21-02-2007, 19:18
|
#2
|
|
Ben yorumda bulunacak üyeler için karar aktarıyorum.
Saygılarımla
|
Alıntı: |
|
|
|
|
|
|
|
|
T.C.
YARGITAY
İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
E. 1969/7
K. 1970/6
T. 6.7.1970
• AKİT YAPMAK VAADİ
• MADEN ARAMA RUHSATNAMESİNİN DEVRİ VAADİ
818/m.22
( ...4- Noterlerin bu konuda hiçbir yetkileri bulunmadığı kabul edilince, akla gelen ilk soru, Borçlar Kanununun 22. maddesinin 2. fıkrasındaki temel kurala dayanılarak, devir vaadi sözleşmesinin dahi Maden Kanununun 39. maddesinde belirtilen resmi memur tarafından yapılması mümkün olup olmadığı meselesidir. Gerçekten BK. nun 22/2. maddesine göre "kanun iki tarafın menfaatleri için bu aktin sıhhatını bir nevi şekle riayet etmeye tabi kıldığı takdirde, bu şekil o aktin yapılması taahhüdüne de tatbik edilir". Ancak burada hemen belirtmek gerekir, bu kuralın istisnasız olarak her sözleşme için uygulanmasının düşünülmesi mümkün değildir. Çünkü; yukarıda defaatle belirtildiği gibi, madenlerin kamu yararına en uygun şekilde idare ve istismarı devletin hükümranlık hakları gereğindendir ve işin bu niteliği itibariyle de sözü edilen milli servetin aranması ve işletilmesi işlemlerinin bir kamu görevi olarak kabulü zorunludur. Durum böylece tespit edilince; devlet egemenliği ve kamu yararı bakımlarından madenlere ilişkin arama ve işletme haklarının iktisabı ve devri işlemlerini, Maden Kanununun 39 uncu maddesi hükmünce yapılan bir idari tasarruf, diğer bir deyimle, yukarıda anılan ilkeler çerçevesinde verilen kendine özgü bir kamu tasarrufu olarak nitelemek gerektir. Şu halde, Maden Kanunu ile madenler konusunda, Medeni Kanunda mevcut genel mülkiyet kurallarından tamamen değişik bir statüyü kabul eden kanun koyucunun, maden ruhsatnamesinin devri vaadi konusunda, Maden Kanunu ile getirdiği kamu hukukuna ilişkin özel hükümlerden ayrılarak, işi; özel borç münasebetlermine uygulanan bir hüküm ile, yani Borçlar Kanununun 22. maddesinin 2. f - fıkrasındaki kuralla çözümlenmesini öngördüğünü kabul, her şeyden önce genel hukuk yorum kurallarıyla bağdaşır sayılamaz. Maden Kanununun tümü nazara alındıkta, kanun koyucunun, bu konuda, işin niteliği ve özelliği yönünden hakkın devri vaadini öngörmediğini benimsemek, varılması gereken zorunlu bir sonuç olmak gerekir. Kaldı ki her medeni hukuk sözleşmesinde ön aktin varlığı da kabul edilmemiştir. Bundan başka, kamu düzenine ilişkin olan Maden Kanununun 39. maddesi, kamu görevlisi bulunan ilgili memura yüklediği görevi açıkça bildirmiş ve bu görevin yalnız devir işlemi ile ilgili olduğunu belirtmiştir. Bu bakımdan da; kendisine devir vaadi için görev verilmeyen bir memurun devir vaadi işlemini yapabileceği düşünülemez. Binaenaleyh, Borçlar Kanununun 22/2. fıkrasında öngörülen özel hukuk kuralının, devletin iznine bağlı ekonomik ve ticari faaliyetle ilgili idari tasarruflara tatbik ve teşmiline imkan görülmemiş, maden arama ruhsatnamesinin devri vaadinin, yetkili memur huzurunda dahi yapılmasının mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
SONUÇ : Maden arama ruhsatnamesinin devri vaadinin ( taahhüdünün ) mümkün ve geçerli olmadığına, içtihadın bu suretle birleştirilmesine birinci toplantıda üçte iki çoğunluk sağlanamadığından ikinci görüşme ve oylamada hazır bulunanların çoğunluğu ile 6/7/1970 gününde karar verildi.
|
|
|
|
|
|
|