Mesajı Okuyun
Old 22-07-2014, 15:45   #16
arkhon

 
Varsayılan

T.C YARGITAY
23.Hukuk Dairesi
Esas: 2013 / 3079
Karar: 2013 / 3767
Karar Tarihi: 04.06.2013

ÖZET: Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe, müteakip işlemler yapılamayacağından mahkemece, takip konusu alacağın tamamı üzerinden eksik harcın re'sen tamamlatılması için anılan Kanun uyarınca süre verilmesi, sonucuna göre işlem yapılması ve tamamlandığından harcı ikmal edilmiş değer üzerinden yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması gerekir
(2004 S. K. m. 72) (492 S. K. m. 16, 30, 32) (YİBK. 07.07.1965 T. 1965/5 E. 1965/5 K.) (YHGK. 21.01.2009 T. 2008/21-805 E. 2009/12 K.)

Dava: Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, davalı tarafça müvekkili aleyhine, 14.6.2004 tarihli borç senedine istinaden icra takibi yapılmış ise de, senetlerdeki imzanın davacıya ait olmadığını, davalı tarafın bu hususu bilerek kötüniyetle icra takibi yaptığını, müvekkilinin davalıya borcu olmadığını ileri sürerek, davacının davalıya borcunun olmadığının tespitiyle kötüniyet tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, kooperatif ortağı olan davacının kooperatifle olan işlerinin takibi için noterden M. E. isimli şahsa vekaletname verdiğini, icra takibine konu borç senetlerindeki imzanın ya davacıya ya da vekili M. E.'ye ait olabileceğini savunarak, davanın reddini ve tazminata hükmedilmesini istemiştir.

Mahkemece, dosya kapsamı ve benimsenen grafolog bilirkişi raporuna göre, davacı aleyhine başlatılan icra takibine dayanak borç senetlerindeki imzaların davacının eli ürünü olmayıp dava dışı M. E. isimli şahsa ait olduğunun sübut bulduğu, takibe dayanak borç senetleri davalı kooperatif yetkililerinin huzurunda imzalandığından davalının, imza sahteciliği yapıldığını bilerek takip yapmasında kötüniyetli olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, davacı lehine kötüniyet tazminatına karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2- Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.

İ.İ.K.nın 72/5. maddesi uyarınca, borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli olduğu anlaşılırsa, borçlunun talebi üzerine, takip konusu alacağın yüzde kırkından az olmayacak şekilde, uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Diğer anlatımla, borçlu davacı yararına kötüniyet tazminatına hükmedebilmek için, alacaklı davalının takibinde haksız olması yeterli olmayıp, kötüniyetli olduğunun da ispatı gereklidir. Davalı alacaklının kötüniyetli sayılabilmesi için de, haksız olduğunu bildiği ya da bilmesi gerektiği halde icra takibine girişmiş olması gerekir. Bu hususun ispat yükü de, davacı borçludadır. (Bkz. Prof. B. Kuru, İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, sayfa 173 vd. ayrıca Dairemiz'in 19.1.2012 tarih ve 2011/2342 E., 2012/239 K. sayılı ilamı da aynı yöndedir.)

Somut uyuşmazlıkta ise takip, imzalı senede dayalı olarak var olduğu düşünülen hakkın kullanılması amacına dayalı olup, yargılama sonunda senetteki imzanın davacıya ait olmadığı ve yapılan takibin haksızlığı belirlenmiş ise de, salt buna dayalı olarak davalı alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak başlattığının kabulü doğru değildir. İcra takibi başlatılmadan önce sonuçlanan ve kesinleşen bir hukuk ya da ceza davasında imzanın davacıya ait olmadığının belirlenmesine rağmen, takibin başlatılması halinde takibin kötüniyetli olduğu kabul edilebilir ise de, ceza davasının sonucu beklenilmeden senet üzerinde yer alan görünüşteki imzaya dayalı takibe girişilmesi takibin kötüniyetli olduğunu göstermez. Ayrıca icra takibine dayanak senetlerde şerhi veren yöneticilerin icra takibini başlatan yöneticilerle aynı kişiler olup olmadığı ve bu kişilerin kooperatifi temsile yetkili kişiler olup olmadığı, belge düzenleme ve tahsil yetkisi bulunup bulunmadığı hususlarında kooperatif konusunda uzman bir bilirkişi aracılığıyla kooperatif defter ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılıp rapor alınmalıdır. Şayet takibi yapan yöneticiler senet tanzimi anındaki yöneticilerden farklı kişiler ise, görünürde imzalı ve ödenmemiş senetlere dayalı olarak icra takibi başlatmanın kooperatif yöneticilerinin görevi olduğu gözetilmelidir. Bu hususlar üzerinde durulup tartışılmadan davalı kooperatifin icra takibi yapmakta haksız ve kötüniyetli olduğunun salt anılan şerhe dayalı olarak kabulü doğru olmamıştır.

Öte yandan, davacı tarafça 13.586,02 TL asıl alacak ve 1.551.66 TL kdv ve 11.208,94 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 26.346,62 TL takibe konu alacak üzerinden menfi tespit davası açılmış ise de dava açılırken sadece asıl alacak üzerinden hesaplanan harç yatırılmış, yargılama sonunda mahkemece, takibe konu alacağı, faiz ve faizin kdv'siyle birlikte kapsayacak şekilde borçlu olunmadığının tespitine karar verilmiştir.

Tespit davaları bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının saptanmasına dair davalardır. Bu tespit işlemi eda davalarında da vardır. Bundan başka eda davalarının 2. bir eda bölümü vardır ki, bu bölüm tespit davalarında yoktur. Bu sebeple eda davası, aynı konudaki tespit davasını (talebini) de içeren daha geniş kapsamlı bir davadır (B.Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001-6. Baskı, 2. Cilt, Sayfa 1412-1417). Bundan dolayı <...Tespit davası eda davasının öncüsü durumundadır...> (7.7.1965 gün 1965/5 Esas. 1965/5 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı). Öncüsü olduğu eda davası gibi konusu malvarlığı (mamelek) hakkıdır ve belli bir değer (para veya parayla değerlendirilebilen bir şey) ile ilgili bir dava niteliğini taşıdığından 492 Sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca <Değer ölçüsüne göre harca tabi> işlemlerden olup, (1) sayılı tarife uyarınca nispi harç alınması gerekmektedir. Bu ilkeler YHGK'nın 21.1.2009 tarih ve 21-805 E, 12 K. sayılı ilamında da vurgulanmış ve açıklanmıştır. Aynı Kanun'un 32. maddeleri uyarınca yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe, müteakip işlemler yapılamayacağından mahkemece, takip konusu alacağın tamamı üzerinden eksik harcın re'sen tamamlatılması için anılan Kanun'un 30. maddesi uyarınca süre verilmesi, sonucuna göre işlem yapılması ve tamamlandığından harcı ikmal edilmiş değer üzerinden yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması gerekirken, dava dilekçesinde gösterilen ve takip konusu alacağının tamamını yansıtmadığı anlaşılan 13.586,02 TL üzerinden nispi harç yatırılmış olduğu hususu gözardı edilerek yargılamaya devam edilip yazılı olduğu şekilde takibe konu tüm alacağı kapsar şekilde menfi tespit hükmü kurulması isabetli olmamıştır.

Sonuç: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.06.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


iki karardan da anlaşılacağı gibi icra takibine konu faiz ve tüm feriler için dava açılmalı ve harç yatırılmalı bence konu kapatılabilir