Mesajı Okuyun
Old 15-10-2012, 13:53   #3
Av.Ferda Çalgın

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan starsailor
Sayın meslektaşlarım,
Yurt dışında yaşayan eşin Türkiye'deki 5 dairesini satarak artık yaşamını yurt dışında sürdürmesi yüksek ihtimaline binaen boşanma davası açmaksızın bu daireler üzerine tedbir konulma imkanı ve ihtimali var mıdır?Tecrübelerinizi paylaşırsanız sevinirim...
Sayın Meslektaşım,SAyın Başar'ın paylaşımına katılarak,ben de şu hususu belirtmek isterim ki; evlilik birliği devam ederken müvekkilinizin eşinin malları üzerine tedbir koydurmanız mümkün gözükmemekle birlikte, MK.199' daki koşulların varlığı halinde bir kısım malvarlığı değerleri hakkında ancak tasarruf yetkisinin kısıtlanmasını sağlayabilirsiniz kanaatindeyim.
T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi

Esas: 2010/21219
Karar: 2010/21853
Karar Tarihi: 23.12.2010

ÖZET: Olayda, mahkemece yapılacak iş, davalıya ait taşınmazların değerleri konusunda gerektiğinde bilirkişiden görüş almak, belirlenen değerlere göre, evlilik birliğinden doğan mali yükümlülüğün kapsamını ve gerektirdiği ölçüyü tespit etmek ve ulaşılacak sonuç uyarınca karar vermek gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.

(4721 S. K. m. 199)

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Türk Medeni Kanunu'nun 199. maddesi gereğince tasarruf yetkisinin sınırlanmasına karar verilebilmesi için, ailenin ekonomik varlığının korunması ve evlilik birliğinden doğan mali yükümlülüğün yerine getirilmesinin bunu gerektirmesi zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde, eşlerden birinin istemi üzerine hakim belirleyeceği malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların istemde bulunan eşin rızasıyla yapılabileceğine karar verebilir. Taraflar arasında görülmekte olan bir boşanma davası bulunmamaktadır. Gerek işbu dosyadaki gerekse reddedilen vesayet davasındaki delillerden davalının evlilik birliğinden doğan mali yükümlülüğü yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu bakımdan davalının tasarrufunun davacının rızasına bağlanması gerektiği esas itibarıyla doğrudur. Ancak, mahkeme davalıya ait tüm taşınmazlar üzerindeki tasarruf yetkisini sınırlamıştır. Taşınmazların değerleriyle ilgili bir araştırma yapılmadığı gibi, evlilik birliğinden doğan mali yükümlülüğün yerine getirilmesinin gerektirdiği ölçü de tespit edilmemiştir. Mahkemece yapılacak iş, davalıya ait taşınmazların değerleri konusunda gerektiğinde bilirkişiden görüş almak, belirlenen değerlere göre, evlilik birliğinden doğan mali yükümlülüğün kapsamını ve gerektirdiği ölçüyü tespit etmek ve ulaşılacak sonuç uyarınca karar vermek gerekirken, açıklanan husus gözetilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı