Mesajı Okuyun
Old 31-10-2012, 16:52   #3
av_yaseminceylan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Legalize
Merhabalar , çok acil şu kararlara ihtiyacım var.Yardımcı olursanız sevinirim.

Y.1 HD 25.06.2001 T.2001/7426 E.2001/7590 K.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E:2001/7426 K:2001/7590

Esas no: 2001/7426
Karar no: 2001/7590
Tarih: 25.06.2001

DAVA :
Davacılar tarafından, davalı aleyhine açılan davada, Mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

KARAR :
Dava borçlar yasasının 18.maddesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil;olmadığı takdirde Medeni Kanunun 502 ve ardılı maddelerine dayalı tenkis istemine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir
Bilindiği üzere;Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 634, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini istiyebilirler.
Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış güçünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda;miras bırakanın çekişmeli yeri gerçek değerine yakın bir bedelle davalı kızına sattığı;öteki dava dışı çocuklarının (C.ve A.'nin) samimi beyanları ve tanık anlatımlarıyla satış olgusunun doğrulandığı ve satış sırasında davalının Almanya'da çalışan oğlunun parasal katkıda bulunduğu;böylece murisin mal kaçırma amacıyla değil,gerçek iradesiyle satış olgusun gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır.

SONUÇ :
Hal böyle olunca,davanın reddine karar verilmesi gerekirken maddi olay ve kanıtların yanlış değerlendirilmesi sonucunda yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.Davalının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 25.6.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.