Mesajı Okuyun
Old 28-05-2014, 14:29   #6
avnihat

 
Varsayılan

Yargıtay 22. H.D 2012/13188 Esas, 2012/19812 Karar sayılı ilamında kanun yolu ve süresinin doğru bir şekilde gösterilmemesini bozma nedeni saymış. Umarım işinize yarar.

T.C.

YARGITAY

22. HUKUK DAİRESİ

E. 2012/13188

K. 2012/19812

T. 26.9.2012

• FESHİN GEÇERSİZLİĞİ VE İŞE İADE ( Yıllık İzin Ücreti Talebi - Davalı Tarafından Davacının Yıllık İzinlerini Kullandığına Dair İspat Fonksiyonu Taşıyan Belgelerin Dikkate Alınarak Değerlendirilmesi Gerektiği )

• YILLIK İZİN ÜCRETİ ( Davalı Tarafından Davacının Yıllık İzinlerini Kullandığına Dair İspat Fonksiyonu Taşıyan Belgelerin Dikkate Alınarak Değerlendirilmesi Gerektiği - İşe İade Davası )

• KIDEM TAZMİNATI ( Bilirkişi Raporundan Sonra Talebin Islah Dilekçesi İle Daraltıldığı - Daraltılan Kısım Dikkate Alınarak Davanın Kısmen Kabulüne Karar Verilerek Davalı Lehine Vekalet ücretine Hükmedileceği )

• KANUN YOLU VE SÜRESİNİN YANLIŞ GÖSTERİLMESİ ( Bozma Nedeni Oluşu - İş Mahkemeleri Tarafından Verilen Kararlara Karşı Tefhim veya Tebliğden İtibaren 8 Gün İçinde Başvurulabileceği )

• BOŞTA GEÇEN SÜRE ÜCRETİ ( Faiz Başlangıcı - Davacı İşe İade Başvurusu Sırasında Talep Etmediğinden Dava ve Islah Tarihinden İtibaren Hükmedileceği )

• İŞE BAŞLATMAMA TAZMİNATI ( İşe İade Kararına Uymamanın Yaptırımı Olduğundan Kanuni Faize Hükmedileceği )

• FAİZ BAŞLANGICI ( İhbar Tazminatı ve Yıllık İzin Ücreti Alacakları Açısından - Toplu İş Sözleşmesinde Kesin Vade Öngörüldüğünden Bu Tarihten İtibaren Hükmedileceği )

4857/m.17, 34, 59, 120

5521/m.8

6100/m.297

ÖZET : Dava feshin geçersizliği ve işe iadeye ilişkindir.Somut olayda, davalı dava dilekçe ekinde davacının yıllık izinlerini kullandığına dair belgeler sunduğu, mahkemece davacının bu delillere muvafakat etmediği gerekçesiyle söz konusu belgeler dikkate alınmaksızın yıllık izin ücretine dair hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Hakkın mevcut olmadığına dair ispat fonksiyonu taşıyan söz konusu belgeler dikkate alınmadan yıllık izin ücretine hükmedilmesi hatalıdır.davalının bu konuda sunduğu belgeler dikkate alınarak davacının yıllık izin ücreti talebi hakkında karar verilmesi gerekir.

Davacı tarafından bilirkişi raporundan sonra kıdem tazminatı talebi ıslah dilekçesi ile daraltılmıştır. Buna göre, mahkemenin daraltılan kısmı dikkate alarak davanın kısmen kabulüne karar vermesi ve davalı lehine vekalet ücretine hükmedip yargılama giderlerinden sorumluluğu belirlemesi gerekir.

Mahkemece “gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere” karar verildiği anlaşılmaktadır.İş mahkemeleri tarafından verilen kararlara karşı tefhim ya da tebliğden itibaren sekiz gün içinde temyize başvurulabilir. Kararda kanun yolu ve süresinin doğru bir şekilde gösterilmemesi hatalıdır.

Son olarak taraflar arasında uygulanan faiz ve başlangıcı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Dört aylık boşta geçen süre ücretinin, faiz başlangıcı açısından, davacı işe iade başvurusunda ayrıca bunu talep etmediğinden dava ve ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken işe iade başvurusu tarihinden itibaren faize karar verilmesi hatalıdır.

İşe başlatmama tazminatı yönünden, bu tazminat işe iade kararına uymamanın yaptırımı olduğundan kanuni faiz yerine en yüksek mevduat faizine hükmedilmesi hatalıdır.

İhbar tazminatı ile yıllık izin ücretleri alacaklarının faiz başlangıcı bakımından ise, toplu iş sözleşmesinin 23. maddesinin son fıkrasında kesin vade öngörüldüğünden bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekir.

DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, boşta geçen süre ücreti, iş güvencesi tazminatı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, istemi kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi A. B. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü;

KARAR : Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili; müvekkilinin 25.02.1997-20.11.2007 tarihleri arasında davalı belediyede çevre mühendisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haklı ve geçerli bir sebep yokken feshedildiğini, buna dair açtıkları işe iade davasında davacının işe iadesine karar verildiğini, davacının süresi içinde başvurmasına rağmen davalının işe başlatmadığını ifade ederek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, boşta geçen süre ücreti, iş güvencesi tazminatı alacaklarının faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili; davacının taleplerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, özellikle faiz başlangıç tarihlerinin hukuka aykırılığının bulunduğunu, faiz başlangıç tarihinin dava açılma tarihi olarak alınması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, kesinleşen işe iade kararı üzerine davacının süresi içinde işverene başvurduğu ancak davalı işverenin süresi içinde davacıyı işe başlatmadığı, davalının yıllık ücretli izne dair süresi içinde belge sunmadığı, davacının talep ettiği yıllık izin ücreti boşta geçen süre ücreti, iş güvencesi tazminatı, kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Temyiz:

Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.

Gerekçe:

1- ) Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- ) Davacı ile davalı arasında davacının yıllık izin ücreti alacağı olup olmadığı ve davalının sonradan dosyaya ibraz ettiği yıllık izin defterinin dikkate alınıp alınamayacağı konusunda uyuşmazlık vardır.

4857 Sayılı İş Kanununun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır.

Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır. Aktın feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret, işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu sebeple zamanaşımı da iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar.

Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir, işveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.

Somut olayda, davalı vekilinin 06.10.2009 havale tarihli dilekçe ekinde davacının yıllık izinlerini kullandığına dair belgeler sunduğu, mahkemece davacının bu delillere muvafakat etmediği gerekçesiyle söz konusu belgeler dikkate alınmaksızın yıllık izin ücretine dair hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.

Hakkın mevcut olmadığına dair ispat fonksiyonu taşıyan söz konusu belgeler dikkate alınmadan yıllık izin ücretine hükmedilmesi hatalıdır. O halde mahkemece toplu iş sözleşmeleri ve 1475 Sayılı ile 4857 Sayılı İş Kanunlarının yıllık izne dair hükümleri değerlendirilerek ve davalı vekilinin bu konuda sunduğu belgeler dikkate alınarak davacının yıllık izin ücreti talebi hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

3- ) Davacı tarafından bilirkişi raporundan sonra kıdem tazminatı talebi ıslah dilekçesi ile daraltılmıştır. Buna göre, mahkemenin daraltılan kısmı dikkate alarak davanın kısmen kabulüne karar vermesi ve davalı lehine vekalet ücretine hükmedip yargılama giderlerinden sorumluluğu belirlemesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar vermesi hatalı olup ayrıca bozma sebebi yapılmıştır.

4- ) 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;

a- ) Hükmü veren mahkeme ile hakim veya hakimlerin ve zabıt katibinin ad ve soyadları ile sicil numaralan, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,

b- ) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,

c- ) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,

ç ) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,

d- ) Hükmün verildiği tarih ve hakim veya hakimlerin ve zabıt katibinin imzalarını,

e- ) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur.

Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir.

Somut olayda; mahkemece “gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere” karar verildiği anlaşılmaktadır. Oysa 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8, maddesinin 2. fıkrası uyarınca iş mahkemeleri tarafından verilen kararlara karşı tefhim ya da tebliğden itibaren sekiz gün içinde temyize başvurulabilir. Kararda kanun yolu ve süresinin doğru bir şekilde gösterilmemesi hatalıdır.

Bu sebeple de kararın bozulması gerekmiştir.

5- ) Taraflar arasında davacının taleplerine uygulanacak faizin türü ve başlangıç tarihi noktasında uyuşmazlık vardır.

4857 Sayılı Kanunun 120. maddesi yollamasıyla, halen yürürlükte bulunan 1475 Sayılı Kanunun 14. maddesinin on 1. fıkrası hükmüne göre, kıdem tazminatının gününde ödenmemesi durumunda mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilmelidir. Faiz başlangıcı ise fesih tarihidir.

4857 Sayılı Kanunun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin feshi halinde kullanılmayan izin sürelerine ait ücretlerin, son ücret üzerinden ödenmesi gerektiği kurala bağlanmıştır. Ancak, Kanunda izin ücreti için kesin bir ödeme günü belirlenmemiştir. İş sözleşmesinin feshedildiği tarihte izin ücreti muaccel olur. Bununla birlikte, faiz başlangıcı bakımından işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekir.

Dairemizce, iş sözleşmesinin feshinde ödenmesi gereken izin ücreti, geniş anlamda ücret içinde değerlendirilmemiş ve 4857 Sayılı Kanunun 34. maddesinde sözü edilen bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilemeyeceği kabul edilmiştir. O halde, izin ücretine kanuni faiz uygulanmalıdır.

4857 Sayılı Kanunun 17. maddesine göre ödenmesi gereken ihbar tazminatında faize hak kazanabilmek için kural olarak işverenin temerrüde düşürülmesi gerekir. Bununla birlikte bireysel ya da toplu iş sözleşmesiyle, iş sözleşmesinin feshi halinde kıdem tazminatının ödeme zamanıyla ilgili olarak açık bir hükme yer verilmişse, belirlenen ödeme tarihi faiz başlangıcı olarak esas alınır. İhbar tazminatı bakımından uygulanması gereken faiz oranı değişen oranlara göre kanuni faiz olmalıdır. Bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde faklı bir faiz türü öngörülmüşse, kanuni faizin altında olmamak kaydıyla kararlaştırılan faiz uygulanır.

İşe başlatmama tazminatı bakımından ise, işçinin işe başlatılmadığı tarih, işe başlatmama tazminatının muaccel olduğu andır. Bahsi geçen tazminat yönünden faize hak kazanmak için kural olarak işverenin temerrüde düşürülmesi gerekir. İşverenin dava tarihinden önce temerrüde düşürülmemiş olması halinde dava ve varsa ıslah tarihlerinden itibaren faize hükmedilir, işe iade kararına rağmen işçinin işe alınmaması sebebiyle işe başlatmama tazminatının ödenmesi söz konusu ise, işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekmez. Bu durumda işe başlatmama anından itibaren faiz hakkı doğar.

Boşta geçen süre ücreti yönünden, kararın kesinleşmesine kadar en çok dört aya kadar hesaplanacak ücret ve diğer alacaklar, işçinin işe iade için başvurduğu anda muaccel olur. İşe iade başvurusunda boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların ödenmesi talep edilmiş ise, başvuru ile birlikte işveren de temerrüde düşürülmüş sayılmalıdır. Sözü edilen ücret ve diğer hakların ödenmemesi durumunda başvuru tarihinden itibaren faiz hakkı doğar. İşe başlama isteğini içeren başvuruda, boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların açıkça talep edilmemiş olması halinde ise, dava ve varsa ıslah tarihlerinden itibaren faiz yürütülmelidir.

İşe iade davası ile tespit edilen en çok dört aya kadar boşta geçen süreye ait ücret ve diğer haklar için de 4857 Sayılı Kanunun 34. maddesinde sözü edilen özel faiz türü uygulanmalıdır. Ancak işe başlatmama tazminatı niteliği itibarıyla tazminat olduğundan uygulanması gereken faiz, kanuni faizdir.

Diğer taraftan fesih tarihinde yürürlükte bulunan Toplu İş Sözleşmesinin 23. maddesinin son fıkrası uyarınca sözleşmenin feshi halinde işçiye yapılacak her türlü ödemenin fesih tarihinden itibaren onbeş gün geçtikten sonra en yüksek işletme kredisi faizi oranına tabi olduğu kararlaştırılmıştır.

Dosya içeriğine göre; mahkemece davacının bütün talepleri bakımından en yüksek mevduat faizine hükmedildiği, boşta geçen süre ücreti dışındaki alacaklar yönünden bu faizin başlangıç tarihi olarak işe başlatmama tarihi olan 04.05.2009 tarihinin esas alındığı, boşta geçen süre ücreti alacağı açısından ise davacının işe iade için işverene başvurduğu tarih olan 02.04.2009 tarihinin faizin başlangıcı olarak dikkate alındığı anlaşılmaktadır.

Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

a- ) Dört aylık boşta geçen süre ücretinin, faiz başlangıcı açısından, davacı işe iade başvurusunda ayrıca bunu talep etmediğinden daya ve ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken işe iade başvurusu tarihinden itibaren faize karar verilmesi hatalıdır.

b- ) İşe başlatmama tazminatı yönünden, bu tazminat işe iade kararına uymamanın yaptırımı olduğundan kanuni faiz yerine en yüksek mevduat faizine hükmedilmesi hatalıdır.

c- ) İhbar tazminatı ile yıllık izin ücretleri alacaklarının faiz başlangıcı bakımından ise, toplu iş sözleşmesinin 23. maddesinin son fıkrasında kesin vade öngörüldüğünden bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekirken işe başlatmama tarihinden itibaren faize hükmedilmesi hatalıdır.

Yukarıda değinilen alt bentler uyarınca da isabetsiz olan kararın bozulması cihetine gidilmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde ilgiliye iadesine, 26.09.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.