Mesajı Okuyun
Old 11-09-2012, 13:59   #11
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Sayın Dikici,

Gelişme şu şekilde olmuş (gibi gibi )

Kooperatifler Kanunu'nun 45. maddesinde "Kooperatif Genel Kurulunun Toplantıya Çağrı Şekli" düzenlenmiş ve aynı Kanunun 53. maddesinde de "Kararların Bozulması ve Şartlar" başlığı ile kooperatif genel kurul kararına karşı mahkemeye başvuru şartları düzenlemesi yapılmış. Yargıtay, 45. maddeye uyulmaması durumunu, 53. maddeden bağımsız olarak ve usulsüz çağrı olarak değil de kanunun emredici düzenlemesine aykırılık olarak değerlendirip:

Yargıtay 11 HD, 09.02.1998 T., E: 1997/9820, K: 1998/596: "...Kooperatiflerde genel kurulun toplantıya ne şekilde çağrılacağı Kooperatifler Kanununun 45 inci maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Emredici nitelikte olan bu madde hükmüne göre genel kurul anasözleşmede gösterilen şekil ve surette toplantıya çağrılır. Sözü edilen maddenin yollama yaptığı kooperatif anasözleşmesinin 28 inci maddesi hükmüne göre ortakların davetten mutlaka haberdar edilmelerini sağlamak üzere toplantı gününden en az 30 gün önce keyfiyetin ortaklara bildirilmesi gerekmektedir. Bu koşul tam olarak yerine getirilmemişse, ortada yasaya ve anasözleşmeye uygun bir genel kurul çağrısı olmadığı gibi, bu şekilde toplanan bir genel kurulun varlığından da sözedilemez. Gerçekten, yönetim kurulunca toplantıya katılması arzu edilmeyen ve önemli sayıda bir takım ortaklara çağrı yapılmadan toplanan genel kurulda alınan kararların hukuken himaye görmesi doğru değildir. Ortada usulsüz bir çağrı değil kanuna aykırılık sözkonusudur. Yasaya ve anasözleşmeye aykırı olarak yapılan çağrı üzerine toplanan genel kurulda alınan bütün kararlar hükümsüz ve geçersizdir. Böyle bir toplantıda alınan kararların yoklukla malül olduğunun tesbitini ise, Kooperatifler Kanununun 53 ncü maddesindeki koşullar aranmaksızın davetin usulü dairesinde yapılmadığını öne süren her ortak isteyebilir..." demiş; kararlarını ise: "sözü edilen toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmesi gerekirken" şeklinde bağlamış (Aynı günlü ve aynı yönde Yargıtay 11 HD, 09.02.1998 T., E: 1997/9816, K: 1998/657; Yargıtay 11 HD, 09.02.1998 T., E: 1997/9815, K: 1998/658...).

Sonrasında bu konuda ayrım yapma yoluna gitmiş ve 45. maddeyi 53. madde ile birlikte değerlendirmeye başlayarak:
Yargıtay 11 HD, 13.05.1999 T., E: 1999/1823, K: 1999/3956: "...Ortakların genel kurula çağrısının yasa ve anasözleşmeye aykırı olması hali, bu genel kurulda alınan kararların geçersiz veya yoklukla malul olduğunu göstermez. Yani, çağrı usulsüz ise, genel kurulda alınan kararların ancak iptali istenebilir. Usulsüz çağrı başlı başına genel kurul kararlarının iptali için neden değildir. Davacı ayrıca genel kurulda alınan kararların yasa, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu iddia ve ispat etmek koşuluyla genel kurul kararlarını iptal ettirme olanağına sahiptir...Kooperatifler Kanunun 53/1. maddesi uyarınca toplantıya katılmış bulunan ortağın kararlara muhalif kalıp muhalefeti zapta geçirtip imzalaması halinde ancak genel kurulda alınan kararların iptalini dava edebilir... davacının ileri sürdüğü hususlar butlan sebebi olmayıp iptal sebebi olduğundan ve ayrıca alınan kararların yasa, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu ispat edemediği gibi, Kooperatifler Kanunu 53.maddesine uygun muhalefet şerhi de olmadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir..." şeklinde karar vermiş.

Akabinde;
Yargıtay 11 HD, 14.02.2005 T., E: 2004/4540, K: 2005/1112: "...Dairemizin bu konuda istikrar kazanmış inançlarına göre, Koop.K.'nun 98. madde delaleti ile uygulanan, TTK.nun 368. maddesi emredici nitelikte ise de, aynı yasanın 381. maddesinde çağrıda usulsüzlük halinin genel kurula bu nedenle katılamayan ortaklara bu toplantıda alınan kararların iptali davası açma hakkını verdiği açıkça düzenlendiğine göre, bu husus kanunkoyucunun da bu hükme aykırılığın müeyyidesini yokluk olarak kabul etmediğini açıkça göstermektedir. O halde mahkemece, genel kurul kararlarının salt çağrı noksanlığı nedeniyle iptaline yönelik kararı yerinde olmayıp, bu hususun ancak iptal edilebilirlik nedeni olarak nitelendirilerek çağrının usulsüzlüğünü iddia eden tarafın ayrıca, genel kurul toplantısında alınan kararların, yasa, anasözleşme veya iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu da iddia ve ispat etmesi zorunlu olup, dava konusu genel kurul kararında anılan hususların bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir..." şeklinde değerlendirme yapmış.

Bu değerlendirmenin 53. maddeyle sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Yargıtay, 53. maddede direkt "iptal" kelimesinin kullanılmaması TTK m.381'de ise "iptal" kelimesi kullanılmasından mütevellit bu şekilde değerlendirme yapma gereği duymuş sanırım (oysa ki maddelerde belirlenen süre farklılığı var).

1163 sayılı Yasanın "Kararların Bozulması ve Şartlar" başlıklı 53. maddesi "Aşağıda yazılı kimseler kanuna, anasözleşme hükümlerine ve iyiniyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile Genel Kurul kararları aleyhine, toplantıyı kovalıyan günden başlamak üzere bir ay içinde, kooperatif merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye başvurabilirler.

1. Toplantıda hazır bulunup da kararlara aykırı kalarak keyfiyeti tutanağa geçirten veya oyunu kullanmasına haksız olarak müsaade edilmiyen yahut toplantıya çağırının usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilân veya tebliğ edilmediğini yahut da Genel Kurul toplantısına katılmaya yetkili olmıyan kimselerin karara katılmış bulunduklarını iddia eden paysahipleri;...";

6762 sayılı TTK'nın "Kararların İptali/Şartlar" başlıklı 381. maddesi "Aşağıda yazılı kimseler, kanun veya esas mukavele hükümlerine ve bilhassa âfaki iyi niyet esaslarına aykırı olan umumi heyet kararları aleyhine, tarihlerinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye müracaatla iptal dâvası açabilirler:

1. Toplantıda hazır bulunup da karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten veya reyini kullanmasına haksız olarak müsaade edilmiyen yahut toplantıya davetin usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilân veya tebliğ edilmediğini yahut umumi heyet toplantısına iştirake salâhiyetli olmıyan kimselerin karara iştirak etmiş bulunduklarını iddia eden pay sahipleri;..."

Neyse neticede 53'te de 381'de de aynı şartlara yer verilmekle (Kanun maddeleri açık olmakla) Yargıtay huzura ermiş ve:

demiş...

Saygılar...

Aynen öyle Sayın Öksüz. Teşekkürler.