Mesajı Okuyun
Old 27-02-2015, 23:46   #7
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan Katkı,

Alıntı:
Yazan Batu Han
Genelde sigortalı ile kasko şirketi arasındaki anlaşmazlık talep miktarı noktasında değil de, sigorta bedelinin ödenip ödenmemesi gerektiği hususunda düğümleniyor.
Alıntı:
Yazan Batu Han
Elinde kasko anlaşmazlıklarında kısmi davaya ilişkin karar olan arkadaşımız var mı? Varsa paylaşabilirler mi?

17.Hukuk Dairesi
Esas: 2014/8860
Karar: 2014/8728
Karar Tarihi: 29.05.2014


Dava: Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanınkabulüne dair verilen hükmün süresi içindedavalıvekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, davalıya kasko sigortalıaracın olay tarihinde Suriye'de, Türkiye sınır kapısına yakın bir yerde park halinde iken kundaklandığını ve pert olduğunu, sigorta şirketi tarafından hasarın teminat dışı olduğu gerekçesi ile ödeme yapılmadığını belirterek dava değerini 10.000,00TL olarak gösterip treyler çekisinin rizikonun gerçekleştiği tarihteki piyasa değerinin araca mahsus ilgili meslek odasınca yapılacak değerlendirme sonucu belirlenip, yine keşif ve bilirkişi incelemesi yoluyla bu değerden mülkiyeti halen müvekkilde bulunan enkaz bedellerinin kıymet takdiri yapılmasından ve böylelikle talebe konu kesin alacak tutarı konusundaki belirsizlik ortadan kalktıktan sonra Sigorta tazminatın tutarının davalı yandan temerrüt tarihinden itibaren uygulanacak reeskont faizi ile tahsilinekarar verilmesinitalep etmiştir.

Davalı vekili, talebin teminat dışı olduğunu belirterek reddini savunmuştur.

Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak; fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydı ile açılan kısmi davanın kabulü, 10.000.-TL nin 16.08.2012 tarihinden itibaren değişen ve değişecek olan yasal faiz oranları uygulanmak suretiyle hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

6100 sayılı HMK107 maddesi "(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir." hükmünü getirmiştir. O halde alacağın belirlenebilir olduğu hallerde davacının belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararı yoktur. Eldeki davada da, davacı aracın pert olması sebebiyle kasko bedelini talep etmektedir. Kasko bedeli belirlenebilir bir değer olduğundan davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının bulunmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli bulunmamıştır.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 29.05.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.


17.Hukuk Dairesi
Esas: 2014/7125
Karar: 2014/8526
Karar Tarihi: 29.05.2014


Dava ve Karar: Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü

Davacı vekili; müvekkilinin maliki olduğu araca davalılardan Yapım İnş.Ltd.Şti'nin maliki, diğer davalı B. A.'nın sürücü ve diğer davalı HDİ Sigorta AŞ'nin de zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortacısı olduğu aracın 21/04/2013 tarihinde çarpması sonucunda aracında hasar meydana geldiğini, oluşan hasarın 5.928,47.- TL olup, kendi kasko sigortacısı olan Güneş Sigorta AŞ tarafından hasar bedelinin ödendiğini, ancak araçta meydana gelen hasar ve tamirat nedeniyle aracın değer kaybına da uğradığını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak koşuluyla belirsiz alacak davası açtıklarını ileri sürerek şimdilik 1.000,00.- TL'nin davalılardan sürücü ve işleten için olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi, davalı sigorta şirketi yönünden ise reeskont faizi ile birlikte müşterek ve müteselsilen tahsiline hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılardan HDI Sigorta A.Ş vekili; davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağını, davacının gerçek zararının karşılandığını, savunarak davanın reddini istemiştir.

Davalı Yapım İnşaat Ltd Şti vekili; davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmayacağını, davacının sigorta şirketine yönelik dava açması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Davalı B. A. davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacının dava dilekçesinde ve özellikle 10.07.2013 tarihli dilekçesindeki beyanlarında uğradığı zararın kendisi tarafından tam ve kesin olarak belirlendiği, bu konuda dava dışı kasko şirketinin kendisine ödeme yaptığını, ancak “değer kaybına ilişkin” eldeki davayı açtığını, bunun bilirkişi aracılığıyla tespitinin gerekeceğini bu nedenle belirsiz alacak davası açtığını ileri sürmekte ise de; davacının belirttiği teknik uzmanlıkla tespit sorununun HMK 107'de belirtilen “objektif belirsizlik” hali olmadığı, eksper raporu ve kendisine dava dışı kasko şirketinin yaptığı kısmi ödemeyle aracında meydana gelen zararı öğrendiği, bu zarara göre, aracın “değer kaybı” tespitinin mümkün olduğu, davacının alacağının tam ve kesin miktarının belirleyebilmesine rağmen belirsiz alacak davası şeklinde eldeki davayı açmasından hukuki yararının olmadığı gerekçesiyle davanın 6100 sayılı HMK'nun 107, 114/h, 138 maddeleri gereğince hukuki yarar dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.

İsviçre ve Alman Hukukunda yer alan “belirsiz alacak davası”, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Hukukumuza kazandırılmıştır. 6100 sayılı HMK'nin 107/I. maddesi “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir” hükmünü içermektedir. Madde hükmünden de anlaşıldığı üzere Belirsiz alacak davası davacının, davada talep edeceği miktarı veya değeri tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin objektif şekilde imkânsız olması ya da bunun kendisinden beklenememesi halinde mümkündür. Davacı dava tarihinde davanın miktarını tam ve kesin olarak biliyorsa veya bunu bilebilecek durumda ise, belirsiz alacak davası açılamaz.

Sorun, davacının alacağını tam ve kesin olarak belirleyebilecek bir durumda olması halinde alacağının tahsili için kısmi dava açmasının mümkün olup olmadığında toplanmaktadır.


Davacının aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil, belirli bir kısmını talep ederek açtığı davaya kısmi dava denir. Diğer bir ifadeyle, bir alacak hakkında daha fazla miktar için tam dava açma imkanı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve bu alacağın şimdilik bir kısmının dava edilmesi gerekir (Yargıtay HGK 17.10.2012 gün, 2012/9-838 Esas 715 Karar sayılı ilamı, Kuru/Arslan/Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 22. Bası,s.286; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, s.320).

Kısmi dava, 6100 Sayılı HMK'nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin 1.fıkrasında “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” hükmüne, 2.fıkrasında ise; “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, kısmi dava açılabilmesi için;

a-Talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olması,

b-Talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmalı bulunması veya açıkça belirli olmaması gerekir.

Şayet, talep konusu taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirlenebilir ise kısmi dava açılamayacaktır. Diğer bir anlatımla; talep konusunun miktarı taraflar arasında “tartışmasız” ise veya taraflar arasında miktar veya parasal tutar bakımından bir tartışma olmakla beraber, tarafların anlaşmasına gerek kalmaksızın, objektif olarak talep konusunun miktarı herkesçe anlaşılabilecek şekilde “belirli” ise, o talep sonucunun sadece bir kısmı dava edilemez. Bu gibi hallerde, kısmi davanın yasaklanmasının sebebi, davacının kısmi dava açmakta hukuki yarar bulunmadığının kabul edilmesidir. Davacının alacağını, küçük parçalara bölüp her biri için ayrı ayrı dava açmasında hukuki yarar değil; aksine, dava hakkının kötüye kullanılması söz konusudur (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11.Bası, s.319-320).

Talep konusu açıkça taraflar arasında tartışmalıysa ya da açıkça belirli değilse açılan bir kısmi davada davacının hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir. Açılmış olan bir kısmi davada alacağın taraflar arasında tartışmalı olup olmadığı ya da açıkça belirli olup olmadığı davalının davaya vereceği cevapla anlaşılabilir. Nihayet hakim, ön inceleme aşamasında bu hususu tespit edebilir. Şayet, davalı davaya cevabında alacağı tartışmalı hale getirmişse artık, açılmış olan kısmi davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddedilmeyip işin esası hakkında hüküm kurulması gerekir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11.bası,s.320-321). Somut olayda da; davalı şirket vekili cevap dilekçesinde, somut bir zararın bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. Davalı tarafın davaya cevap dilekçesinden de anlaşılmaktadır ki; davacı alacağı taraflar arasında tartışmalı hale gelmiştir. Böyle bir durumda ve yukarda yapılan açıklamalar ışığında, davacının kısmi dava açmakta hukuki yararının olmadığından söz edilemez. Bu sebeple, mahkemece 6100 Sayılı HMK'nın 109/1. maddesi gereği davacının harcını yatırdığı kısım yönünden davaya bakılıp sonuçlandırılması gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle usulden davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

3-Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz isteminin şimdilik incelenmesine yer olmadığına.

Sonuç: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 29.05.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.

Saygılarımla