Mesajı Okuyun
Old 21-01-2013, 12:02   #2
Admin

 
Varsayılan

6570 sayılı kanun zamanında benzer bir hüküm o kanunda da vardı. Karşı tarafa tazminat öngörülmemişti ancak hapis cezası öngörülmüştü (md 16).

Ancak bu maddenin uygulanabilirliği Yargıtay tarafından son derece güçleştirildi. Hatta şöyle söyleyeyim, bu madde nedeniyle hapis yatmış kimseyi görmedim, duymadım. Zira Yargıtay bu maddenin uygulanabilmesi için ne ihtar çekme, ne dava açma, hatta ne de icra takibi yapmayı yeterli görmedi. Tüm bunların üzerine bir de icraca zorla tahliyeyi şart koştu. Yani evsahibiniz size ihtiyaçtan tahliye ihtarı çekiyor, çıkmıyorsunuz. Dava açıyor, çıkmıyorsunuz. Davayı kazanıyor, karar kesinleşiyor, çıkmıyorsunuz. İlamı icraya koyuyor çıkmıyorsunuz. İcra memuru gelip size tahliye için 7 gün süre veriyor, o zaman kendiniz evi boşaltmaya karar verip çıkıyorsunuz. Evsahibi 3 gün sonra evi başkasına kiraya veriyor, siz md. 16 kapsamında şikayet ediyorsunuz, Yargıtay ev icra marifetiyle boşaltılmamıştır, icra takibinden sonra kendiliğinden boşaltılmış gerekçesiyle beraat veriyor.

Bence elbette son derece hatalı bir karar ancak Yargıtay'ın eski kanunu uygulaması bu yöndeydi.

Şimdi yeni kanunda durum nasıl olacak derseniz, bilmiyorum, Yargıtay'a sormak lazım. Tek diyebileceğim umarım yine böyle katı bir yorum yapmazlar. .

Kanun daha çok yeni olduğu için içtihatların şekillenmesi zaman alacaktır. O nedenle -yeni kanunun uygulamasıyla ilgili- içtihat ararsanız bulabileceğinizi sanmıyorum. İçtihatlar sizin bu davanız gibi davalar sırasında bu sıralarda şekillenecek. O nedenle davanızı açın demekten başka bir önerim yok.

-Kimseyi bağlamayan- kişisel bir yorum yapmam gerekirse anlattığınız olayda ben ispat hukuku açısından prensip olarak noterden ihtar şartı arardım, sözlü talebi ve şahit dinlenmesini kabul etmezdim. Ancak eğer ihtar çekildiyse bu durumda da artık dava, icra vs. olsun olmasın tazminat şartının gerçekleştiğini düşünürdüm. Sizin olayınızda ihtar çekilmediyse bile kiracının kontrata bu şartla tahliye ettiğini yazması yazılı delil olarak kabul edilebilir. Yalnız bir şartla: Bu beyanın altında evsahibinin de imzası varsa! Yoksa kiracı kendisinde duran sözleşmeye kendine göre bir beyan yazıp, altını sırf kendi imzalamışsa, takdir edersiniz ki, bu beyanın karşı tarafa karşı bir değeri yok.

Öte yandan bu konuda ihtiyaçtan tahliye talebi olduğunu ispat etseniz dahi, evin kiralandığı hususunu da ispat etmeniz gerekeceğini hatırlamak gerek. Zira mecur gerçekten kötüniyetle kiralanmış olsa dahi, 1 yıllık tazminat talebinizle karşılaşan kiralayan muhtemelen gayrısamimi iddialarda bulunacaktır. Örneğin ev kiralanmadı, geçici süre bir tanıdığım otursun diye bedelsiz verdim gibi bir savunmayla karşılaşmanız çok kuvvetli ihtimal. Bu durumda da evin kiralandığını (=bedel karşılığı zilyetliğin verildiğini) sizin ispat etmeniz gerekecek.

Bu davada karşılaşabileceğiniz bir diğer güçlük de, kiralayanın yapabileceği "Yeni BK'ya tabi değiliz" savunması olabilir. Eğer sizin ilk sözleşmenizin tarihi BK'nın yürürlük tarihinden eskiyse, kiralayan bu ilişkide yeni BK değil, eski 6570 uygulanabilir savunmasında bulunabilir. Bunu da aşmanız ve hakimi ikna etmeniz gerekecek diye düşünüyorum.

Her şeye rağmen ben sizin yerinizde olsaydım, davayı açar şansımı denerdim, onu da söylemeliyim.