Mesajı Okuyun
Old 04-07-2013, 16:32   #5
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

13.Hukuk Dairesi
Esas: 2006/14029
Karar: 2007/1900
Karar Tarihi: 17.02.2007

Dava: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Karar: Davacı, davalı ile Hukuk Müşavirliği sözleşmesi imzalayarak davalının hukuki işlerini vekil olarak takip ettiğini, sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini, sözleşmede aylık ücret dışında takip ettiği dava ve icra takiplerinde hasma tahmil edilen vekalet ücretinin avukata ait olacağının kararlaştırıldığını, takip ettiği bu dosyalarda hasma tahmil edilen vekalet ücretini davalıdan ihtarla istediğini, ancak davalının ödemediğini, icra takibine de haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

Davalı, davacının sözleşmesinin 18.03.2006 tarihinde feshedildiğini, sözleşme ile kararlaştırılan aylık ücretin davacıya ödendiğini, sonuçlandırdığı dava ve icra takiplerinde hasma tahmil edilen vekalet ücretini tahsil ettiğini, sonuçlanmamış olanlar için talepte bulunamayacağını, davacının görevini gereği gibi yerine getirmemesi sebebi ile sözleşmenin feshedildiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, davalının haksız olarak hukuk müşavirliği sözleşmesini feshederek vekillik görevine son verdiğini, davalı vekili olarak takip ettiği dava ve icra takip dosyaları ile ilgili olarak sözleşme gereğince kendisine ödenmesi gereken karşı tarafa yüklenecek olan avukatlık ücretini alamadığını, bu alacağının tahsili için başlattığı icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek bu davayı açmıştır. Davalı ise, davacının görevini gerektiği şekilde özen göstererek yapmadığını, sözleşmede kararlaştırılan aylık ücretlerinin ödendiğini, karşı tarafa yüklenecek olan ücretleri talep ettiği dosyaların fesih tarihi itibarıyla sonuçlanmadığını, bu nedenle ücrete hak kazanmadığını savunmuştur. Davacının davalının vekili olarak dava ve icra takiplerini takip ettiği ve sözleşmenin davalı tarafından feshedildiği konularında uyuşmazlık yoktur.

Davacı avukatın, vekil olarak borçları BK'nun 389 ve devam maddelerinde gösterilmiş olup, öncelikle vekilin BK.nun 390 maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. Şayet vekili görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, vekil edenin vekilini azli haklıdır. Avukatlık kanununun 174. maddesi hükmüne göre azil haklı ise avukatlık ücretinin ödenmesi gerekmez, haksız azil halinde ise ücretin tamamına avukat hak kazanır. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmede davalının tek taraflı fesih hakkı var ise de bu hakkın iyiniyet kurallarına uygun olarak kullanılması MK 2 maddesi hükmü gereğidir.

Avukatlık kanununun 164/son maddesi hükmüne göre, karşı tarafa yüklenen ücret avukata aittir. Mahkemenin kabulünün aksine sözleşmenin 5. maddesinde de karşı taraftan alınacak vekalet ücretinin avukata ait olacağı kararlaştırılmıştır. Karşı tarafa tahmil edilecek vekalet ücretinin miktarı, dava ve icra takibinin sonuçlanması ile belli olur. Vekil edenin avukatına ödeme borcuda, bunun karşı taraftan tahsil edildiği anda doğar. Henüz karşı taraftan vekalet ücreti alacağını tahsil etmemiş olan müvekkilden, avukat bu alacağını isteyemez. Ancak kural böyle olmakla birlikte hakim bu kurala sıkı sıkı bağlanmamalı, Avukatlık kanununun 164/son maddesine işlerlik kazandıracak şekilde her olayın özelliğine, durum ve şartlarına göre değerlendirme yapılmalı, özellikle MK'nun 2. maddesinde belirtilen hakkın kötüye kullanılmasına dürüstlük kurallarının ihlaline izin verilmemeli, gerektiğinde müvekkilin bu alacağını da karşı taraftan tahsil etmiş olduğu kabul edilmelidir.

Somut uyuşmazlıkta davalı feshin haklı olduğunu savunmuş ancak bu savunma üzerinde gerektiği şekilde durulup araştırılmamıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu husus incelenmemiş, davacı avukatın bu konuyu mahkemeye intikal ettirerek feshin haksızlığını ve kayıplarını kanıtlaması gerektiği belirtilmiş, mahkemece de bu yönde bir inceleme ve araştırma yapılmamıştır. Oysa davacı bu davada ve davadan önce davalıya gönderdiği ihtarnamede haksız fesih nedeniyle tahsil edemediği hasma tahmil edilen vekalet ücretlerini talep ettiğinden, öncelikle numaraları bildirilen dosyalarda davacının görevini yerine getirip getirmediği, bir ihmal ve kusurunun olup olmadığı belirlenmelidir. Mahkemece davacının bildirdiği dosyalarda, davacının bir ihmal ve kusurunun bulunup bulunmadığı, gerektiğinde bilirkişi aracılığı ile araştırılarak, tek taraflı feshin haklı olup olmadığı belirlenmeli, şayet fesih haksız ise davacının takip ettiği dosyalarda verdiği hizmet nedeniyle tahsil aşamasına gelen ve fesih nedeniyle almaktan mahrum kaldığı karşı vekalet ücreti, dosyalarda sarf ettiği emek ve mesaisi göz önüne alınarak hüküm altına alınmalıdır. Mahkemece açıklanan hususlar nazara alınmadan aksi düşüncelerle ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 17.02.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.

Saygılarımla