Mesajı Okuyun
Old 13-12-2012, 11:52   #9
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan denizizm
konuya ilişkin yargıtay ın son görüşü nedir? karar örneği ekleyebilir misiniz teşekkürler

Sayın Özoğul'un yeni düzenleme düşüncesine katılıyorum.

Attaki karar (1989 tarihli olan), yukarıdaki HGK kararının hemen ertesinde verilmiş olup, karar onama olsa da Muhalefet Şerhi ile Yargıtay'da konu yeniden tartışılmıştır. Bu da HGK kararının her somut olaya uygulanamayacağına dair bir işarettir. Nitekim yukarıdaki somut örnekte " .. fesihten birkaç gün sonra .. ", " .. aynı işhanında .. " kadının yeniden işe başlaması MK 2'ye aykırılık teşkil edebilir. Zira Yargıtay 9. HDS.'si, HGK kararından çok sonra verdiği 1995/17712 Esas ve 1995/34485 K. sayılı kararında ".. Mahkemenin kabul ettiği gibi evlendikten 9 ay sonra akdin feshedilmiş olması davacının kötü niyetli oluşunun delili sayılamaz. Davacının sırf kıdem tazminatı alabilmek için akdi feshettiğini somut ve inandırıcı delillerle kanıtlaması gerekir. Davalı bu konuda yeterli ve inandırıcı deliller sunamadığından davacının kıdem tazminat isteğinin de kabulü gerekirken .. " diyerek yerel mahkemenin red kararını bozmuş, yine bu karara da muhalefet şerhi konulmuştur.

Bu kararlar bize, bu hakkın mutlak bir hak olmadığını, MK 2'nin her zaman nazara alınması gerektiğini göstermektedir. Bu nedenle somut olaydaki ispat edilebilirlik derecesine göre karar verilebileceğini düşünüyorum. Bahsi geçen her iki kararı da ekliyorum. Saygılar.


T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 1995/17712

K. 1995/34485

T. 22.11.1995

DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin parası ile ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : 1- Davacının dava konusu yaptığı ücret ve izin ücreti, alacaklarının ödendiğinin davalı tarafından ödeme belgeleri ve ücretli izin defteri ile kantılanması gerekir. Mahkemece bu konuda hiçbir araştırma yapılmadan anılan isteklerin reddedilmesi doğru değildir.

2- 1475 sayılı Yasa'nın 14. maddesi evlenen kadına evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde hizmet akdini evlilik nedeniyle fesih hakkı vermektedir. Davacının 1 yıllık süre dolmadan hizmet akdini evlilik sebebiyle sona erdirdiği de çekişmesizdir. Mahkemenin kabul ettiği gibi evlendikten 9 ay sonra akdin feshedilmiş olması davacının kötü niyetli oluşunun delili sayılamaz. Davacının sırf kıdem tazminatı alabilmek için akdi feshettiğini somut ve inandırıcı delillerle kanıtlaması gerekir. Davalı bu konuda yeterli ve inandırıcı deliller sunamadığından davacının kıdem tazminat isteğinin de kabulü gerekirken yazılı nedenlerle anılan istemlerin reddedilmesi de yasal bulunmamıştır.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, 22.11.1995 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Kadın işçilerinin evlenme nedeniyle işten ayrılmaları halinde kıdem tazminatı alabilmelerine olanak tanıyan hüküm 29.07.1983 gün ve 2869 sayılı kanunla getirilmiş olup, sözkonusu değişikliğin gerekçesinde; Türk Medeni Kanununun 159. maddesi karının meslek ve sanatla uğraşmasını yasadaki koşullarla kocanın iznine bağlamıştır. Koca, karısının çalışmasına rıza göstermediği takdirde karının çalışması mümkün olamamaktadır. Böyle olunca çalışması yasayla kocanın iznine bağlı olan bir işçi bu izni istihsal edememesi nedeniyle işinden ayrılmak zorunda kalıyorsa emeğinin karşılığı olan tazminat hakkını kendisine tanımanın gerekeceği düşünülmektedir... Bu sistem M.K.'nun 159. maddesinin 1475 sayılı yasaya yansıtılmasından ibarettir..." denilmektedir. Görüldüğü gibi konu evlenen kadının kocası tarafından çalışmasına izin verilmemesi halinde işten ayrılmak zorunda kaldığı takdirde geçmiş hizmetlerinin karşılığını almasına yöneliktir. Evlenen bir kadın işçi, daha iyi şartlarda iş bulduğu için eski işinden ayrılmış ise bu hükümden yararlanması doğru olmaz. Aksini düşünmek M.K.'nun 2. maddesindeki iyi niyet kuralıyla bağdaşmaz. Bu olayda da davacı işyerinde üst düzey bir görevde çalışmakta iken evlenmiş ve aradan epeyce bir süre geçtikten sonra yasanın bu hükmüne dayanarak işinden ayrılmış ancak kısa bir süre sonra başka bir işe girerek tekrar çalışmaya başlamıştır. Bu durum yasanın amacına uymaz. Sözkonusu hükmün amacının uygun şekilde yorumlanması ve tatbiki gerekir.

Bu itibarla davacının kıdem tazminatı isteğinin reddine dair karar doğrudur.

Çoğunluğun bu konuya yönelik görüşüne katılmıyorum 22.11.1995.

Üye

Engin DOĞU

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA, 02.11.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 1989/1363

K. 1989/4478

T. 15.5.1989

DAVA : Davacı, ve karşı davalı ihbar tazminatının, davalı ve karşı davacı ise, kıdem tazmintının tahsiline karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, davacı bankanın iddiası subut bulmadığından isteğini reddetmiş, karşı davacının isteğini kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davacı ve karşı davalı avukatı tarafından isteğini reddetmiş, olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü :

KARAR : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun, olan hükmün onanmasına, 15.5.1989 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

1475 sayılı İş Kanunu'nun 14. maddesine 29.7.1983 gün ve 2869 yasanın 3. maddesiyle getirilen "hizmet aktinin kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdirmesi... halinde ... kıdem tazminatı ödenir" hükmünün uygulamasıyla ilgilidir.

Gerçekten bu yasa hükmüne göre, kadının evlendiği ve evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde hizmet aktini sona erdirdiğini işverene bildirmesi halinde, işverenin kıdem tazminatını ödemesi gerekir. Bunun için başkaca bir şart gerekmez ve herhangi bir sebep bildirmeye de lüzum yoktur.

Ancak, bu hak mutlak değildir. MK'nin 2. maddesinin öngördüğü üzere, herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifada hüsnüniyet kaidelerine riayetle mükelleftir. Yine belirtmek gerekir ki bir hak, ilişkin bulunduğu yasa hükmünün amacına uygun olarak kullanıldığı takdirde doğar, iyiniyetle kullanılmayan bir hak, yasanın amacına uygun olmayacağı için o konuda hakkın doğumundan da söz edilemez.

Burada yasanın amacı, kocası tarafından çalışmasına izin verilmeyen ya da tüm mesaisini evine-ailesine hasretmek üzere hizmet aktini sona erdirmek isteyen kadına kıdem tazminatı vermektir. Bunun içinde bir yıllık düşünme ve hazırlık süresi tanınmıştır.Gerçi bu sebeplerin gerçekleşmesi şartı yasada açıklanmış değildir. Ancak, açıklanmasına lüzum yoktur. Zira metninin içeriğinde, bu anlam zaten vardır. Bu hakkın çalışan her kadına veya erkeğe verilmeyip de, yeni evlenen kadına verilmiş olması, maddeyi başka şeklide yorumlamaya müsait değildir. Şu halde, yasanın amacını oluşturan bu sebepler olayda yoksa, yeni kadın işçi evlenmesine rağmen bir işverenin işyerinde çalışmasını sürdürecekse, kıdem tazminatını almağa hak kazanamayacaktır.

Olayda, davacı kadın bir bankada çalışmakta iken evlenmiş ve evlendiği tarihten itibaren bir yıl içinde hizmet aktini sona erdirdiğini işverene bildirmiş ise de, davalı, savunmasında; davacının hemen aynı semtte bir başka banka şubesinde işe girerek hizmet aktiyle çalışmasını sürdürdüğünü bildirmiştir.

Gerçekten durum böyle ise, ortada bir hakkın suistimali söz konusu olması gerekir. Hem çalışmayı sürdürmek, hem de kıdem tazminatı almak, yasanın amacıyla ve kıdem tazminatının niteliğiyle bağdaşmaz. Bu tazminat, evlenen kadına ödenmesi gereken bir evlililk ikramiyesi değildir. O halde, davacı kısa bir süre sonra bir başka bankada çalışmaya başlamışsa kıdem tazminatı alamaz. Kararın bu nedenle bozulması, oyundayız.