Mesajı Okuyun
Old 31-07-2013, 13:28   #8
armegedon23

 
Varsayılan

Sayın Doğramacı ve Sayın Akpunar yanıtlarınız için tşk ederim. Ben bu konuda imar sonrası oluşan parselin OSB tarafından 3. kişiye satılıp devri yapılmış olması nedeniyle 3. kişinin iyiniyetli olduğunu düşünerek, sadece osb aleyhine mülkiyet hakkının zamanaşımına uğramayacağı ilkesi gereğincede tazminat davası açtım. Sayın Akpunar eklediğiniz kararı okumuştum daha önce ama, aşağıda ki kararı görünce fikrim değişmişti. Umarım yanılmamışımdır.




T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2012/5-512
Karar: 2012/822
Karar Tarihi: 21.11.2012


TAZMİNAT DAVASI - İMAR UYGULAMASI NEDENİYLE EL ATILAN TAŞINMAZ - DEVLETİN İMAR İŞLEMİ SIRASINDA ELEMANLARIN İHMALİNDEN KAYNAKLANAN SORUMLULUĞU - DİRENME KARARININ İSABETLİ OLUŞU- DİĞER TEMYİZ İTİRAZLARININ İNCELENMESİ İÇİN DOSYANIN DAİRESİNE GÖNDERİLMESİ

ÖZET: Dava, imar uygulaması nedeniyle el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Davacının, Devletin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan bir zararlarının oluştuğu ve bu zararın tazminini Devletten isteyebileceği, Devletin imar işlemleri sırasında elemanların ihmalinden kaynaklanan sorumluluğunun da 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddesi kapsamında olması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu durumda, yerel mahkemenin bunu amaçlayan direnme kararı doğrudur. Ne var ki, Özel Dairece işin esası yönünden bir inceleme yapılmadığından, bu yöne ilişkin davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının incelenebilmesi için dosyanın dairesine gönderilmesi gerekmektedir.

(AİHS 1 NOLU PROTOKOL) (3194 S. K. m. 17) (4721 S. K. m. 1007) (YHGK 20.04.2011 T. 2011/13-37 E. 2011/198 K.) (HACISALİHOĞLU - TÜRKİYE DAVASI)

Dava: Taraflar arasındaki <Tazminat> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Hatay 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davalı Belediye yönünden görevsizlik nedeniyle davanın reddine, davalı Hazine yönünden davanın kabulüne dair verilen 23.06.2009 gün ve 2008/263 E. 2009/192 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi'nin 02.03.2011 gün ve 2010/19127 E. 2011/3533 K. sayılı ilamı ile

(...Dava, imar uygulaması nedeniyle el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece ….. Belediye Başkanlığı hakkındaki davanın idari yargı görev alanında kaldığından bahisle reddine, Hazine aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekilince temyiz edilmiştir.

Davacının imar uygulamasına giren taşınmazlarının 505,40 m²sine davalı Belediyece el atılmıştır.

1- 3194 sayılı İmar Kanununun 17/son maddesi, <Bu maddeye göre bedel takdirleri ve bu bedellere itiraz şekilleri 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre yapılır.> hükmünü ihtiva ettiğinden davalı Belediye Başkanlığı yönünden işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken, gerekçede yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi,

2- Kabule göre de;

Davacının zararı davalı Belediye Başkanlığının yapmış olduğu imar uygulamasından kaynaklandığından, Hazine hakkındaki davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesinin doğru olmadığı ...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, tazminat istemine ilişkindir.

Davacılar, kayden malik oldukları taşınmazların imar uygulamasına tabi tutulmasından sonra Hazine'nin mera iddiasıyla açtığı tapu iptali ve tescil davasının Hazine lehine sonuçlanması sonucu, taşınmazlarından imardan sonra ayrıca 505,40 m2'lik kısmın fazladan Hazine adına tescil edildiğini beyan ederek, imar uygulamasının davalı Belediye tarafından yapılması ve davacı parsellerinden toplam 505,40 m2'lik kısmından fazladan davalı Hazine adına tescil edilmesi nedeniyle tazminat talep etmişlerdir.

Yerel mahkemece, …. Belediye Başkanlığı hakkındaki davanın idari yargı görev alanında kaldığından bahisle reddine, Hazine aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairece; davalı hazine vekilinin temyizi üzerine yukarıda başlık bölümünde belirtilen gerekçeler ile yerel mahkeme kararı bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Direnme kararını, davalı hazine vekili temyize getirmiştir.

1- Genel Kuruldaki görüşmeler sırasında, öncelikle bozma ilamının birinci bendinde belirtilen davalı belediye yönünden uyuşmazlığın adli yargı yerinde mi? Yoksa İdari Yargı yerinde mi? Görülmesi gerektiği hususu incelenerek oylanmış, davadaki isteğin belediye tarafından yapılan idari işlemin iptaline yönelik olmadığı, belediyenin imar işlemi yaparken özel mülkiyete konu olmayan mera parselini imar düzenlemesinde kişi adına tescil ettiğinden bahisle tazminat istendiği, bu şekilde açılan bir tazminat davasının adli yargıda görülmesi gerektiği oyçokluğu ile kabul edilmiş, görev konusu yargılamanın her aşamasında da gözetilebileceğinden yerel mahkemenin bu yöndeki direnme kararı usul ve yasaya aykırı görülerek bozulması gerekmiştir.

2- Bozma ilamının ikinci bendinde belirtilen davalı Hazine’ye husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği hususu incelenmiş, bozma ilamının ikinci bendinin başında bulunan kabule göre ifadesinin yazım hatası ve bu bentte belirtilen hususun da bozma kapsamı içinde olduğu kabul edilerek, davacının imar öncesi malik olduğu taşınmazın bir bölümünün imar uygulaması sonucu hazine adına tescil edildiği bunun karşılığı olarak kendisine özel mülkiyete konu olmayan mera niteliğindeki taşınmazdan pay verildiği, imar uygulamasının kesinleşmesinden sonra Hazine tarafından mera iddiasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davası sonucu adına imarla oluşan tapu kayıtlarının iptal edilmesi nedeniyle zarara uğradığı bu bakımdan davada hazineye de husumet düştüğü kabul edilmelidir.

Bu aşamada, somut olaydan doğan zararın, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan zarar kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunun açıklanmasında yarar bulunmaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun <Sorumluluk> kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi; <Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.

Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.

Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.> hükmünü içermektedir.

Davaya konu somut olayda, imardan önce mera olarak kayıtlı taşınmaz yapılan imar uygulaması ile davacı adına tescil edilmesi nedeniyle imar işlemine süresi içinde Hazine adına itiraz etmekle yükümlü olan görevliler üzerlerine düşen görevlerini yapmamışlardır. Tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki imar işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK’nun 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir.

Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumluluk tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür.

Bilindiği üzere, AİHM, 8 Temmuz 2008 tarihli ihlal kararında, başvuranların tapuları iptal edilinceye ve Hazine adına tescil edilinceye kadar, taşınmazların hukuken maliki olduklarını ve mülkiyet haklarının tartışmasız delilini teşkil eden sicile güven ilkesinden yararlandıklarını, mülkiyet hakkından, kamu yararı bulunması nedeniyle mahkeme kararıyla mahrum kaldıklarını, ancak, Devlet tarafından tazminat ödenmeksizin taşınmazın geri alınmasının orantısız bir müdahale olduğunu ve söz konusu davada tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığını kaydederek, kamu yararı ile bireysel haklar arasındaki adil dengenin kurulamadığı gerekçesiyle AİHS’ye Ek 1 No.’lu Protokol’ün 1.maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Benzer konudaki 2 Haziran 2009 tarihli ve 343/04 başvuru nolu Hacısalihoğlu-Türkiye kararında da yine aynı sonuca ulaşmıştır.

AİHM, 13 Ekim 2009 tarihinde adil tatmine ilişkin kararını açıklamıştır. Söz konusu kararda, başvuranların mülklerinden bir yargı kararıyla yoksun bırakıldıkları tespitine yer verilmiştir. AİHM, başvuranlara uygulanan yoksun bırakma işlemine gerekçe olarak, gösterilen tabiatın ve ormanların korunması amacının 1 No.’lu Ek Protokol’ün 1.maddesi anlamında kamu yararı kapsamına girdiğine dikkat çekmekle birlikte, mülkiyetten yoksun bırakma halinde, ihtilaf konusu tedbirin arzu edilen dengeye riayet edip etmediğinin ve bilhassa da başvuranlara orantısız bir yük yükleyip yüklemediğinin belirlenmesi için, iç hukukta öngörülen telafi yöntemlerinin dikkate alınması gerektiğini hatırlatmıştır. Bu çerçevede AİHM, mülkün değerine karşılık gelen makul bir meblağın ödenmemesi durumunda mülkten mahrum bırakmanın aşırı bir müdahale teşkil edeceğini ve hiçbir tazminat ödenmemesi durumunun ise 1 No.’lu Ek Protokol’ün 1. maddesi anlamında ancak istisnai koşullarda meşruiyet kazanabileceğini ve mevcut davada mülklerinin Hazine’ye devredilmesi nedeniyle başvuranlara hiçbir tazminat ödenilmediğini ifade etmiştir (aynı ilkeler HGK. nun 20.04.2011 gün ve 2011/13-37-198 sayılı kararında da değinilmiştir.)

Sonuç itibariyle; davacının, Devletin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan bir zararlarının oluştuğu ve bu zararın tazminini Devletten isteyebileceği, Devletin imar işlemleri sırasında elemanların ihmalinden kaynaklanan sorumluluğunun da TMK.’nun 1007. maddesi kapsamında olması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Bu durumda, yerel mahkemenin bunu amaçlayan direnme kararı doğrudur. Ne var ki, Özel Dairece işin esası yönünden bir inceleme yapılmadığından, bu yöne ilişkin davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının incelenebilmesi için dosyanın dairesine gönderilmesi gerekmektedir.

Sonuç: 1- Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen <Geçici madde 3> atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA,

2- (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, direnme uygun bulunmakla, davalı Hazine vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 5. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı HMK'na eklenen <Geçici madde 3> atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı HUMK. nun 440/1. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.11.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Direnme kararına konu olayda Yargıtay Yüksek Özel Dairesi ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık konularından birisi de, davalı Belediye aleyhine açılan davanın Adli Yargı yerinde mi, yoksa İdari Yargı yerinde mi görüleceği hususudur.

Yargıtay (5). Hukuk Dairesi'nin bozma ilamında vurguladığı üzere davacının zararı, davalı Belediye Başkanlığı'nın yaptığı imar uygulamasından kaynaklanmıştır.

Ancak; dava konusu olayda 3194 sayılı İmar Yasası'nın 17/son maddesinde yazılı <Bu maddeye göre bedel takdirleri ve bedellere itiraz şekilleri 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun hükümlerine göre yapılır> düzenlemesinin uygulama yeri yoktur.

Zira davacının, davalı Belediyenin takdir ettiği bir bedele itirazı sözkonusu değildir. İmar uygulaması sonucu hukuka aykırı şekilde taşınmazda oluşturulan miktar azalmasının tazmini talep edilmektedir.

Davalı Belediye, davaya konu işlemi İdare Hukuku kural ve gereklerine göre yapmıştır.

11.02.1959 gün ve 1958/17 Esas, 1959/15 Karar sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararında ifade edildiği üzere bir idari kararın ve fiilin sonucunda meydana gelen zararlara ilişkin davalar idari yargı yerinde görülmelidir.

Davalı Belediye'nin bizzat veya kurduğu bir şirket aracılığı ile Özel Hukuk Kurallarına göre yürüttüğü bir faaliyet sözkonusu değildir.

Hal böyle olunca, davalı Belediye aleyhine açılan tazminat davasının tam yargı davası olarak idari yargı yerinde görülmesi gerektiği ve bu hususa değinen yerel mahkeme kararının bu yönden onanması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun aksi yöndeki düşüncesine katılmıyorum. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı