Mesajı Okuyun
Old 11-03-2013, 12:49   #3
av__emrah

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

9.Hukuk Dairesi
Esas: 2009/35185
Karar: 2009/37133
Karar Tarihi: 25.12.2009


İŞÇİ ALACAKLARI DAVASI - İŞ İLİŞKİSİNİN İSTİFA SURETİYLE SONA ERMESİ - İKALE SÖZLEŞMESİ - İSTİFA DİLEKÇELERİNİN MAHKEMECE TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMESİ - EKSİK İNCELEME

ÖZET: Somut olayda davalılardan Ö.-E. Ltd. Şti. tarafından verilen bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ileri sürülen, dosya arasında bulunan davacı tarafça verildiği ileri sürülen istifa dilekçelerinin mahkemece tartışılıp, değerlendirilmeden eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru değildir.

(1475 S. K. m. 14) (4857 S. K. m. 17, 24, 41, 57) (1086 S. K. m. 236, 237, 238, 239, 240, 241, 242, 243, 244, 245)

Dava: Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalılar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi İ.Polat tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: 1- Davacı, 01.08.2000’den 22.02.2006 tarihine kadar aralıksız olarak ana işveren Ankara Büyükşehir Belediyesi alt işvereni A... Ltd. Şti.’de çalıştığını, A... Ltd. Şti. muvazaalı olarak önce D... Şirketine, sonra C... şirketine, A... Şirketine, K... Şirketine en son olarak Ö.-E. Güvenlik şirketinde çalışıyor olarak gösterdiği, tazminatlarını ödememek için bu paravan şirketlerde işe giriş çıkış yapıldığı, asıl işverenin Ankara Büyük Şehir Belediyesi, alt işverenin de A... Ltd. Şti. olduğu, iş akdine iş bitimi nedeni ile haksız olarak son verildiğini ileri sürerek kıdem, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti isteklerinde bulunmuştur.

Davalı Belediye, davacı ile aralarında işçi-işveren anlamında hukuki ilişki olmadığını, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, Ank şirketi ile aralarında asıl-alt işveren ilişkisi olmadığını, davacının 5188 sayılı yasa uyarınca özel güvenlik sertifikası alamadığını; isteklerin yerinde olmadığını savunmuştur.

Davalı Ank, özel güvenlik hizmetlerine dair kanunun yürürlüğe girmesi üzerine güvenlik hizmetleri sektöründen çekildiğini, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, kanunun emredici hükmü uyarınca faaliyetinin durduğunu, bu sektördeki işlerini de 13.04.2005 tarihinde Ank Güvenlik Ltd. Şti.’ne devrettiğini, iş akdinin feshedilmeyip, belirli süreli iş akdinin süresinin dolması ile işten ayrılma bildirgesi düzenlendiğini, davacının güvenlik sertifikası alamaması nedeni ile çalışmasının mümkün olmadığını, davacının Ö.-E. Ltd. Şti.’nin işçisi olduğunu, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Davalı Ö.-E. Güvenlik Ltd. Şti., diğer davalı A...’dan Ankara Parklarını koruma işini aldığını ihale başlangıcının 02.08.2005 olduğunu, kendisi ile yapılan belirli süreli sözleşmenin süresinin ihalenin son bulacağı 31.01.2006 gününe kadar olduğunu, iş akdi süresinin sonunda raporlu olduğu için işten ayrılış tarihinin 22.02.2006 olduğunu, kendinden önceki sürelerden sorumlu olmadığını, bunun iş akdinde de açıkça belirtildiğini, uyumsuz çalıştığını, çalışma şeklinin yıllık izne hak kazandırmadığını, özel güvenlik elemanı olarak çalışmasına yasal olanak olmadığını, isteklerin yerinde olmadığını savunmuştur.

Mahkemece, yeşil alan ve parkların Ankara Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Daire Başkanlığının sorumluluğunda bulunduğu, Belediye başkanlığının her türlü tahribata karşı korumak amacı ile güvenlik hizmetlerini ve sistemlerini A... Ltd. Şti.’ne bıraktığı, bu şirketin, sorumluluğunda bulunan görevlileri ihale sureti ile diğer şirketlere devrettiği, almış olduğu işi alt taşeronlara devredilmiş olmakla diğer iki davalının da işçi alacaklarından sorumlu olduğu, Ö.-E. şirketinin 21.11.2005 tarihli yazı ile iş akdini feshettiği kanaati ile kıdem, ihbar tazminatı ve izin ücreti istekleri bakımından davanın kabulüne, karar verilmiştir.

Dosya arasına celp edilmiş olan SSK hizmet döküm cetveli ve işe giriş bildirgelerine göre davacı işçinin 01.06.2001 tarihinde 11074747 sicil no.lu D... İnş.Ltd.Şti.'de işe girişi 20.06.2001 tarihinde çıkışı; aynı işyerine 02.08.2001 tarihinde girişi ve tekrar 30.01.2002 tarihinde çıkışı; 07.02.2002 tarihinde 11080517 no.lu D...-M... İnşaat Mak.Med.Güv.Hiz.Taş.San. ve Tic.Ltd.Şti.'ne girişi, 31.12.2002 tarihinde çıkışı; 11.01.2003 tarihinde 21076246 no.lu işyerine girişi 12.11.2003 tarihinde çıkışı; 13.11. 2003 tarihinde 11089205 no.lu D... İnşaat Mak.Med.Güv.Hiz.Taş.San. ve Tic.Ltd.Şti.'ne girişi 31.12.2003 tarihinde çıkışı; 10.01.2004 tarihinde aynı işyerine girişi 15.03.2004 tarihinde çıkışı; 16.03.2004 tarihinde aynı işyerine girişi 11.03.2005 tarihinde çıkışı; 14.04.2005 tarihinde 1112826 no.lu işyerine girişi 18.04.205 tarihinde çıkışı; 19.04.2005 tarihinde 19.04.2005 tarihinde 1092337 no.lu işyerine girişi, 31.07.2005 tarihinde çıkışı; 02.08.2005 tarihinde ise 1099583 no.lu işyerine girişi 22.02.2006 tarihinde de çıkışı görünmektedir.

Hükme esas bilirkişi raporunda davacı işçinin çalışma süresinin 01.08.2000-22.02.2006 arasında fasılasız olduğu kabul edilmiştir. Davacı işçinin SSK kaydında ise çalışması yukarıda belirtildiği şekilde fasılalı görünmektedir. Mahkemece davacının çalışma süresi bakımından SSK kayıtlarındaki çalışma bildirimleri tartışılmadan eksik inceleme ile karar verilmiş olması hatalıdır.

2- Taraflar arasındaki iş ilişkisinin istifa suretiyle sona erip ermediği uyuşmazlık konusudur.

Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı, hak sahibine, karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren bozucu yenilik doğuran bir haktır (Oğuzman, Kemal, Türk Borçlar Kanunu ve İş Mevzuatına Göre Hizmet <İş> Aktinin Feshi, İstanbul 1955. s. 41).

İşçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı 4857 sayılı İş Kanunu'nun 24. maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin normatif düzenlemesi ise aynı yasanın 17. maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında İş Kanunu'nda işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir.

İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Bununla birlikte istifaya rağmen tarafların belirli bir süre daha çalışma yönünde iradelerinin birleşmesi halinde kararlaştırılan sürenin sonunda iş sözleşmesinin ikale yoluyla sona erdiği kabul edilmelidir.

Şarta bağlı istifa ise kural olarak geçerli değildir. Uygulamada en çok karşılaşıldığı üzere işçinin ihbar ve kıdem tazminatı haklarının ödenmesi şartıyla ayrılma talebi istifa olarak değil, olsa olsa ikale (bozma sözleşmesi) yapma yönünde icap biçiminde değerlendirilmelidir.

İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverence tazminatların derhal ödenmesi ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.

İşverenin haklı fesih nedenlerine dayanarak işçiye istifa dilekçesi vermesi halinde baskı uygulaması sonucu düzenlenen istifa dilekçesine de gerçek anlamda istifa olarak değer vermek mümkün olmaz. Dairemizce bu gibi hallerde feshin işverence gerçekleştirildiği, ancak işveren feshinin haklı olup olmadığını değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD. 3.7.2007 gün 2007/14407 E, 2007/21552 K.).

İşçinin haklı nedenle derhal fesih nedenleri mevcut olduğu ve buna uygun biçimde bir fesih yoluna gideceği sırada, iradesi fesada uğratılarak işverence istifa dilekçesi alınması durumunda da istifaya geçerlilik tanınması doğru olmaz. Bu ihtimalde ise işçinin haklı olarak sözleşmesini feshettiği sonucuna varılmalıdır.

İstifa belgesine dayanılmakla birlikte işçiye ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmiş olması, Türkiye İş Kurumu'na yapılan bildirimde işveren feshinden söz edilmesi gibi çelişkili durumlarda, her bir somut olay yönünden bu çelişkinin istifanın geçerliliğine etkisinin değerlendirilmesi gerekir.

İstifa belgesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması durumunda, işçinin dava dilekçesinde somut sebepleri belirtmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Bu halde de istifanın ardındaki gerçek durum araştırılmalıdır.

İş sözleşmesinin istifa ile sona ermesi halinde işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması mümkün olmadığı gibi, ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanılamaz. Bundan başka işçinin işverene ihbar tazminatı ödemesi yükümü ortaya çıkabileceğinden istifa türündeki belgelerin titizlikle ele alınması gerekir. İmzaya itiraz ya da metin kısmına ilaveler yapıldığı itirazı mutlak olarak teknik yönden incelenmelidir.

Somut olayda davalılardan Ö.-E. Ltd. Şti. tarafından verilen bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ileri sürülen, dosya arasında bulunan davacı tarafça verildiği ileri sürülen 20.06.2001, 12.11.2003, 15.03.2004 tarihli istifa dilekçelerinin yukarıdaki esaslar doğrultusunda mahkemece tartışılıp, değerlendirilmeden eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru değildir.

3- Davacı Ö.-E. Ltd. Şti. cevap dilekçesinde tanık deliline dayandığını beyan etmiş ve delil listesinde dinletmek istediği tanıklarını bildirmiştir. Davalı tarafa tanıklarını dinletmesi hususunda usulünce verilmiş bir kesin süre de bulunmamaktadır. O halde savunma hakkının kısıtlanmaması amacı ile davalı tarafın bildirdiği tanıklar dinlenip Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 236-245 ve devam eden maddeleri çerçevesinde değerlendirmeye tabi tutulmadan sonuca gidilmiş olması da ayrı bir bozma nedenidir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.12.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.