Mesajı Okuyun
Old 31-12-2002, 15:12   #16
metin karadag

 
Varsayılan Herkese mutlu yıllar diler ve eski bir yazımı keyfinize sunarım...

Sevgili Arkadaşlar

Herkese savaşsız, sömürüsüz nice mutlu yıllar dilerim...

Ayrıca:...

Arşivimden eski bir yazımı sizlerle paylaşarak; yeni yıla "başta kendimize karşı olmak üzere" tüm yabancılaşmalara karşı çözümler üretme dileğimi sunuyorum.

Sevgi ve saygılarımla
Metin Karadağ


--------------


“Kimlik, Kimlik Travması ve Aidiyet Kimliği:...”

Ne kadar bilinçli korunma alışkanlıkları edinmiş olursak olalım, yaşamın içerisinde yer alan irili ufaklı ve değişik türde psikolojik travma şiddetlerinden payımızı alırız...
Önemli olan sürekli bir biçimde psikolojik şiddetten arındırılmış ortamda bulunabilmek için sürekli kaçmak değil; karşı karşıya kalınabilecek psikolojik şiddeti önceden algılamaya ve ortamı şiddetten arındırabilmeye çalışmaktır.
Sürekli şiddetsiz ortam talebi de bir tür şiddet olarak karşımıza çıkabilir.
Psikolojik Çevre Kirliliği Sistemi de denilebilecek ve farklı nedenlerle ortaya çıkan psikolojik şiddetlerin dinamik toplamı; sınır tanımaksızın zincirleme reaksiyonlarıyla üzerimizde etkilerini bırakmaktadır. Aldığımız bu etkileri ise bizler başka mekanlardaki başka insanlara doğru aynen bizlere ulaştığı gibi sürekli taşımaktayızdır.
Nedeni anlamında ilk kaynağı olduğumuz herhangi bir psikolojik travmanın, bilmediğimiz yerlerde tanımadığımız insanlara ulaşıyor olmasını düşünmek bile bizlerde rahatsızlığa yol açabilir.
Burada saymaya ve sıralamaya yer bulamayacağımız nedenlerle ya da bahanelerle; toplumsal yaşam içerisinde psikolojik travmaya uğramamış insan yok gibidir.
Günümüzde yaşananlar karşısında etkilenmemenin de bir tür “sabit psikolojik travma” biçimi olduğunu göz önüne aldığımızda; farkında olmadığımız ve ister istemez Sürekli Psikolojik Savunma Davranışı alışkanlığı edindiğimiz ortaya çıkar.
Takıntılarımız veya edindiğimiz benzeri tutumlar bu davranış alışkanlığının bir yansıması gibidir.
Takıntılarımıza karşı doğrudan doğruya yapacağımız bir müdahale, yaramızın kabuğuna yönelik bir müdahale anlamına gelecektir. Ve bu canımızı acıtabilir.
Takıntılarımızı zenginleştirmek yönündeki davranış alışkanlıklarımız ise doğrudan doğruya yüzleşmek istemediğimiz yaramızın (psikolojik travma) hiç olmazsa büyüme ve derinleşmesini önlemek için temiz tutulabilmesine olanak sağlayacaktır.
Aynı noktadan birden fazla ya da birbirine yakın birden fazla yara almak toparlanması ve kapanması daha güç olan daha büyük bir yaraya yol açabilir.
Bu nedenlerle takıntılarımıza karşı üvey evlat davranışında bulunmak yerine yaşamımıza olumlu bir biçimde katılmalarına olanak sağlamak; çürütülmüş birçok süt biçiminden “peynir ve yoğurtta olduğu gibi” modernize etmek gerekmektedir.
Bu yöntemle edineceğimiz “bağışıklık sistemi”; kimliğimizin gelişme ve olgunlaşmasına olumlu bir katkıda bulunacaktır.
Su altında iken vurgun yiyen dalgıçı eskiden “vurgun yediği derinliğe” indirirlerken; bugün basınç odasında vurgun yediği derinliğin basıncına eşit basınç altında tedavi ederek sağlığına kavuşturmaktadırlar. Vurgunun tahrip şiddeti derinlikle doğru orantılıdır da denilebilir. Denilmese de bunun hiçbir önemi yoktur. Nasılsa vurgun yemiş olmak “vurgun yemiş olmaktır...”
“Katilin cinayeti işlediği yere dönmesi”nde de aynı psikolojik travma şokuyla tekrar yüzleşme isteğini barındırdığı söylenir.
Bu örneklerde olduğu gibi travma, bir “yüzleşme” ile giderilmeye çalışılmaktadır.
“Kabullenme” ise yüzleşmenin ilk önemli adımı gibidir.
İnsanın yaşamı boyunca oluşumu süren kimliğinin; bu oluşum sürecinde alınan psikolojik travmalarla ve bu travmalara karşı geliştirdiği davranış alışkanlıklarıyla doğrudan ve ayrılmaz bağı ya da bağları vardır.
Kişisel kimlik tarihi sürecinde yaşanılanların oluşturduğu dinamik son toplam, süren yaşam ilişkilerinde kendini açık bir biçimde gösterir.
Toparlanamayacak ve geliştirilemeyecek derecede davranış bozukluklarına yol açan psikolojik travma toplamı; artık bir dış kimliğin çaresiz olarak iç kimlik (kişisel kimlik tarihi) olarak kabullenilmesine yol açar. Teslim olunduktan ve yakayı kaptırdıktan sonra geçmiş olsun...
Bazen dış kimlik, “deneyimli ve kimlik sahibi zatlar” tarafından zorla giydirilerek iç kimliğin olgunlaşması engellenir...
Giydirme süreci de zaten başlı başına psikolojik travmadır. Sık sık “eğitim” adını aldığı da olur.
Çaresizce sarılmak, tutunmak zorunda kaldığımız dış kimlik; kuyruğunu yutmaya başlayan yılanın kendini yuta yuta “sıfır” şeklini alacağı son duruma kadar güzel güzel yoluna devam eder.
Ve yarılmaların başlamasıyla olgunlaşma fırsatı bulamayan iç kimlik saldırganlık düzeyinde şiddet kusmalarıyla kendini ispatlama yol ve yollarını çaresizce seçer dışarı çıkar... Dışarda kalır.
Ben bu konudan sıkıldım tekrar içeri giriyorum...
Metin KARADAĞ Haziran 1999