Mesajı Okuyun
Old 27-09-2013, 09:31   #3
üye7160

 
Varsayılan

YARGITAY 20. Hukuk Dairesi E:2009/11670 K:2009/14572 T:12.10.2009

TAPU İPTALİ VE TESCİL, EL ATMANIN ÖNLENMESİ...

Taraflar arasındaki tapu iptali, tescil ve el atmanın önlenmesi davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11.11.2002 gün 5335 E.-8970 K. Sayılı bozma kararında özetle: "Alınan bilirkişi raporunun yetersiz olduğu, bu nedenle yeniden keşif yapılıp kesinleşmiş orman kadastro haritası ve tapulama pafta ölçekleri denkleştirilip çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman kadastro hattına göre konumunun belirlenmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi" gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra her hangi bir araştırma ve inceleme yapılmadan 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinde değişiklik yapan 5841 Sayılı Yasa gereğince davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, arazi kadastrosundan önce kesinleşen orman kadastro sınırlan içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1976 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Davaya konu parsel 1978 yılında yapılan arazi kadastrosunda kişiler adlarına özel mülk olarak tespit ve tescil edilmiştir.
Mahkemece 11.11.2002 günlü bozma kararına uyulmuş, ancak; hiçbir işlem yapılmadan 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesi gereğince hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Bozma kararından önce yapılan kesifte taşınmazın bir kısmının 1976 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro sının içinde kaldığı belirlenmiş, ancak; uygulama yetersiz olduğundan hüküm bozulmuştur. Yapılacak uygulamada dava konusu parselin kısmen yada tamamen 1976 yılında yapılan orman kadastro sınırları içinde kaldığı belirlendiği takdirde, arazi kadastro ekiplerinin bu durumu gözönünde bulundurmadan, hata ile ikinci kere kadastrosunu yapıp yolsuz olarak sicil oluşturdukları, 766 Sayılı Yasanın 46/2 ve 3402 Sayılı Yasanın 22/1. maddeleri gereğince ikinci kadastronun yolsuz (T.M.Y.nın 1025. md.) ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz olması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve T.M.Y.'nın 1026. (E.M.Y. 934 - İsviçre 976) maddesi gereğince sicilin hiç bir süreye bağlı kalmadan her zaman iptal edileceği, somut olayda 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulanma olanağının bulunmadığı, baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının davalıya hiçbir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı, orman kadastrosunun kesinleşmesiyle taşınmaz kamu malı niteliğini kazanıp mülkiyetinin Hazineye geçtiği, mahkemece verilecek iptal kararının yenilik doğuran (inşai) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumunu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (ihzari) bir hüküm olacağı ve başlangıcından itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının T.M.Y.'m 1023 maddesi gereğince iyi niyetle edinme kuralının uygulanmayacağı, dava konusu taşınmazı satın almışsa taşınmazın kendisine devir eden kişi yada kişilerden satış bedelleri sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri alabileceği göz önünde bulundurularak, mahkemece işin esasına girilip uyulan bozma kararı gereğince araştırma yapılarak tarafların delilleri toplandıktan soma sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 12/10/2009 günü oybirliği ile karar verildi.