Mesajı Okuyun
Old 14-03-2013, 23:47   #7
magistra175

 
Varsayılan

Bahsini ettiğiniz TBK m.595 hükmü, pratik anlamda sonuç doğuracak bir hüküm değildir. Keza İsviçre kanun koyucusu komisyon görüşmelerinde de ısrarlar kanun metninden çıkarılması önerilmişse de gelenekçi hukukçuların baskısıyla çıkarılamamış bir hükümdür. Türk kanun koyucusu da bir geleneği bozmamış ve bu hükmün hangi pratik ihtiyaca cevap vereceğini düşünmeden kanun metnine dahil etmiştir! Hükümde anılan hallerde kefilin borçtan kurtulmak üzere asıl borçluya başvurulacağı öngörülmüştür.Bu hallerin en dikkat çekicisi de borçlunun borç ödemeden aciz hale gelmesidir. Öyle ki, kefilin varlık sebebi de kefilin borç ödemeden acze düşmesi halinde alacaklının tatmin edilmesinde kendini gösterir. Böyle bir halde borçlunun kefili borçtan kurtarılması ekonomik anlamda mümkün olmamakla birlikte, kefalet borcununda varlık sebebiyle bağdaşır bir durum değildir. Keza kefilin borçtan kurtarılması ya borcun ödenmesi ya da yeni bir teminat gösterilmesi durumunda söz konusu olur ki, bu ikinci hal için ayrıca alacaklının rızasına ihtiyaç vardır. Görüldüğü üzere anılan bu hükmün pratik olarak bir uygulaması olmadığı gibi, hüküm kefalet müessesesinin varlık sebebiyle de bağdaşmamaktadır. Nihayet yukarıda anılan problem bakımından da anılan hükmün bir çözüm getirmesi mümkün değildir.