Mesajı Okuyun
Old 20-03-2013, 09:23   #3
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

13.Hukuk Dairesi
Esas: 2011/7930
Karar: 2011/15325
Karar Tarihi: 25.10.2011


MENFİ TESPİT DAVASI - KREDİ SÖZLEŞMELERİYLE BAĞLANTILI SİGORTALARIN YAPILMASI - YENİLEME VE YENİLEMEYE İLİŞKİN BİLGİLENDİRME SORUMLULUĞU - TARAFLARIN MÜTERAFİK KUSURLU OLDUKLARI - DAVANIN KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİNİN İSABETSİZ OLUŞU

ÖZET: Somut olayda, sigorta poliçesinin yenilenmesi gereken tarih itibariyle, dainimürtehin sıfatına sahip, kredi veren kuruluş olan ve aynı zamanda sigorta şirketinin acentesi olan davalı Bankanın, 26.12.2008-26.12.2009 dönemini kapsayan ve sigorta şirketi tarafından düzenlenen poliçeye ilişkin primin, otuz gün içinde yatırılmaması halinde iptal edileceği konusunda, en azından muhatabına bildirim yapmak suretiyle kredi borçlusunu konuyla ilgili bilgilendirmesi, asgari özen yükümlülüğünün bir sonucu olduğu gibi, dürüstlük kurallarının da bir gereğidir. Kaldı ki, sözleşmenin imzalandığı ilk yıl yapılan hayat sigortası, devam eden yılda yenilenmiştir. Bu durumda, Bankanın, sigortanın yenileneceği ve bunun da banka tarafından yerine getirileceği konusunda, kredi müşterisi olan davacının murisine bir güven verdiği de kabul edilmelidir. Ne var ki hayat sigortaları, zorunlu sigortalardan olmayıp, tamamen sigorta ettirenin isteğiyle düzenlenebilecek ihtiyari bir sigorta türü olduğundan ve kredi sözleşmesi gereğince de bu konuda asıl yükümlülüğün kredi borçlusuna ait olduğu belirtildiğinden, olayda davacının da kusur ve sorumluluğunun bulunduğu ortadadır. Davacının uğramış olduğu zarar nedeniyle tarafların müterafik kusurlu oldukları kabul edilip, mahkemece tarafların kusur oranları takdir edilmek suretiyle, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekir.

(4721 S. K. m. 2) (2004 S. K. m. 72)

Dava: Taraflar arasındaki tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Karar: Davacı, 24.05.2009 tarihinde vefat eden S… A…'nın mirasçısı olduğunu, murisin davalı bankadan <araç kredisi> kullandığını, sözleşmenin 11.2 maddesine göre kredi borcunun hayat sigortasından ödenmesi gerekirken, davalı tarafından sigorta poliçesinin iptal edildiğinin belirtildiğini, oysa ki sözleşmenin 11.1 maddesine göre yapılan ödemelerin öncelikle sigorta prim alacaklarına mahsup edilmesi gerektiğini, kaldı ki poliçenin iptal edildiğinin ve buna ilişkin belgenin de kredi borçlusuna tebliğ edilmediğini ileri sürerek, söz konusu kredi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, Bankanın hayat sigortası yaptırma yükümlülüğünün bulunmadığını, prim tahsilatı yapılamaması nedeniyle sigorta poliçesinin iptal edildiğini, bu konuda herhangi bir sorumlulukları bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, <davalı bankanın 19.04.2007 tarihli hayat sigortası için primi resen tahsil etmesi nedeniyle kredili müşteriye sigortasının yenilenmesi hususunda güven verdiği, ancak devam eden yılda sigorta poliçesini iptal ettiği ve bu durumu sigortalıya bildirmediği, bu nedenle bankanın kusurlu olduğu ve kredi borcunu davacıdan isteyemeyeceği> belirtilerek, davanın kısmen kabulüne, davacı mirasçının ödemiş olduğu 7.273,38 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davacının murisi S… A…’nın, 19.4.2006 tarihli tüketici kredisi sözleşmesiyle aylık taksitler halinde geri ödeme koşuluyla davalı bankadan 18.000,00 TL kredi kullandığı, aynı yıl Garanti Sigorta A.Ş’ne kredili hayat sigortası yaptırıldığı, 24.4.2006 tarihinde kredi borçlusuna ait hesaptan 46,53 TL’nin alındığı, 2007 yılında da sigorta poliçesinin yenilendiği, yine aynı hesaptan 24.4.2007 tarihinde 51,04 TL’nin alındığı, ilk primin ödenmesi halinde geçerli olacağı şartı ile 24.12.2008 tarihinde düzenlenen poliçenin ise, primin ödenmemesi nedeniyle 26.1.2009 tarihinde iptal edildiği, kredi borçlusu olan murisin de 24.5.2009 tarihinde vefat ettiği, dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davacı, kredi borçlusu murise ait hayat sigortasının daha sonra yenilenmiş olmasına rağmen, 2008-2009 yılları için düzenlenen poliçenin ise iptal edildiğini, bunun sorumluluğunun Bankaya ait olduğunu ileri sürmüş, davalı Banka ise, sözleşmenin ilgili hükümleri gereğince Bankanın böyle bir sorumluluğunun bulunmadığını savunmuştur.

Uyuşmazlıkla ilgili mevzuat ve sözleşme hükümleri incelendiğinde;

17.1.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 1.2.2009 tarihinde yürürlüğe giren, <Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği>nin <Amaç> başlıklı bölümünde, <Bu Yönetmeliğin amacı, kredi kuruluşları tarafından verilen kredilerle bağlantılı olan zorunlu ve ihtiyari sigorta ürünlerinin sunumunda birlik ve güvenilirliği sağlamak, sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerini korumak ve verilecek hizmete ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.> denilmekte, <Kapsam> başlıklı bölümünde ise, <Bu Yönetmelik, Türkiye’de faaliyet gösteren her türlü kredi kuruluşunun sağladığı kredilerle bağlantılı yaptırılan ihtiyari ve zorunlu sigortaları ve bu sigortalar dahilinde verilecek teminatları kapsar.> denildikten sonra aynı Yönetmeliğin <İhtiyari Sigortalar> başlığında düzenlenen, 6 ncı maddesinin 2 nci fıkrasında da, <İhtiyari sigortalarda, kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğu kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir.> denilmektedir.

Davacının murisiyle davalı banka arasında imzalanan kredi sözleşmesinin, hayat sigortasıyla ilgili olarak düzenlenen 11.1 inci maddesinde, <Banka bu sözleşme gereğince müşteri tarafından verilen, üzerinde ipotek, rehin (ticari işletme rehnidahil) tesis ve tescil edilen bütün teminatları, gerekli göreceği her türlü rizikolara karşı dilediği bedel, şart ve müddetle, sigorta prim ve masrafları müşteriye ait olmak üzere sigorta ettirebilir, süresi bitenleri yeniletebilir. müşteri tarafından yapılan ödemeleri öncelikle sigorta prim alacaklarına mahsup edebilir.>, 11.2 nci maddesinde ise, <Müşteri açılan kredi sebebiyle bankanın uygun göreceği bedel ve şartlarla hayat sigortası yaptıracağını, önceden yapılmış olan bir hayat sigortası bulunması halinde ilgili sigorta poliçesinde Bankanın dain ve mürtehin olarak gösterilmesi yönünde gerekli değişikliğin yapılarak poliçeyi bankaya teslim edeceğini, bankanın bu sigortalarla ilgili prim tutarlarını Banka nezdindeki hesaplarından tahsile yetkili olduğunu, vefat halinde mezkur sigorta sonucu ödenecek tazminattan o tarihte bankaya olan borcun mahsubundan sonra kalacak meblağın mirasçılarına ödenmesini beyan, kabul ve taahhüt eder.> hükmü bulunmaktadır.

Yukarda açıklanan mevzuat ve sözleşme hükümlerinden de anlaşıldığı üzere, kredi sözleşmesi nedeniyle hayat sigortası yapılmasındaki amaç, Banka yönünden kredi borcunun teminat altına alınması olduğu kadar, belli bir prim borcu getirmekle birlikte, sigortalının da bunda menfaatinin olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde, her iki tarafın da hak ve menfaatlerinin gözetilip korunması esas alınmalıdır. Nitekim, kredi sözleşmeleriyle bağlantılı sigortaların yapılması halinde sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla çıkarılan, <Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği>, 17.1.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 1.2.2009 tarihinde de yürürlüğe girmiş olup, az yukarda sözü edilen Yönetmeliğin ilgili hükmünde, kredi süresi içerisinde sigorta poliçesini yenileme sorumluluğunun kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğunun da kredi veren Bankaya ait olduğu açıkça belirtilmiştir.

Her ne kadar somut olayda, sigorta poliçesinin yenilenmesi gereken tarih itibariyle, söz konusu Yönetmelik hükümleri henüz yürürlüğe girmemişse de, dainimürtehin sıfatına sahip, kredi veren kuruluş olan ve aynı zamanda sigorta şirketinin acentesi olan davalı Bankanın, 26.12.2008-26.12.2009 dönemini kapsayan ve sigorta şirketi tarafından düzenlenen poliçeye ilişkin primin, 30 gün içinde yatırılmaması halinde iptal edileceği konusunda, en azından muhatabına bildirim yapmak suretiyle kredi borçlusunu konuyla ilgili bilgilendirmesi, asgari özen yükümlülüğünün bir sonucu olduğu gibi, Medeni Kanunun 2 nci maddesinde düzenlenen dürüstlük kurallarının da bir gereğidir. Kaldı ki, sözleşmenin imzalandığı ilk yıl yapılan hayat sigortası, devam eden yılda yenilenmiştir. Bu durumda, Bankanın, sigortanın yenileneceği ve bunun da banka tarafından yerine getirileceği konusunda, kredi müşterisi olan davacının murisine bir güven verdiği de kabul edilmelidir. Ne var ki hayat sigortaları, zorunlu sigortalardan olmayıp, tamamen sigorta ettirenin isteğiyle düzenlenebilecek ihtiyari bir sigorta türü olduğundan ve kredi sözleşmesinin 11.2nci maddesi gereğince de bu konuda asıl yükümlülüğün kredi borçlusuna ait olduğu belirtildiğinden, olayda davacının da kusur ve sorumluluğunun bulunduğu ortadadır. Mahkemenin kabulünün aksine, daha önce sigorta poliçenin yenilenmiş olması da, kredi borçlusunun bu yöndeki sorumluluğunu ortadan kaldıran bir durum olarak kabul edilemez. O halde uyuşmazlık konusu olayda, davacının uğramış olduğu zarar nedeniyle tarafların müterafik kusurlu oldukları kabul edilip, mahkemece tarafların kusur oranları takdir edilmek suretiyle, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

Sonuç: 1. bent gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 113.00 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 25.10.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı