|
Teşekkür ederim
Sn.Ahu,
Görüşünüzü daha iyi anlayabilmiş olmaktan mutluyum, teşekkür ederim.
Toplumumuzda bekar kadınların anne olmasının önünde çok fazla toplumsal engel olduğu konusunda haklısınız, ama toplumumuzu geliştirerek bu işi çözebiliriz, ÇÖZMELİYİZ. Sperm bankasıyla çocuk sahibi olmak gibi sakıncalı ve sağlıksız bir duruma sırf hak savı ile izin vererek nasıl çözebileceğiz? Çocuğun ve annenin boynuna 'sperm bankasından yapay dölleme yoluyla edinilmiştir' yaftası mı asacağız? 'Git evinde otur' diye kadın yargıcın kafasını kırmaya çalışanların kol gezdiği bir toplum, bu yöntemle aniden düzeliverir mi sizce?
Evlilik dışı çocuğun dünya üzerindeki 2 milyar erkeğin hiçbiriyle birleşmek istemeyen birisince istenebileceğini hiç düşünmemiştim. Ama, bunun da sağlıksız olduğunu ve bu durumdaki bir kadının çocuk sahibi olmasının sakıncalı olduğunu belirtmiştim. Bunu daha anlaşılır kılmak için şunu söylemekte yarar görüyorum: psikolojisi bu derece bozulan annelerin bile çocukları çoğunlukla alınmak zorunda kalınmaktadır (Bizde değil tabii, bizde kim kime dum duma, çocuklar kendileri kaçıp kutuluyor). Nedenler de çocuğun zarar görmesi, psikolojisinin bozulması oluyor.
Daha önce üstü kapalı geçtim; ama böyle bir durumda eşcinsellerin de çocuk sahibi olmaları gibi bir durum ortaya çıkar, ki bu da sağlıksızdır. Bu durumları hastalık, veya daha özgün adıyla cinsel sapkınlık olarak nitelendiriyoruz. Bu terimlerin toplumun o insanlara hoşgörüyle bakıp bakmamasıyla hiçbir ilişkisi yok. Onlar da insan, onları da sevebiliriz, çocuklarımızı sevebilirler, çocuklarımız da onları sevebilir, ve elbette bizler kadar hakları olacaktır; ama doğal yoldan sahip olamayacakları birşeyi onlara hak olarak tanıyamayız, toplumun geleceğini onlara emanet edemeyiz. Doğal ebeveynlerden birinin cinsiyetini psikolojik nedenlerle yok sayan (özellikle 'yok olan' demiyorum) ve belki de nefret eden iki ebeveyn tarafından sağlıklı bir çocuk yetiştirilmesini beklemek olanaksızdır. Konuyla ilgisiz ama, eşcinsellerin evlilik akdi yapmalarından çok farklı bir durum bu. Onda hiçbir üçüncü şahıs zarar görmüyor; iş anlaşması gibi birşey. Toplumun geleceği açısından iki önlemi almak zorundayız: eşcinseller evlatlık alamazlar, sperm bankası veya kiralık rahim kullanamazlar. Çok yakında, 'gebelik olmaksızın / doğurulmamış - çocuk' da gündeme gelecek, bu tür durumlarda ona da izin vermememiz gerekecek.
Elbette siz bunları toplumun geleceği açısından sakıncalı bulmuyor olabilirsiniz; nihayetinde herkes diyor ya: 'demokrasi var'. Ancak bu doğa dışı gelişmeleri hak olarak tanımlama eğiliminde olan toplumlardaki demokrasinin azınlıklara ayarlı olduğuna dikkatinizi çekerim. Örneğin Ermeni ve Yahudi azınlıklarının bulunduğunuz ülkenin gidişatında nüfuslarına oranla çok büyük etkileri olduğu ortada değil mi? Avrupa' ya gelince de eşcinseller ve diğer toplum dışıların etkisinin oransızlığı göze çarpar. Bunun bir nedeni, öncelikle çoğunluğun bana ne demesi, hatta çoğu kez seçimlere bile katılmaması; ikinci bir neden de, adayların büyük çoğunluğu yanlarına çekebilecek birşey sunamamaları, yani birbirinden belirgin farklarının bulunmaması, fakat çoğunluk aleyhine olmadığı sürece azınlıktaki toplulukların oylarına oynamanın kolay ve ucuz olmasıdır. Bu durumu yapacak işleri kalmadı diye de değerlendirenler yok değil. Bunları yasamanın, dolayısıyla yasaların nasıl yapılandığına dikkatinizi çekmek için ele aldım. Halbuki; yasalar yapılırken, oylardan çok önce bilimin, sonra toplum kabullerinin, sonra da toplumun geleceğinin gözönünde tutulması gerekir; yani demokrasi adına, oylar için bunları feda edemezsiniz. Ne yazık ki, bizdekinden daha farklı nedenlerle, ama aynı derecede acınacak bir biçimde, bilim ve aklın yerine azınlıkların aykırılıklarıyla propogandanın galibi düşünceler konmaktadır. Propogandayı yapanlar oy, aracı olanlar sansasyon ve para, hedeftekiler hak peşindeyken; çoğunluk oyunun dışında, etkisiz kalmaktadır. Bilim ve aklınsa esamesi bile okunmamaktadır. Üzülerek belirtiyorum; demokrasi, en büyük ortak bölen (EBOB) yerine, en küçük ortak kata (EKOK) doğru ilerleyen yasal çerçeveler yaratarak; toplumsal denetimi azaltmakta, toplumları birarada tutan her türlü unsuru gevşetmektedir. Toplumsal bütünlüğün çözünmesi olarak nitelendirebileceğimiz bu durumun sakıncalarını yakında bizler değil ama gelecek kuşaklar mutlaka görecektir. Küreselleşme kaosu da diyebilirsiniz.
Tek cinsin ancak diğer cinsle birlikte edinebileceği bir ürünü tek başına edinmesini hak olarak kabul etmem olanaksız. Bunun nedenlerini neredeyse tüm yönleriyle anlatabilmiş olmayı umuyor, bu vesileyle, o yukarıda sözünü ettiğim 'propoganda' fırsatını bana da eşit düzeyde tanıdığınız için size, bu başlıkta yazan herkese ve tabii Sn.Kayar' a teşekkür ederim.
Saygılarımla,
Not: Sn.Demirel, aynı metinleri okuyoruz, diğerlerini de okudum, ama ben aynı sonuca varamıyorum galiba. Olsun, önemli değil. Hem ilginiz, hem zahmetiniz, hem de eşitliğin adalete yansıması konusunda gösterdiğiniz titizlik için teşekkür ederim.
|