Mesajı Okuyun
Old 28-02-2007, 23:55   #28
Av.G.K.

 
Karar uzluçayır Polis Karakolunun ilk vukuatı değil

Geçtiğimiz günlerde Tuzluçayır Polis Karakolunda yaşanan işkence olayı bu karakolun ilk vukuatı değil arkadaşlar,
Henüz,polislerin ellerinden yetkilerinin!!! alınması ile suçladıkları CMK yürürlüğe girmeden önce aynı karakolda 2003 yılında yaşanan ve medyaya yaşanan olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

1-Hürriyet Gazetesi 25.10.2003
8 polisin önünde kadın gazetecinin kalçasını kırdılar



Kadir ERCAN / ANKARA

Olay Ankara Tuzluçayır Karakolu'nun önünde oldu. İHA kameramanı Demet Keser, görüntüsünü almak istediği bir sanığın yakınları tarafından kalçası kırılıncaya kadar dövüldü, karakoldaki 8 polis ise seyretti. Keser'i dövenler doktor raporu bile gelmeden serbest bırakıldı.

Kameraman Demet Keser, Ankara Tuzluçayır Karakolu'nda gözaltına alınan bir sanığın görüntülemek isterken, sanığın yakınları tarafından dövüldü ve kalçası kırıldı. Aynı olayda iki kameramanın da kameraları kırıldı. Tuzluçayır polis karakolu önünde önceki akşam, iki grup arasında tartışma çıktı. Silahını ateşleyen Tolga D. iki kişiyi yaraladı. Daha sonra gözaltına alınan Tolga D. karakoldan çıkarılırken görüntüsünü almaya çalışan İhlas Haber Ajansı kameramanı Demet Keser, sanık yakınları tarafından acımasızca dövüldü. Karakolda görevli 8 polis, yardım etmek bir yana hiçbir tepki göstermeksizin seyrettiler. Bir anda yumruk ve tekmelere hedef olan ve aldığı darbeler nedeniyle bayılan Keser'e, ilk yardım bile meslektaşları tarafından yapıldı.

Saldırıya uğrayan gazeteciler, karakola sığınmak istediler, ancak polisler tarafından içeriye sokulmadılar. Bundan sonra da gazetecilere saldırılar devam etti. Keser, kendine geldikten sonra bir süre Tuzluçayır Karakolu önünde bekletildi, daha sonra ambulansla Ankara Numune Hastanesi'ne kaldırıldı. Keser'in sağ ayağının kalça kısmından kırıldığı belirlendi. Keser'in kırılan kemiğine dün ameliyatla platin takıldı. Saldırıyı yaşayan gazeteciler, şunları anlattılar: ‘‘Tuzluçayır Karakolu'nun kapısındaki 8 polisin gözü önünde dövüldük. Biz dayak yerken polisler, yardım etmek bir yana öylece seyrettiler. Dayaktan kurtulmak için karakola sığınmak istedik. Ancak bizi karakola almayıp dayakçıların önüne bıraktılar. Karakol kapısında, polislerin gözleri önünde az kalsın ölecektik.’’

SALDIRGANLAR SERBEST

Demet Keser'e saldırdığı için yakalanan 3 kişi daha sonra serbest bırakıldı. Keser'in doktor raporu bile beklenmeden saldırganların serbest bırakılması tepkiye yolaçtı. Güvenlik ve Yargı Muhabirleri Derneği Başkanı Ünal İnanç, ‘‘Polisimizin bu olaydaki dikkatsizliği, yetersizliği ve vurdumduymazlığı basit bir olayda bile ne kadar sahipsiz bırakıldığımızı göstermiştir’’ dedi. Keser'e yapılan saldırı, Basın Konseyi, Gazeteciler Cemiyeti, Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından da kınandı.

Dayak olayının takipçisi olacağız

EMNİYET Genel Müdürlüğü Sözcüsü ve Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Feyzullah Arslan, Tuzluçayır Karakolu önünde dün çekim yaparken saldırıya uğrayan ve kalçası kırılan İHA kameramanı Demet Keser'e ‘‘geçmiş olsun’’ dileğinde bulundu. Arslan, ‘‘Dün meydana gelen üzücü olayla ilgili yapılacak adli ve idari işlemleri bizzat yakından takip edeceğiz’’ dedi.

Kaynak:http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2003/10/25/362412.asp

2-Ankara Tuzluçayır Karakolunda görevli memur kendisi hakkında''işkence yaptığı''iddiası ile suç duyurusunda bulunan Ankara Barosuna dava açtı.

Polisten baroya dava

Özgül Yıldızer

Ankara Tuzluçayır Karakolu’nda yaşandığı iddia edilen bir işkence olayı üzerine, polis Memuru F. M. hakkında Ceza Muhakameleri Kanunu ve Avukatlık Kanunu gereği suç duyurusunda bulunan Ankara Barosu, davalık oldu. Bunun üzerine F. M. Ankara Barosu aleyhine 2 bin 500 YTL’lik tazminat davası açtı.
Ankara Barosu CMK Servisi’nde görevli Avukat Ebru Kendirli, 2005 yılının Mart ayında Tuzluçayır Karakolu’nu bastıkları iddiasıyla gözaltına alınan üç kişinin avukatlığını üstlendi. Gözaltına alınanlardan Serkan Arı, Kendirli’ye karakolda dayak yediğini, adli tabip ve Ankara Eğitim Araştırma Hastanesi hekiminin bu durumu raporlarına yansıtmadıklarını iddia etti. Kendirli, Arı’nın bu iddialarını sorgu hakimliğinde dile getirmesini isteyerek, Arı’nın iddialarının tutanağa geçmesini sağladı.
Avukat Kendirli’nin, görevi gereği Ceza Muhakameleri Kanunu (CMK) Servisi’ne karşılaştığı bu işkence iddiasını bildirmesi üzerine, Ankara Barosu hem işkence ettikleri iddia edilen üç polis memuru, hem de raporlarında Arı’nın şikayetine yer vermeyen doktorlar savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Baronun başvurusunu inceleyen Ankara Cumhuriyet Savcısı Abbas Özden, Arı’yı muayeneye göndermeye gerek duymadan, “Suç isnatı Kendirli’nin kişisel değer yargısı ve değerlendirmelerinden ibaret” diyerek, 4 Temmuz 2005’te kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Dava reddedildi
Takipsizlik kararının ardından polis memurlarından F. M. Ankara Barosu’ndan 2 bin 500 YTL manevi tazminat istedi. F.M., 23 Eylül 2005’te açtığı davada, baronun, “Emniyet birimlerinde adının kötü anılmasına ve rencide olmasına sebebiyet verdiği”ni öne sürdü. Baronun, gerekli inceleme, araştırmayı yapmadan, bilgi-belgeye dayanmadan suç duyurusunda bulunduğunu belirten F. M., baronun “çamur at, izi kalsın taktiği izlediğini”, kendisini manevi zarara uğrattığını, kedere sevk ettiğini bildirdi.
Ankara Barosu Hukuk Müşaviri Avukat Kemal Vuraldoğan ise savunmasında, CMK ve Avukatlık Kanunu gereği, bu tür iddiaları savcılığa taşımak zorunda olduklarını hatırlattı. Vuraldoğan, dilekçesinde, “Bir hukuk devletinde vatandaşların kamu görevlileri tarafından darp edildiklerini iddia etmeleri halinde bu iddiaların araştırılmaması düşünülemez” dedi. Davayı görüşen Ankara 7’nci Asliye Hukuk Mahkemesi, ikinci duruşmada davanın reddine karar verdi.
‘Aynı olay olsa aynı girişimde bulunuruz’
Olayı gazetemize değerlendiren Avukat Vuraldoğan, bu konuda dava açılmasının önemli olmadığını, aynı olayların yaşanması halinde baronun “insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü koruma görevi nedeniyle aynı girişimde bulunacağını söyledi. Vuraldoğan, savcılık tarafından verilen takipsizlik kararının, tek başına suç ihbarına konu olan olayları meşrulaştırmayacağına dikkat çekti. Vuraldoğan, Mahkemeye de bildirdiğimiz gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin savcıların etik soruşturma sonucunda verdikleri takipsizlik kararları nedeniyle Türkiye’yi mahkum ettiği onlarca kararı bulunuyor. Bu kararlar nedeniyle ödenen tazminatlar kamu hazinesinden karşılanıyor. Ayrıca bu kararlar nedeniyle ulusal onurumuz zarar görüyor” dedi.

http://www.evrensel.net/06/04/15/toplum.html#1

Not:Yaşanan bu iki örnek bile ''zorunlu müdafiliğin''ne kadar önemli olduğunu karakolarda yaşanabilecek işkence ve kötü muamelenin önlenmesi için bulunması gereken zaruri bir sistem olduğunu ispat eder niteliktedir.
2003 yılında yaşanan ve bir bayan gazetecinin saldırganlar tarafından dövülürken olayı izlemekle yetinen 8 memurla ilgili olayda da şunu söylemek istiyorum
bildiğiniz üzere emniyet yetkilileri şu aralar her fırsatta yeni ceza kanunun ellerini kollarını bağladıklarını iddia etmektedir sormak gerek eski kanun yürürlükteyken de GÖZLERİNİZMİ BAĞLIYDI????


Av.Gökhan Karakaş.(İstanbul Barosu)