Mesajı Okuyun
Old 29-04-2013, 17:02   #32
davutoğlu

 
Varsayılan

Sayın Ümit;

Prof. Dr. Seza Reisoğlu, Türk Kefalet Hukuku, Ankara 2013, sayfa 36, 37 ;

"Kefalet borcunun fer-i karakteri, ferdileştirilmiş belli bir borç için tekeffülü zorunlu kılmaktadır. Asıl borç belli olmaksızın, sadece kefilin sorumlu olacağı en yüksek meblağ gösterilmek süretiyle verilmiş olan kefalet geçersizdir. Örneğin kefilin - borçlunun doğmuş veya doğacak herhangi bir borcuna 1.000.000 liraya kadar kefil oluyorum" şeklindeki tekeffülü geçersizdir...Gerek Yargıtay, gerekse İsviçre Fedaral Mahkemesi kararlarında, kefaletin ferdileştirilmesinin zorunlu olduğu, asıl borcun belirli veya en azından kefalet anında belirlenebilir olmasının gerektiği, her ne sebeple olursa olsun ileride doğacak tüm borçlara kefaletin ise geçersiz olduğu kabul edilmektedir"

Prof. Dr. Seza Reisoğlu, Türk Kefalet Hukuku, Ankara 2013, sayfa 38 ;

"Bazı kefalet sözleşmelerinde özel kayıtlara yer verilmekte, örneğin alacaklının asıl borçluya daha sonra vereceği kredilerden de kefil sorumlu olacağını kabul etmektedir. Gerek Yargıtay ve gerekse Kaynak İsviçre Federal Mahkemesi kararlarına göre ileride doğacak aynı borçluya ait borçlardan kefilin sorumlu tutulabilmesi, bu borçların belirli yada en geç kefalet anında belirlenebilir olmasına bağlıdır"

Nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2009/12183 E, 2010/8768 K sayılı kararında aynen;

"Toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davacı banka ile dava dışı ...LTD.ŞTİ arasında 20.05.2004 tarihli davacıların kefaletinin bulunduğu kredi sözleşmesi imzalandığı, davacıların sorumluluklarının aynı sözleşmeye dayanılarak yeni bir kredi kullandırılması halinde devam edecekken davalı banka tarafından davacıların kefil olmadığı 27.11.2006 tarihli yeni bir sözleşme düzenlenerek kredi kullandırıldığı, bu sebeple davacıların takibine konu edilen borçtan sorumlu tutulamayacakları gerekçeleriyle davanın kabulüne, davacıların 20.05.2004 ve 27.11.2006 tarihli sözleşmeler sebebiyle davalı bankaya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmiştir...hükmün onanmasına"

ifadelerine yer verilmiştir.

Görüldüğü gibi, eğer kefil olunan ilk sözleşmede özel bir kayıt yoksa(örneğin doğmuş ve doğacak tüm borçlara kefilim gibi) zaten, ortada hiçbir tartışma olmaksızın kefilin imzasının olmadığı sonraki GKS'lerden kefilin sorumlu tutulması söz konusu olmaz. Eğer, bu yönde veya bu anlama gelebilecek bir kayıt var ise, bu kaydın kendisi geçersiz olacağından(yukarıda açıklandığı üzere, böyle kayıtlar kefaletin fer-i niteliğine aykırı olmakla geçersizdir)aynı şekilde, kefilin imzasının olmadığı sonraki tarihli GKS'lerden sorumlu olduğundan bahsedilemez.

Nitekim Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2010/7084 E, 2010/8786 K sayılı kararında aynen;

"...davalı banka tarafından 1998 ve 1999 tarihli iki ayrı kredi sözleşmesi verilmiştir. Davacılar bu sözleşmelerden 1998 tarihli olanını imzalamış oldukları halde 1999 tarihli kredi sözleşmesine imza koymamışlardır. Her ne kadar davacıların imzasının bulunduğu 1998 tarihli krediler genel sözleşmesinin 4.1 maddesinde -banka bu sözleşmede yer alan hükümler dahilinde bir veya birden fazla kredi hesabı açmaya, kredi hesaplarının limitlerini azaltmaya veya çoğaltmaya, bakiyesi sıfıra inen kredi hesaplarını yeniden çalıştırmaya kredi hesaplarını kapatarak dilediği miktarda yeni hesaplara açmaya veya dilediği şekillerde kredi kullandırmaya kayıtsız şartsız yetkilidir- hükmü yer almakta ise de, kullandırılan kredinin 1998 tarihli bu sözleşmeye dayanılarak mı ya da 1999 tarihli sözleşme sebebiyle mi kullandırdığı hususu açıklığa avuşturulmamıştır....kullandırılan kredinin 1999 tarihli sözleşme kapsamında kaldığının tespit edilmesi halinde, davacıların bu sözleşmeye kefaletlerinin bulunmaması sebebiyle kefalete dayalı sorumluluklarından söz edilemeyecektir"

ifadelerine yer verilmiştir.