Mesajı Okuyun
Old 08-03-2013, 16:34   #5
Av. Ali YILMAZKARA

 
Varsayılan

Araştırma yaparken tamda olayıma kilit cevap veren bir yargıtay kararı buldum heyecanla ve mutlulukla paylaşıyorum
Kesin hüküm gerekçesi ile red kararı meslekten soğutmuştu! Hakkani olmayan durumlar söz konusu olduğunda adalete güvenmek ister insan, adalete de güvenemezse kime güvenecek?
Yanlış hüküm Yargıtaydan döner inşallah hadi bakalım ilk temyiz dayanağımı buldum!

Alıntı:
Yazan T.C. YARGITAY 6.HD Esas: 2010/11930 Karar: 2011/5632 Karar Tarihi: 02.05.2011

(4721 S. K. m. 6, 166)

Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı eşya alacağı davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Dava, ziynet eşyalarının aynen iadesi, olmadığı takdirde bedelin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, tarafların 2005 yılında evlendiklerini, nişanda ve düğünde takılan ziynetlerin borç ödenmesi için alınarak bozdurulduğunu, geri verilmediğini bildirerek ziynetlerin aynen iadesine veya bedelinin tahsilini istemiştir. Davalı, anlaşmalı boşanma kararının temyiz edilmeden kesinleştiğini, boşanma davası üzerinden 1 yıl süre geçmesi nedeni ile zamanaşımına uğradığını, davacının geçimsizlik çıkması üzerine kendi isteği ile evi terkettiğini, borçları ödemek için ziynet eşyalarının alınmadığını bildirerek reddini savunmuştur. Mahkemece, anlaşmalı boşanma davasında tarafların birbirlerinden maddi anlamda talepte bulunmadıkları, sonradan ziynet eşyaları için dava açılmasının TMK 166/3. maddesi ve hakkaniyet ilkesine aykırı olduğundan davanın reddine karar verilmiştir.

Türk Medeni Kanunu'nun 6.maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.

Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.

Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.

Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat yükü altındadır.

Olayda, davacı ve davalı taraflar 25.08.2005 tarihinde evlenmişler, 24.11.2006 tarihinde kesinleşen karar ile anlaşmalı olarak boşanmışlardır. Anlaşmalı boşanma davasında maddi manevi tazminat, nafaka, yargılama giderleri talep edilmemiş olması o davadaki haklara ilişkin olduğundan, bu davada davacı tarafından talep edilen ziynet eşyalarının, anlaşmalı boşanma davasının maddi, manevi sonucu olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Davacının dava açarak ziynet eşyalarını davalıdan istemesi konusunda yasal bir engel yoktur. Öte yandan davacı kadın evi son terk ettiği tarih itibariyle dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önce de götürme fırsatı elde edemediğini dinlettiği tanık beyanı ile ispat edememiştir. Bununla birlikte davacı, dava dilekçesinde <ilgili diğer deliller> demek suretiyle yemin deliline de dayanmış olduğundan davacıya ziynetlerin elinden alındığı, götürülmesine engel olunduğu, davalı tarafta kaldığı konusunda davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 02.05.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)