Mesajı Okuyun
Old 16-05-2015, 13:00   #2
Av. Yeşim Yeşiloğlu

 
Varsayılan

YARGITAY

7. HUKUK DAİRESİ

E. 2014/9607

K. 2014/17060

T. 11.9.2014

• HUKUKİ DİNLENİLME HAKKI ( Davalı Davadan Islah Dilekçesiyle Haberdar Olduğunu Belirterek Davanın Reddini İstediği ve Tanıklarını Bildirdiği - Davalıya Yapılan Tebligatlar Geçersiz Olması Karşısında Davalının Bildirdiği Delillerin Toplanıp Tanıklarının Dinlenerek Karar Verileceği )

• USULSÜZ TEBLİGAT ( Hukuki Dinlenilme Hakkı - Davalıya Yapılan Tebligatların Geçersiz Olduğu/Davalı Davadan Islah Dilekçesiyle Haberdar Olduğunu Belirterek Davanın Reddini İstediği ve Tanıklarını Bildirdiği/Mahkemece Davalının Bildirdiği Deliller Toplanıp Tanıklarının Dinlenerek Sonuca Gidileceği )

• DAVALI DELİLLERİ TOPLANMAKSIZIN YARGILAMAYA DEVAM EDİLEMEYECEĞİ ( Davalıya Yapılan Tebligatlar Geçersiz Olup Davalı Davadan Islah Dilekçesi İle Haberdar Olduğunu Belirttiği - Mahkemece Davalının Bildirdiği Deliller Toplanıp Tanıkları Dinlenerek Sonuca Gidileceği/Hukuki Dinlenilme Hakkı )

7201/m.10,12,13,21,35

ÖZET : Dava; usulsüz tebligata ilişkindir. Davalı davadan ıslah dilekçesiyle haberdar olduğunu belirterek davanın reddini istemiş ve tanıklarını bildirmiştir. Davalıya yapılan tebligatlar geçersiz olması karşısında davalının ıslah dilekçesi sonrası davadan haberdar olması nedeniyle, bildirdiği delillerin toplanıp tanıklarının dinlenmesi ve neticesine göre davaya konu alacakların değerlendirilmesi gerekirken, davalının hukuki dinlenilme hakkını kısıtlayacak şekilde davalı delilleri toplanmaksızın yargılamaya devamla hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleriyle olanaklıdır. Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesiyle duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamaz ve yargılama yapılamaz.

Davanın taraflarıyla vekillerinin davaya dair işlemleri öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günüyle tebligatın yapıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal hakları kısıtlanmış olur.

Yasalarda aksine düzenleme bulunmadıkça mahkeme kararlarının taraflara tebliği gerekir. 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesine göre, iş mahkemelerinde verilen kararlara karşı temyiz süresi tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gündür. Mahkemece karar yüze karşı tefhim edilmiş ise, tefhim edilen kısa kararın 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 383 vd. maddelerinde belirtilen şartları taşıması gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun tefhimden sözedilemez. Bu durumda temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacaktır.

Yargılama sırasında yapılan tebliğlerle ilgili tebliğ mazbatalarının ve ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerekir. 7201 Sayılı Tebligat Kanunu ve bu Kanunun uygulanması için çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şeklidir ve titizlikle uygulanması gerekir. Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hakim kendiliğinden denetlemelidir. 19.1.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasayla Tebligat Kanununda esaslı değişiklikler yapılmıştır.

Değinilen Yasayla eklenen 7/A maddesinin 1. fıkrasına göre, tebligata elverişli bir elektronik adres vererek bu adrese tebligat yapılmasını isteyen kişiye, elektronik yolla tebligat yapılabilecektir. Söz konusu maddenin 2. fıkrası gereğince, anonim, limitet ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere elektronik yolla tebligat yapılması zorunluluğu getirilmiş, elektronik yolla tebligatın haklı bir sebeple yapılamaması halinde, bu Kanunda belirtilen diğer usullerle tebligat yapılacağı öngörülmüştür. Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen 5. günün sonunda yapılmış sayılacaktır.

Tebligat Yasasının 10. maddesi gereğince tebligat, tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Bununla birlikte, kendisine tebliğ yapılacak kişinin müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması olanaklıdır. 6099 Sayılı Yasayla bu maddeye eklenen 2. fıkraya göre, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya herhangi bir sebeple tebligatın yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilip tebligat buraya yapılacaktır.

7201 Sayılı Tebligat Kanununun 12. ve 13. maddeleri uyarınca, tüzel kişilere tebliğ yetkili temsilcilerine, bunlar birden fazla ise yalnız birine yapılır. Temsile yetkili kişinin herhangi bir sebeple tebliğ yapıldığı sırada işyerinde bulunmaması veya bizzat alamayacak durumda olması halinde, kendisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürüne, bu da olanaklı değilse, tüzel kişinin o yerdeki memur veya işçilerinden birine yapılmalıdır. Bu sıraya uyulması yasal zorunluluk olup, aksi takdirde tebligat usulsüz sayılacaktır. Tüzel kişiliği olmayan, ancak 4857 Sayılı İş Kanununun 2. maddesi anlamında işveren sıfatını taşıyan kamu kurum ve kuruluşları adına çıkarılan tebligatın, kurumun yetkili temsilcisine yapılması gerekir.

Vekaletname sunulduktan sonra tebligatların vekile yapılması gerekir. Vekil takip edilen davada, asil duruşmada bizzat bulunsa dahi tebliğin vekiline yapılması zorunludur. Vekile çıkarılan tebligat, kendisine veya kendisi yerine sekreteri veya katibine tebliğ edilmelidir. Ancak isticvap, yemin gibi şahsa bağlı işlemlerde, tebligatın vekile değil, bizzat bu işlemi yapacak asile yapılması yasal zorunluluktur.

Vekilin umumi vekaletnameyle yetkilendirilmiş olması, müvekkilin talimatı olmadan tüm davaları takip etme yetki ve zorunluluğunu ona yüklemez. Örneğin, hakkında icra takibi yapılan borçlu, vekili aracılığıyla takibe itiraz etmiş olsa dahi, alacaklının açtığı "itirazın iptali davası" bakımından, borçlunun takibe itiraz aşamasında tayin ettiği vekilin, bu davada da yetkili bulunup bulunmadığı davanın açılması sırasında belirli olmadığından, dava dilekçesinin vekil yerine asile tebliği gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmış olmaz. Bu itibarla bir davada vekilin temsil yetkisinin olup olmadığı mahkemece kendiliğinden araştırılmalıdır ( Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2.11.2004 tarih ve 2004/2041-5550 Sayılı kararı ).

Adreste tebligatın, gerçek veya tüzel kişinin bilinen en son adresinde yapılması gerekir. Burada kastedilen kişinin oturduğu veya çalıştığı yerdir. Asıl olan tebligatın, tebligat evrakında belirtilen adreste muhatabın kendisine yapılmasıdır. Adres niteliğinde bulunmayan yerlerde, örneğin inşaat halindeki binalarda tebligat yapılamaz. Tebligat evrakına adresin doğru ve okunaklı olarak yazılması gerekir. Bir kişinin adresinden başka bir yerde tebligat yapılabilmesi o kişinin tebligatı kabul etmesine bağlıdır. Ev adresine çıkarılan tebligatın herhangi bir sebeple yapılamaması sebebiyle iş adresinde yapılması durumunda, tebligat geçerli kabul edilmelidir.

Muhatap tebliğ yapılacak adreste oturmakla birlikte, tebliğ yapıldığı sırada kendisi veya adına tebliği alacak herhangi bir kişinin bulunmaması durumunda, adreste bulunmama nedeninin komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti, meclis üyesi, zabıta veya memurlardan öğrenilmesi ve tebliğ tutanağına yazılması, beyanına başvurulan kişiye tutanağın imzalatılması, imzadan çekinilmesi halinde tebliğ mazbatasında bunun belirtilmesi ve tebliğ evrakını dağıtan memurun imzalaması gerekir.

Muhatabın adreste bulunmaması halinde, bu durumun geçici veya sürekli olmasına göre tebligat 7201 Sayılı Kanunun 20. veya 21. maddesine göre yapılacaktır. 21. maddesine göre yapılan tebligatta, ( 2 ) numaralı ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılırken, 20. maddeye göre yapılan tebliğde ise, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihten itibaren 15 gün sonra tebliğ yapılmış sayılacaktır.

6099 Sayılı Yasayla Tebligat Kanununun 21. maddesinde yapılan değişiklik gereğince, gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, kendisi o adreste hiç oturmamış veya sürekli olarak ayrılmış olsa dahi. tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim edecek ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştıracaktır. Bu durumda ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılacaktır.

Tebligat kural olarak muhatabın kendisine yapılmalıdır. Muhatap adresinde bulunmadığı takdirde, onun yerine tebligatı kabule yetkili kişilere yapılır. Muhatabın konut adresinde süreklilik arzedecek şekilde birlikte oturan aile halkından biri veya varsa birlikte oturduğu hizmetçi tebligatı almaya yetkili kişilerdir Yetkili kişilerin görünüşe nazaran 18 yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekir. Tebligat yapılacak gerçek kişi işyeri, işletme veya iş sahibi ise, işyerinde bulunmaması halinde daimi işçisine yapılan tebligat geçerli olacaktır.

Tebligatın muhatabı veya adına tebligatı alacak yetkili kişi adreste bulunmakla birlikte tebliğden imtina ederlerse, bu durum tebliğ evrakına yazılmak şartıyla tebliğ işlemi. Tebligat Kanununun 21. maddesi uyarınca yapılmalıdır. 6099 Sayılı Yasayla Tebligat Kanununun 29. maddesinde yapılan değişiklikle, ilanen yapılan tebligatlarda, ilanın ayrıca elektronik ortamda yapılması zorunluluğu getirilmiştir.

Yasanın 6099 Sayılı Kanunla değişik 35. maddesine göre, kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini derhal tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski adrese ait binanın kapısına asılması yeterli olacaktır. Bu durumda evrakın asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. Daha önce tebligat yapılmamış olsa dahi, tüzel kişiler bakımından resmi kayıtlardaki adresleri esas alınarak bu madde hükümleri uygulanır. Daha önce yurt dışındaki adresine tebligat yapılmış Türk vatandaşı, yurt dışı adresini değiştirir ve bunu tebliğ çıkaran mercie bildirmez, adres kayıt sisteminden de yerleşim yeri adresi tespit edilemezse, bu kişinin yurt dışında daha önce tebligat yapılan adresine Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğunca 25/a maddesine göre gönderilen bildirimin adrese ulaştığının belgelendiği tarihten itibaren otuz gün sonra tebligat yapılmış sayılır.

Yine 36. maddede yapılan değişiklikle, tebligat evrakının celse esnasında veya kalemde, taraflara, ilgili üçüncü kişilere, katılana veya vekillerine tutanağa geçirilmek suretiyle veya imza karşılığında "tebliğ konusu belirtilerek tevdi" edilmesi tebliğ hükmüne geçecektir. Bu durumda ayrıca tebliğ mazbatası düzenlenmeyecek ve masraf da alınmayacaktır.

Tebligatın muhataba yapılabilmesi için. muhatabın medeni hakları kullanma ehliyetine, kısaca fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Fiil ehliyetine sahip olmayan kişilere tebligat yapılamaz. Bu durumda tebligatın kanuni temsilciye yapılması gerekir. Ancak bir meslek veya sanatla uğraşan ve ayırt etme gücüne sahip küçükler veya kısıtlılar, bu meslek ve sanatın icrasından doğan borçlardan bizzat sorumlu olduklarından, bu konuda kendilerine tebligat yapılması tebliği usulsüz ve geçersiz kılmaz.

Aksine hüküm bulunmadıkça tebligat giderlerini tebliğin yapılmasını isteyen taraf peşin olarak ödemelidir. Tebliğ gideri verilen süre içinde yatırılmaz ise, talep eden kişi bu isteminden vazgeçmiş sayılır. Dava dilekçesinin karşı tarafa tebliği için tebliğ gideri peşin verilmemiş ve verilen makul süre içinde yattırılmamış ise, dava hakkında 1086 Sayılı Kanunun 409. maddesi uyarınca işlem yapılması gerekir.

Somut olayda davalıya dava dilekçesi, dava dilekçesinde gösterilen adresine tebliğe gönderilmişse de davalının gösterilen adresten ayrıldığı ve yeni adresinin bilinmediği belirtilerek bila ikmal iade edilmiştir. Daha sonra diğer adrese tebligat çıkarılmışsa da bu kez de davalının Akçakoca'dan ayrıldığı 2. adresinin bilinmediği belirtilerek bila ikmal iade edilmiştir.

Davalının mernis adresine bu kez Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebligat çıkarılmış ve 5.3.2012 tarihinde tebliğ edilmiş olduğuna dair tebligat parçası dosyaya sunulmuşsa da tebligat parçasından dava dilekçesinin ekinde bulunmadığı anlaşılmıştır.

Bu kez ise davalının yukarda belirtilen 2. adresine ( mernis adresi ) 2. kez dava dilekçesi tebliğe gönderilmiş olup 24.4.2012 tarihinde Tebligat Kanununun 21. maddesi uyarınca tebliğ edildiği belirtilmiş ancak haber verilen komşusu, kapıcı ya da yöneticiye haber verildiği belirtilmişse de haber verilen komşu, kapıcı ya da yöneticinin isim ve imzasının bulunmadığı görülmüştür.

Bilirkişi raporuyla ıslah dilekçesi, davacının yukarıdaki mernis adresine tebliğ edilmek istenmişse de bila ikmal iade edilmiş, akabinde davalının 2. mernis adresinin tespiti üzerine bu mernis adresine tebliğe gönderilmiş, tebligatın 7201 Sayılı Kanunun 21. maddesi uyarınca tebliğ edildiği ancak yine komşu, kapıcı ya da yönetici imzası alınmadığı görülmüştür.

Ancak davalı 11.4.2014 tarihli sunduğu dilekçeyle davadan ıslah dilekçesiyle haberdar olduğunu belirterek davanın reddini istemiş ve tanıklarını bildirmiştir.

Davalı asil, 11.4.2014 tarihli duruşmaya katılmış olup beyanlarında delillerinin de toplanmasını talep etmiş, mahkemece ise, mernis adresine tebligat yapıldığı anlaşılmakla davalının delil toplanması talebinin mevcut dosya kapsamı ve basit yargılama usulüne tabi dosyada 3.yıla gelinmiş olması hususları nazara alınarak talebinin reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.

Davalıya yapılan tebligatlar kronolojik olarak yukarda belirtilmiş olup bu tebligatların geçersiz olması karşısında davalının ıslah dilekçesi sonrası davadan haberdar olması nedeniyle, bildirdiği delillerin toplanıp tanıklarının dinlenmesi ve neticesine göre davaya konu alacakların değerlendirilmesi gerekirken, davalının hukuki dinlenilme hakkını kısıtlayacak şekilde davalı delilleri toplanmaksızın yargılamaya devamla hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarda yazılı sebeple BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz nedenlerinin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istenmesi halinde davalıya iadesine, 11.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.