Mesajı Okuyun
Old 21-10-2015, 08:44   #2
Av.Birsel

 
Varsayılan

Sizin için olumsuz bir karar ne yazık ki..

T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2010/21-194
Karar: 2010/219
Karar Tarihi: 14.04.2010


TESPİT DAVASI - MAHKEMECE DÜZELTİLEN DOĞUM TARİHİNİN SİGORTALILIK VE TAHSİS İŞLEMLERİNDE UYGULANMASI İSTEMİ - İLK TESCİL TARİHİNDEN SONRA YAPILAN YAŞ TASHİHİNİN SİGORTA İŞLEMLERİNDE DİKKATE ALINAMAYACAĞI - DİRENME HÜKMÜNÜN BOZULDUĞU

ÖZET: Dava, davacının mahkemece düzeltilen doğum tarihinin sigortalılık ve tahsis işlemlerinde uygulanması istemine ilişkindir. Somut olayda, davacı, Sosyal Sigortalar Kurumu'na ilk defa 23.04.1980 tarihinde tescil edilmiş, yaş tashihi kararı ise 10.09.1975 tarihinde verilmiş ise de 02.09.1998 tarihinde kesinleşmiştir. Mahkeme kararlarının kesinleşme tarihinden itibaren hüküm ve sonuçlarını doğuracağı tartışmasızdır. Bu durumda ilk tescil tarihinden sonra yapılan bu yaş tashihinin, sigorta işlemlerinde dikkate alınamayacağı tabiidir.

(506 S. K. m. 120) (1479 S. K. m. 66)

Dava: Taraflar arasındaki <tespit> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kahramanmaraş İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 27.03.2008 gün ve 2008/37 E. - 174 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 15.06.2009 gün ve 2008/10922 E. -2009/8522 K. sayılı ilamı ile;

(...Dava, davacının mahkemece düzeltilen doğum tarihinin sigortalılık ve tahsis işlemlerinde uygulanması istemine ilişkindir.

Yerel mahkeme, davacının doğum tarihinin Temmuz 1957 olarak tespit edildiğine ilişkin mahkeme kararı olduğundan bahisle sigortalılık ve tahsis işlemlerinde Temmuz 1957 tarihinin uygulanmasına karar vermiştir.

Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 120/2. maddesi, (Bağ-Kur Yasası'nın 66. maddesi) bazı kötü uygulamaları önlemek amacı ile özel bir düzenleme getirmiş ve belli sigorta kollarında, hangi doğum tarihinin esas alınacağını açıkça belirlemiştir. Gerçekten anılan yasanın 120/2. maddesi (66. maddesi) çok açık olarak <malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında <sigortalıların ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri .... esas tutulur> hükmünü içermektedir. Hiç bir yoruma yer vermeyecek şekilde yapılan bu düzenleme karşısında sigortaya ilk tescil tarihinden sonra yapılan yaş tashihinin yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınamayacağı açıktır. Nitekim Bağ-Kur Yasası'nın 66. maddesi Sosyal Sigortalar Yasası'nın 120/2. maddesi ve Emekli Sandığı Yasası'nda da anılan maddeye paralel hükümler getirilmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nun 9.10.2002 gün ve 2002/21-761 Esas sayılı kararı da bu yöndedir.

Bu özel düzenleme dışındaki kesinleşmiş bir yargı kararının uygulamalarda geçerliliğini koruyacağı tartışmasızdır.

Somut olayda, davacı, Sosyal Sigortalar Kurumu'na ilk defa 23.04.1980 tarihinde tescil edilmiş, yaş tashihi kararı ise 10.09.1975 tarihinde verilmiş ise de 02.09.1998 tarihinde kesinleşmiştir. Mahkeme kararlarının kesinleşme tarihinden itibaren hüküm ve sonuçlarını doğuracağı tartışmasızdır. Bu durumda yukarıda belirlenen esaslar nazara alındığında, ilk tescil tarihinden sonra yapılan bu yaş tashihinin, sigorta işlemlerinde dikkate alınamayacağı tabiidir.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı vekili

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 14.04.2010 gününde, oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı