçe ile davamızı reddetti. Karar temyiz edildi ve fakat herhangi somut bir gerekçe göstermeden (Yargıtay'ın klasik onama ilamı) karar onandı. Şuan karar düzeltmeye başvuracağım. Karar düzeltme dilekçemde, söz konusu kanun maddesinin somut olaya uygulanamayacağı, örtülü kanun boşluğu bulunduğu; müvekkilin borçtan sorumlu olmayan 3. kişi sıfatında olmasından dolayı taşınmazın satılmasına katlanmak suretiyle borcunu ifa edeceği ve akabinde müvekkile takibe devam edilemeyeceği belirtilmiş, tahsil edilen kira bedelinin müvekkili hangi borcundan kurtardığı dahi sorulmuştur 
Anlaşılır ve kısa olmasına özen göstererek anlattığım bu olay çerçevesinde;
1-Müvekkilin sorumluluğu sınırı nedir? Kira bedelinin tahsili yasaya uygun mudur?
2- Örtülü kanun boşluğu olarak yaptığım tespite yönelik görüşleriniz nelerdir ?
Teşekkür ederim.