Mesajı Okuyun
Old 26-11-2012, 15:41   #6
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

21.Hukuk Dairesi
Esas: 2012/2302
Karar: 2012/2976
Karar Tarihi: 06.03.2012


TESPİT DAVASI - İLK PRİM KESİNTİSİNİ İZLEYEN YILLARDA PRİM KESİNTİSİ - DAVACININ DAVA DİLEKÇESİNDE YAPILANDIRMA YASASINDAN YARARLANDIRILMASI KONUSUNDA BİR TALEBİ BULUNMADIĞI - DAVA KONUSU YAPILMAYAN BİR KONUDA ISLAHLA TALEBİNDE BULUNAMAYACAĞI

ÖZET: Davacının dava dilekçesinde yapılandırma yasasından yararlandırılması konusunda bir talebi bulunmadığı ve dava konusu yapmadığı bir konuda ıslahla talepte bulunamayacağı halde mahkemece bu yön gözetilmeksizin karar verilmiş olması isabetsizdir.

(506 S. K. m. 5, 10, 79) (1086 S. K. m. 83) (2926 S. K. m. 2, 3)

Dava: Davacı, ilk prim kesintisini takip eden aybaşından itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine, 6111 sayılı kanundan yararlandırılmasına karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.

Karar: Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi S. T. H. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı kurumun sair temyiz itirazlarının reddine,

2- Davacı dava dilekçesi ile prim kesintisi yapılan tarihi takip eden aybaşından itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitini talep etmiş, 31.05.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile de 6111 sayılı Yapılandırma Yasası'ndan yararlandırılma haklarının saklı tutulmasını istemiştir.

Mahkemece, davacının ilk prim kesintisinin yapıldığı 02/06/1998 tarihini takip eden aybaşı ile dava tarihi olan 23/02/2010 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve 6111 sayılı Yasadan faydalanması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.

Davanın yasal dayanağını oluşturan 2926 Sayılı Yasada, 506 Sayılı Yasanın 79. maddesindeki gibi, geçmiş Tarım Bağ-Kur hizmetlerinin tespitine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. Anılan yasanın 5. maddesinde, 7. maddede belirtilen süre içinde kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin, kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacağı belirtilmiştir. Yasanın 10. maddesindeki kayıtlar Kurum tarafından yapılacak olan tescil işlemleri için uygulama alanı bulmaktadır.

Yargıtay'ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş kararları; Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi halinde, Bağ-Kur'un prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı re'sen kayıt ve tescil etmemesi, yasanın kendisine yüklediği re'sen tescil yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiğinden, prim tevkifatının yapıldığı tarihi izleyen aybaşından itibaren sigortalı olarak kabulü gerektiği yönündedir.

İlk prim kesintisini izleyen yıllarda prim kesintisi veya ürün tesliminin gerçekleştiğinin belirlendiği durumlarda, bu yıllar için de tespit kararı verilmesi gerekmektedir.

Tarım Bağ-Kur sigortalılığının temel koşulu 2926 sayılı Yasanın 2/1 ve 3/b maddelerinde belirtildiği gibi, tarımsal faaliyette bulunmaktır. Prim tevkifatına dayalı tespit davasında, salt ziraat odası ve kooperatif kaydı gibi belgelerin bulunması, davanın kabulü için yeterli değildir. Tarımsal faaliyetin sürdüğünün, faaliyete ilişkin olarak hangi tarımsal ürünlerin üretildiği, nereye satıldığı veya teslim edildiği gibi hususlar da somutlaştırılarak belirlenmelidir. Prim tevkifatı ve ürün tesliminin, birkaç yıl dışında süreklilik arzettiği hallerde de, tarımsal faaliyetin sürekli olduğu kabul edilebilir.

Prim kesintisinin bulunmadığı yıllarda, tarımsal faaliyetin saptanması bakımından, ürünlerin ne şekilde değerlendirdiğini ortaya koymak, davacının tarımsal faaliyete elverişli taşınmazlarının bulunup bulunmadığını araştırmak, tarımsal faaliyetin taşınmazların kiralanması suretiyle yürütüldüğü iddia ediliyor ise, bu konuda taşınmazların kimden, hangi yıllar için kiralandığı, hangi tarımsal ürünlerin üretimi için faaliyette bulunulduğu, kiralayan kişinin Tarım Bağ-Kur sigortalılığının bulunup bulunmadığı, kiracının kiralama yoluyla tarımsal faaliyetini yürütmeye elverişli tarımsal alet edevatının bulunup bulunmadığı gibi ayrıntılı araştırma yapmak, gerektiğinde tarımsal faaliyetin yapıldığı iddia edilen dönemdeki muhtar ve azaların bilgilerine başvurmak, özetle, tarım faaliyetinin devam edip etmediğini hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde ortaya koymak ve sonucuna göre hüküm kurmak gerekir.

Mahkemece, yukarıda belirtilen hususlara uygun ayrıntılı araştırma yapılmadan 01/01/2002-01/06/2006 dönemi için tesbite karar verilmesi, davacının 1.6.2006 tarihinde Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak kayıt ve tescil edildiği, davalı Kurumca bu tarihten sonraki dönemle ilgili ihtilaf çıkarılmadığı halde talep aşılarak hukuki yarar bulunmayan bu döneme ilişkin tespite karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Ayrıca, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 83. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilmesi imkânını sağlamaktadır. İki taraf da duruşmada hazır iseler ıslah sözlü olarak yapılabilir. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah, açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. Bu bağlamda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de, yeni dava konusu önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Ancak, davacı peşin harç yanında başvuru harcını da yatırarak yeni bir talep de bulunması hallerinde ise bir ek dava olarak nitelendirilme hali olayımız dışındadır.

Somut olayda davacının dava dilekçesinde yapılandırma yasasından yararlandırılması konusunda bir talebi bulunmadığı ve dava konusu yapmadığı bir konuda ıslahla talepte bulunamayacağı halde mahkemece bu yön gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.

Mahkemenin kabul şekli bakımından da söz konusu ıslahın maktu ıslah harcı yatırılmadan yapılmasına göre, usulüne uygun olmayan ıslaha değer verilip, hüküm kurulması yanlış olmuştur.

O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.03.2012 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)