Mesajı Okuyun
Old 25-02-2007, 13:59   #15
Turkmen

 
Varsayılan

T.C. Y A R G I T A Y
Birinci Hukuk Dairesi
E. 1995/8737
K. 1995/11789
T. 19.9.1995
* TAPU İPTALİ VE TESCİL
* MURİS MUVAZAASI
ÖZET : "Muris muvazaası"; gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek isteyen miras bırakanın, mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede, iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmesidir. Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradesini yansıtmadığından, gizli bağış sözleşmesi ise yasal şekil şartlarını taşımadığından bu tür sözleşmeler geçersizdir.
(818 s. BK. m. 18, 213) (743 s. MK. m. 634) (YİBK., 1.4.1974 gün ve 1/2 s.)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan tapu iptali-tescil davasının yapılan yargılamasında, mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın bir kısım davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz edilmekle; dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, Borçlar Yasasının 18.maddesinden kaynaklanan muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada, miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak, mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için, esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih, 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de MK.nun 634, BY.nın 213 ve Tapulama Yasasının 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak, resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu
kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleşiyle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince;
Davacıların murisin oğlu ve kızı; davalıların ise, iki oğlu torunu ve gelini oldukları, murisin 402-1439-1345-1341-1339 parsel sayılı taşınmazlarını değişik tarihlerde davalılara satış suretiyle temlik ettiği tartışmasızdır.
Davalılar, murisin sağlığında davacılara da, taşınmazlar verdiğini, mallarını taksim ettiğini savunmuşlardır. Bu durumda murisin mallarını çocukları arasında taksim etmeyi amaçlayıp amaçlamadığının açıklığa kavuşturulmasında zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca, savunmada sözü edilen ve davacılara verildiği iddia edilen taşınmazların tapu kayıtlarının tüm tedavülleriyle getirtilmesi miras bırakan tarafından mı verildiğinin belirlenmesi, gerekçede zikredilen
1992/244-1994/274 sayılı dosya ile savunmada bildirilen 1993/283-1995/91 sayılı dosyaların getirtilmesi, tüm delillerin birlikte değerlendirilerek murisin paylaştırmayı amaçlayıp amaçlamadığının saptanması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı biçimde davanın kabul edilmesi doğru değildir. Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü, HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.5.1995 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 6.000.000 lira duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 19.9.1995 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.