Sayın Balku,
Ceza davasının takibi, avukatın görevlendirilmesi kapsamında değilse avukat, ceza davasını takip mecburiyetinde değildir. Bu çerçevede ceza davasını takip etmeme durumu, azle haklı gerekçe oluşturmaz. Bu durumu siz de bilmektesiniz; ki aslında sindiremediğinizin "Ankara'dan bir avukatın, trafik kazası olayını bir şekilde duyup, vatandaşı araması, onu ikna etmesi, vekalet verdirmesi/sözleşme imzalatması" kısmı olduğunu düşünüyorum.
|
Alıntı: |
|
|
|
|
|
|
|
|
..."hiç görmediğim, hiç tanımadığım, üzüntülü anımda fırsatçılık yapıp, beni etkileyip ikna eden ve ceza davasına bile gelmeyen avukatla aramda güven ilişkisi kalmadığını düşünüp, avukatı azlediyor... |
|
|
|
|
|
Müvekkiliniz, zaten avukatı tanımayarak ve görmeyerek sözleşmeyi imzalamıştır. Dolayısıyla bu söyledikleri de sözleşme kurulduktan sonra avukattan mütevellit güven ilişkisinin zedelendiğini kabule elverişli değildir.
Müvekkilinizin "fırsatçılık yapıp, beni etkileyip ikna eden" söylemi sözleşmenin kurulması aşamasında irade fesadı olduğu iddiası gibi görünüyor. Bu meyanda (somut olay muvacehesinde kabul ettirilmesi zor ama) irade fesadından dolayı müvekkilinizin sözleşmeyle bağlı olmadığı konusunu değerlendirebilirsiniz.