Mesajı Okuyun
Old 11-03-2013, 11:55   #3
RuzgarEzel

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
8. CEZA DAİRESİ
E. 2007/13484
K. 2008/1110
T. 25.2.2008
• VEKALET ÜCRETİ ( Beraat Eden Sanıklar Vekalet İle Temsil Edildiğinden Maktu Ücreti Vekaletin Hazineden Alınarak Sanıklara Verilmesinin Yerinde Olduğu )
• BERAAT EDEN SANIKLARA ÜCRETİ VEKALET ÖDENMESİ ( Hazineden Alınarak - Sanıkların Vekalet İle Temsil Edildiği )
• CEZA YARGILAMASI ( Beraat Eden Sanıkların Vekalet İle Temsil Edildiği - Maktu Ücreti Vekaletin Hazineden Alınarak Sanıklara Verilmesinin Yerinde Olduğu )
• AVUKATLIK ÜCRETİ ( Maktu Ücreti Vekaletin Hazineden Alınarak Sanıklara Verilmesi - Beraat Eden Sanıkların Vekalet İle Temsil Edildiği )
5271/m. 324/1, 327/2
1412/m. 409/2

Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ( 2007 yılı ) /m. 13/5

ÖZET : Türkiye Barolar Birliği'nce düzenlenen Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ( Tarife ) 13/5. madde-fıkrası ile beraat eden sanık yararına vekalet ücretini hazinenin ödemesine ilişkin düzenlemeyi yürürlüğe koymuştur. Tarifenin 13/5.maddesindeki düzenleme doğru ve yerindedir.

DAVA : İşkence yapmak suçundan sanıklar Y.Ö., A.İ.B. ve M.D. haklarında yapılan yargılama sonucunda sanıkların beraatine, 2007 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/5 maddesi uyarınca, sanıklar vekalet ile temsil edildiğinden, 1000 Yeni Türk Lirası maktu ücreti vekaletin hazineden alınarak sanıklara verilmesine dair ( ESKİŞEHİR ) Ağır Ceza Mahkemesinin 16.02.2007 tarih, 2005/255 esas, 2007/51 sayılı kararı ve dosyası ile ilgili olarak;

Dosya kapsamına göre, beraat eden sanık lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/5. maddesi gereğince hazine aleyhine vekalet ücretine hükmedilmiş ise de, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda beraat eden sanık yararına vekalet ücretine karar verileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 13.11.2007 gün ve 57424 sayılı, kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay C.Başsavcılığından 11.12.2007 gün ve KYB/2007-57424 sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdi kılınmakla incelendi.

Gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesi ile “yargı yerlerindeki işlemler ile diğer işlemlerden alınacak avukatlık ücretinin” belirlenmesi görevi Türkiye Barolar Birliğine ( TBB ) verilmiş ve TBB’de Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ( Tarife ) 13/5. madde-fıkrası ile beraat eden sanık yararına vekalet ücretini hazinenin ödemesine ilişkin düzenlemeyi yürürlüğe koymuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ( CMK ) 324/1. madde-fıkrasına göre avukatlık ücreti yargılama giderlerinden olup ve yine aynı CMK.nun 327/2. madde-fıkrası uyarınca beraat eden “kişinin önceden ödemek zorunda kaldığı giderler, Devlet Hazinesince üstlenilir.” Öte yandan “29.5.1957 günlü 4/6 ve 2.5.1956 günlü 4/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararlarında da yargılama giderlerinin neler olduğu sayılmış; karşı tarafa yüklenecek olan avukatlık ücretinin de bu giderler arasında olduğu açıkça belirtilmiştir.” ( Bkz. Murat Aydın; Beraat Eden Sanık Yararına Avukatlık Ücretine Hükmedilmesi Kanuna Aykırı Değildir. “ Terazi Aylık Hukuk Dergisi, Sayı:18, Şubat 2008, s.159-167 ) Mülga CMUK.nun 409. maddesinin 2. fıkrasındaki “Bir kimsenin evvelce ödemek mecburiyetinde kaldığı masraflar, Devlet hazinesine tahmil olunabilir.” Şeklindeki düzenleme ile CMK.nun 327/1.maddedeki düzenlemenin aynı olduğu ve CMUK.nun meriyette olduğu evrede uygulamanın ve özellikle Tarife’nin bu biçimde düzenlenmediği ileri sürülebilirse de ( Bkz. Zekeriya Yılmaz; Beraat Eden Sanık Yararına Vekalet Ücretine Hükmedilmesine İlişkin Tarife Hükmünün Kanuni Bir Dayanağı Bulunup Bulunmaması Sorunu” Terazi Aylık Hukuk Dergisi, Sayı:15, Kasım 2007, s.71-82 ) Tarife’nin 13/5. madde-fıkrasındaki hükmü geçersiz kılmayacaktır. Kaldı ki “CMK.nun 150/1. maddesi uyarınca; hakkında bir ceza davası açılan kişi bir müdafii ( avukat ) seçebilecek durumda olmadığını beyan ettiği” takdirde kendisine baro tarafından görevlendirilen bir avukat atanacak, sanık bu avukata herhangi bir ödeme yapmayacak ve ücreti de HAZİNE tarafından karşılanacağı gibi dava sonunda beraat etmesi halinde de önceden ödenen bu ücret HAZİNE üzerinde kalacaktır. CMUK.nun meriyette olduğu dönemde de aynı düzenleme mevcut olmasına karşın, Tarife’nin 13/5. maddesi hükmü bulunmadığından avukatla kendisini temsil ettiren ile Baro tarafından müdafii tayin edilen sanık arasındaki eşitsizlik tarifenin anılan hükmüyle de giderilmiş bulunmaktadır.

Beraat eden sanığın CMK.nun 141. ve devamı maddeleri uyarınca bu konuda dava açma imkanı da bulunmadığı gözetildiğinde, ki anılan ve davamı maddelerinin yer aldığı bölümün başlığının “Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” olması ve ancak bu maddede belirtilen sayılı ve sınırlı nedenlerle dava açılabilmesi ve bunların içinde de beraat eden sanığın önceden avukatına ödediği ücretin yer almaması CMK.na göre ceza yargılamasında davayı münhasıran Cumhuriyet Savcısının açmak durumunda olması ve bunu da Türkiye Cumhuriyeti devleti adına yapması ve dolayısıyla davada Devletin taraf olması karşısında Tarifenin 13/5.maddesindeki düzenlemenin doğru ve yerinde görülmesi gerektiği nazara alınarak Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 13.11.2007 gün ve 57424 sayılı yazılarına atfen Yargıtay C.Başsavcılığından 11.12.2007 gün ve 256243 sayılı kanun yararına bozma istemli ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden,

SONUÇ : Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinin 16.2.2007 tarih ve 2005/255 esas, 2007/51 sayılı kararının kanun yararına bozma talebinin ( REDDİNE ) , dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığına gönderilmesi için Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 25.02.2008 günü oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2011/8-263
K. 2012/118
T. 27.3.2012
• PARADA SAHTECİLİK SUÇU ( Sahte Abd Dolarının Piyasaya Sürülmesi Şeklinde İşlendiği İddia Olunan Suçtan Doğrudan Zarar Görmeyen ve Bu Suçu Takip Etme Görevi de Bulunmayan Hazinenin Kamu Davasına Katılma Hak ve Yetkisi Olmadığı )
• DOĞRUDAN ZARAR GÖRME ( Parada Sahtecilik Suçu - Sahte Abd Dolarının Piyasaya Sürülmesi Şeklinde İşlendiği İddia Olunan Suçu Takip Etme Görevi Bulunmayan Hazinenin Kamu Davasına Katılma Hak ve Yetkisi Olmadığı )
• KAMU DAVASINA KATILMA ( Parada Sahtecilik Suçu - Sahte Abd Dolarının Piyasaya Sürülmesi Şeklinde İşlendiği İddia Olunan Suçtan Doğrudan Zarar Görmeyen ve Bu Suçu Takip Etme Görevi de Bulunmayan Hazinenin Katılma Hak ve Yetkisi Olmadığı )
• VEKALET ÜCRETİ ( Parada Sahtecilik Suçu - Beraat Eden ve Kendisini Vekil Temsil Ettiren Sanık Lehine Yerel Mahkemenin Hüküm Tarihi Esas Alınarak Maktu Vekalet Ücretine Hükmolunmasının İsabetli Olduğu )
5607/m.18

ÖZET : Nereden temin edildiği anlaşılamayan, sahte abd Dolarının piyasaya sürülmesi şeklinde işlendiği iddia olunan parada sahtecilik suçundan doğrudan zarar görmeyen ve bu suçu takip etme görevi de bulunmayan hazinenin, kamu davasına katılma hak ve yetkisi olmayıp, yerel mahkeme hükmünün hazineye tebliği gerekmez. Beraat eden ve kendisini vekil temsil ettiren sanık lehine yerel mahkemenin hüküm tarihi esas alınarak maktu vekalet ücretine hükmolunması isabetlidir.

DAVA : Sanık H. U.'un parada sahtecilik suçundan beraatına ilişkin, Ağrı Ağır Ceza Mahkemesince verilen 4.12.2007 gün ve 215-263 Sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 16.6.2011 gün ve 8038-5082 sayı ile;

"... Kendisini müdafıyle temsil ettiren ve beraat eden sanık lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, bozmayı gerektirdiğinden hükmün CYUY'nın 321. maddesi gereğince bozulmasına, ancak bu aykırılığın CYUY'nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükme 'beraat eden sanığın kendisini müdafiiyle temsil ettirdiği anlaşıldığından, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret tarifesine göre hesap edilen 1000 TL maktu vekalet ücretinin sanığa verilmesine' ibaresi eklenmek suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına...", karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 5.9.2011 gün ve 41871 sayı ile;

"... Parada sahtecilik suçu en önemli zararını ülke ekonomisine vermektedir. Piyasada karşılıksız para dolaşması, o paranın gerek ülke içinde, gerekse yurt dışında değerinin, geçerliliğinin ve alım gücünün düşmesine yol açmaktadır. Bunun sonucunda ise, o ülkenin uluslararası piyasada ekonomik itibarı azalmakta, sonuçta ülke ekonomisi zarar görmektedir.

Bu suç bakımından korunması amaçlanan hukuksal değer milli ekonomidir. Bu nedenle, parada sahtecilik suçu bakımından, devletin ekonomik ve mali kurallarının düzenlenmesi ve uygulanması, konusunda görev ve yetkisi bulunan Hazinenin, anılan suçtan doğrudan doğruya zarar gördüğü kabul edilmelidir.

Suçtan zarar gören belirlenirken; sanığa yüklenilen ve cezalandırılması istenilen fiille haklı bir çıkarı zedelenen kişinin ceza kovuşturması konusundaki istemi göz önünde tutulmalı ve haklı görüldüğünde kişiye suçtan zarar gören olarak davaya katılma olanağı tanınmalıdır. Bu bağlamda somut olay değerlendirildiğinde, suçtan zarar gören Hazine 5271 Sayılı C.M.K.nın 233/1. madde ve fıkrası gereğince duruşmalardan haberdar edilmemiş ve gerekçeli karar da tebliğ olunmamıştır.

Özel Dairece sanık müdafiinin temyiz başvurusu incelenmeden önce gerekçeli kararın suçtan zarar gören Hazineye tebliği sağlanıp, anılan kurumca hükmün temyiz edilmesi halinde dosyanın bu temyiz başvurusu da gözetilerek incelenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.

Hazinenin temyiz başvurusunda bulunmaması halinde ise, sanık müdafiinin temyizine hasren inceleme yapan Özel Dairenin, temyiz edenin sıfatı ve temyizin kapsamını gözeterek işin esasına girmeksizin vekalet ücretiyle ilgili sınırlı bir inceleme yapması gerekir.

Ayrıca beraat eden sanık lehine hükmedilecek olan vekalet ücretinin, mahkemenin karar tarihine göre değil inceleme tarihine göre belirlenmesi gerekmektedir...",

Görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.

Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

KARAR : İnceleme, A. ve Z. oğlu, 1.1.1957 doğumlu H. U. hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.

Sanığın parada sahtecilik suçundan beraatına karar verilen olayda, Özel Daireyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;

1- ) Hazinenin, parada sahtecilik suçunda suçtan zarar görüp görmediği, bu bağlamda gerekçeli kararın hazineye tebliğinin gerekip gerekmediği,

2- ) Beraat eden sanık lehine hükmolunacak vekalet ücretinin hangi tarih esas alınarak belirleneceği, noktalarında toplanmaktadır.

1- ) Hazinenin, parada sahtecilik suçundan suçtan zarar görüp görmediği ve bu bağlamda gerekçeli kararın hazineye tebliğinin gerekip gerekmediği;

5271 Sayılı C.M.K.nın 237. maddesinin 1. fıkrasında; "Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişilerle malen sorumlu olanlar, şikayetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler" hükmüyle kamu davasına katılma hak ve yetkisi bulunanlar üç grup halinde belirtilmiştir. Anılan düzenleme 1412 Sayılı CYUY'nın 365. maddesindeki, "suçtan zarar görenler, soruşturmanın her aşamasında kamu davasına müdahale yoluyla katılabilirler' hükmüyle paralellik göstermekte ise de, yeni hükme önceki yasada yer almayan malen sorumlu ve dar anlamda suçtan zarar göreni ifade eden mağdurda eklenmek suretiyle, madde, öğreti ve uygulamadaki görüşlere uygun olarak, katılma hak ve yetkisi bulunduğu kabul edilenleri kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.

Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişilerle malen sorumlu olanların, Kanunun kendilerine tanıdığı hak ve yetkileri haiz olarak davada Cumhuriyet savcısının yanında yer almasına, öğreti ve uygulamada; "davaya katılma" veya "müdahale" denilmektedir. Davaya katılma talebinin kabul edilmesi halinde, davaya katılma isteminde bulunan kişi "katılan" ya da "müdahil" sıfatını alacaktır.

Kamu davasına katılmak için aranan "suçtan zarar görme" kavramı yasada açıklanmamış olmakla birlikte, gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında bu kavram "suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş olma hali" olarak anlaşılıp uygulanmış, buna bağlı olarak dolaylı veya olası zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceği kabul edilmiştir.

Nitekim bu durum, Ceza Genel Kurulunun 11.4.2000 gün ve 65-69 Sayılı kararında, "süreklilik gösteren yargısal kararlarda da belirtildiği üzere, kamu davasına katılmak için suçtan doğrudan doğruya zarar görülmesi gerekir. Dolaylı zararlar sebebiyle kamu davasına katılmak olanaksızdır", 4.7.2006 gün ve 127-180 ile 3.5.2011 gün ve 155-80 Sayılı kararlarında ise; "dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez;" şeklinde açıkça ifade edilmiştir.

Konumuza dair olarak herhangi bir tüzel kişinin kamu davasına katılabilmesi için, C.M.K.nın davaya katılmayı düzenleyen genel kural niteliğindeki 237. maddesinde belirtilen koşulun gerçekleşmesi, başka bir deyişle suçtan doğrudan zarar görmüş bulunması veya herhangi bir yasada, belirli bir tüzel kişinin bazı suçlardan açılan kamu davalarına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hükmün bulunması gerekir. Örneğin 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Yasasının davaya katılmayı düzenleyen 18. maddesi uyarınca gümrük idaresinin, 3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Yasasının 18. maddesi uyarınca Maliye Bakanlığının, 5411 Sayılı Bankacılık Yasasının 162. maddesi uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuyla Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun başvuruda bulunmaları halinde kamu davasına katılacakları açıkça hükme bağlanmıştır. Özel yasa hükümleri uyarınca davaya katılmanın kabul edildiği bu gibi durumlarda, belirtilen kurumların suçtan zarar görüp görmediklerini ayrıca araştırmaya gerek bulunmamaktadır.

Hazine tarafından takip edilen davalara dair esasları düzenleyen 4353 Sayılı Maliye Vekaleti Baş Hukuk Müşavirliğinin ve Muhakemat Umum Müdürlüğünün Vazifelerine, Devlet Davalarının Takibi Usullerine ve Merkez ve Vilayetler Kadrolarında Bazı Değişiklikler Yapılmasına Dair Yasada hazinenin parada sahtecilik suçundan açılan kamu davalarına katılmasına olanak veren bir düzenleme yer almamaktadır.

Tamamen benzer konudaki uyuşmazlıkta Ceza Genel Kurulunca 21.2.2012 gün ve 279-55 Sayılı kararı ile de; "parada sahtecilik suçundan doğrudan zarar görmeyen ve bu suçu takip etme görevi de bulunmayan hazinenin, kamu davasına katılma hak ve yetkisinin bulunmadığı" sonucuna ulaşılmıştır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Nereden temin edildiği anlaşılamayan, sahte 198 adet değişik seri numaralı abd Dolarının piyasaya sürülmesi şeklinde işlendiği iddia olunan parada sahtecilik suçundan doğrudan zarar görmeyen ve bu suçu takip etme görevi de bulunmayan hazinenin, kamu davasına katılma hak ve yetkisi olmayıp, yerel mahkeme hükmünün hazineye tebliği gerekmediğinden, Yargıtay C.Başsavcılığının yerel mahkeme hükmünün suçtan zarar gören hazineye tebliğinin gerektiği yönündeki itirazının reddine karar verilmelidir.

2- )Beraat eden sanık lehine hükmolunacak vekalet ücretinin hangi tarih esas alınarak belirleneceğine dair uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesine gelince;

Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin, ceza davalarında ücret başlıklı 13. maddesinin 4. fıkrasının "Beraat eden ve kendisini vekil temsil ettiren sanık yararına hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir" şeklindeki düzenlemesi uyarınca, kendisini vekil temsil ettiren sanık hakkında beraat kararı verilmesi halinde, sanık lehine maktu vekalet ücretine karar verilmesinin zorunlu olduğu hüküm altına alınmış,

1136 Sayılı Avukatlık Yasasının "Avukatlık ücret tarifesinin hazırlanması" başlıklı 168/3. maddesiyle bu maddeye paralel olarak düzenlenen Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Uygulanacak tarife" başlıklı 20. maddesinde yer alan; "Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır' şeklindeki düzenleme uyarınca, kendisini vekil temsil ettiren ve beraat eden sanık lehine hükmolunacak avukatlık ücretinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan tarife esas alınarak belirleneceği kabul edilmiştir.

Bu itibarla, somut olayda Özel Daire tarafından, beraat eden ve kendisini vekil temsil ettiren sanık lehine yerel mahkemenin 4.12.2007 olan hüküm tarihi esas alınarak 1000 Lira maktu vekalet ücretine hükmolunması isabetli olup, Yargıtay C.Başsavcılığının bu yöne dair itirazının da reddine karar verilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1- ) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine,

2- ) Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 27.03.2012 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.