Mesajı Okuyun
Old 07-09-2012, 12:45   #6
İlhan_ERDEN

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan mehmethamurcu
bir dava sonucunda kazandığımız maddi tazminat ve ferilerini
icraya koyduk. ilamlı takibin yedi günlük kesinleşme
süresi içerisinde, davalı-borçlumuzun borçlu, başka bir
üçüncü şahsın ise alacaklı olduğu 50 000 tl lik muvazaalı
bir bono takibi yapılarak davalı-borçlumuzun maaşına ve tüm
malvarlığına bizim alacağımızı almamızı engellemek için
ihtiyati haciz yoluyla haciz konuldu.üstelik bizim
davamızda davalı-borçlumuzun avukatlığını yapan meslektaşımız,
muvazaalı takipte de alacaklı vekili olarak yer almakta.

muvazaalı takibe konu bononun tanzim tarihi:01/06/2012
muvazaalı takibe konu bononun vade tarihi:30/07/2012
bizim ilamlı icra takibimizin icra emrinin
davalı-borçlu asile tebliğ tarihi:17/08/2012
bizim ilamlı icra takibimizin icra emrinin
davalı-borçlumuzun vekiline tebliğ tarihi:29/08/2012
muvazaalı takip alacaklısının aynı avukata noterden vekalet verme
tarihi:17/08/2012
ihtiyati haciz tarihi:22/08/2012

değerli meslektaşlarıma sormak istediğim sorularım şunlar:
1-) tasarrufun iptali davası açarak muvazaalı senedin ve bu senede
dayanılarak yapılan muvazaalı takibin iptalini sağlayabilir
miyiz?
2-) bahsi geçen avukat arkadaşımız avukatlık disiplin hukuku ve
ceza hukuku açısından suçlu mudur, baroya ve savcılığa başvurmalı
mıyız?

herkese iyi çalışmalar dilerim.görüşlerinizi
bekliyorum.


Alıntı:
tiryakim Mahkeme kararının kesinleşme tarihi nedir ?
İkinci sorunuzun cevabı HAYIR


1 -- 17.Hukuk Dairesi Esas: 2010/5337 Karar: 2010/8808 Karar Tarihi: 26.10.2010

Karar: Davacı vekili davalılardan B... Y... Turizm ve Yat Umanı Yat. ve Tic. A.Ş.'nin müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında icra takibi yaptıklarını, ancak davalılardan P... İnş. A.Ş.'nin de borçlu hakkında muvazaalı olarak icra takibi yaptığını öne sürerek muvazaalı olarak yapılan takibin iptalini talep etmiştir.

Davalılar davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece hukuki yarar bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, İİK. 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

İİK.'nın 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da <iyiniyet kurallarına aykırılık> nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder (İİK m. 283/1). Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK.'nın 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK m. 281). Bu yasal nedenle de, davacı tarafından İİK.'nın 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (YHGK 25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı). Genellikle, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır. Somut olayda davalı borçlu B... Y... Turizm ve Yat Limanı Yat. ve Tic. A.Ş.'nin muvazaalı olarak aralarında organik bağ bulunan 3. kişi konumundaki P... İnş. A.Ş.'ye borçlandığını, daha sonra ilamsız takibe özgü icra takibinde bulunulduğunu, borçlunun bu takibe herhangi bir itirazda bulunmadığını, takip kesinleştikten sonra P... A.Ş. tarafından tahsilatlar yapıldığını ve borçlunun menkul ve gayrimenkullerine hacizler konulduğunu, bundan dolayı kendilerinin alacaklarını tahsil edemediğini öne sürerek yapılan icra takibinin muvazaalı olması nedeniyle iptalini talep etmiş olmakla açılan davanın alacaklıları ızrar kastıyla yapılan işlemin iptaline ilişkindir. Bir başka anlatımla dava alacaklı davacının yaptığı icra takibinin etkisiz bırakılması amacı ile borçlu davalının danışıklı olarak aralarında organik bağ bulunan diğer şirkete borçlanmış gibi gösterilerek yapılan icra takibinin iptali istenilmektedir. Bu durumda davacının dava açmakta hukuki yararının bulunduğunun kabulü ile İİK.'nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca davanın esasına girilerek tarafların delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 26.10.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

2 --

DİSİPLİN KURULU KARARI
ESAS NO : 2003/150
KARAR NO : 2004/6

Ankara Barosu Yönetim Kurulu’nun 29.07.2003 gün ve 296 sayılı kararı ile hakkında Disiplin Kovuşturması Açılmasına karar verilen Av. ************** ile ilgili olarak dosya üzerinden yapılan kovuşturma sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Sav :
Şikayetçi, 03.04.2003 tarihli dilekçesinde; Şikayetliye ağabeyleri aleyhine dava açması için vekaletname verdiğini, davanın kazanıldığını, Şikayetlinin karşı tarafla anlaşarak kendi parasını aldığını, asıl alacakların tahsili ile ilgili herhangi bir işlem yapmadığını, yine halen avukatı olduğu halde aleyhine H. İcra Müdürlüğünün 200.. sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattığını ileri sürerek Şikayetli hakkında gerekli işlemlerin yapılmasını talep etmiştir.
Disiplin kovuşturması sırasında her hangi bir delil ve belge sunulmamıştır.

Savunma :
Şikayetli 16.05.2003 ve daha sonraki savunmalarında özetle; Şikayetçi ile dava arkadaşlarının vekaletini alarak H. Asliye Hukuk Mahkemesinin ... esas sayılı davasını açtığını ve müvekkilleri adına davayı kazandığını, davalılarla davacıların anlaşma ihtimalinin olduğunu bu nedenle bir süre beklediğini, daha sonra ilam harcı için masraf talep ettiğini, masraflar verilmediği için işlem yapamadığını, bu nedenle suç işlemediğini, 20.05.2002 tarihinde **************tarafından azledildiğini ve onun tarafından vekalet ücreti dahi ödenmeden görevine son verildiğini, yine izni olmaksızın ve bilgisi dışında bir başka avukata vekalet verilerek ilam konusunun o vekil aracılığı ile H. İcra Müdürlüğünün 20... sayılı dosyaları üzerinden icra takibine konu edildiğini, kendisinin sorumluluğunun açılan dava ile ilgili olduğunu, yerine başka vekil tayinini nedeniyle Şikayetçi ile vekillik ilişkisinin kalmadığını, yaptığı icra takibinde alacaklının ... olup, daha önce açılan dava ile ilgisinin bulunmadığını, bu nedenle hakkındaki iddiaları kabul etmediğini beyan etmiştir.
Kovuşturma aşamasında, eski savunmalarını tekrarla; 06.02. 2001 yılında dosyanın karara çıktığını, ancak tarafların birkaç kez bürosuna da gelerek anlaşmaya çalıştıklarını, fakat anlaşamadıklarını, karar harcının 2.715.000.000.-TL gibi bir rakam tutuğunu ve bu miktarı davacıların veremediğini, ancak kendisinin de masrafları vermesinin meslek kurallarına aykırı olduğundan kararı tebliğe çıkaramadığını, duyduğuna göre bir başka avukatın bu işlemi yaptığını ve tek bir ilamla 3 ayrı icra takibi yaptığını, yeni bir vekil tayini ile aralarındaki vekalet ilişkisinin sona erdiğini, Avukatlık Yasası 38/b maddesinin ihlalinin söz konusu olamayacağını, ancak ne kendisinin vekillikten çekildiğini ne de onların azil ettiğini, bu koşullarda maddenin geniş yorumlanamayacağını, aksi halde küçük yerde çalışan avukatların avukatlık yapma imkan ve olanaklarının olamayacağın, bahse konu iş ve işlemlere ilişkin belge ve delilerini ibraz ettiğini, Avukatlık Yasası ve Meslek Kurallarına aykırı herhangi bir eyleminin bulunmadığını beyan etmiştir.
Gerekçe :
Şikayete konu olay; şikayetli avukatın, vekalet ilişkisi devam ederken müvekkili hakkında icra takibine girişmek suretiyle Avukatlık Yasası ve Meslek Kurallarına aykırı davranışıdır.
Dosya içeriğinden; şikayetli avukatın kendisinde vekaleti bulunan şikayetçi aleyhine H. İcra Müdürlüğünün 200... sayılı dosyası üzerinden 20.000.000.000.-TL. icra takibi yaptığı anlaşılmaktadır.
Bir avukatın , vekalet ilişkisi nedeniyle sahip olduğu bilgilerle donatılmış iken (mal varlığı, ev adresi, iş adresi, ve başka bir vekil vasıtası ile de olsa icra takibine konu olmuş Haymana İcra Müdürlüğünün 2002/191 sayılı dosyası 42.499.580.049.-TL, 192 sayılı dosyasında 33.885.692.234.-TL, 193 sayılı dosyasında 24.823.798.116.-TL’nin 1/3 şikayetçi adına olup) vekalet ilişkisi sona ermeden müvekkili aleyhine icra takibi yapması , Avukatlık Yasası 38/b ve Meslek Kuralları 36.maddelerine aykırı olduğu gibi ,avukatın her hangi bir çekilme yada azil olmadan bu şekilde iş almasının da mesleğe duyulan güveni zedeleyeceği de açıktır. Azil ve istifa olmadığına göre vekalet ilişkisi de devam etmekte olup,vekil vekaletnamesiyle her an müvekkili adına işlem yapabilecek durumdadır. Bu bağlamda H... İcra Müdürlüğünün ... sayılı dosyalarında işlem yapmasında hukuki engel yoktur. Bu nedenledir ki; şikayetlinin şikayetçi aleyhine bu şekilde iş kabul etmesine Avukatlık Kanununun 38/b ve Meslek Kurallarının 36 maddesi engel teşkil etmektedir. Bu maddelerin amacı, Avukatların bir hukuki ilişkiyi sonuçlandırmadan o ilişkideki kişinin leh ve aleyhine bir başka iş ve işlem başlatmalarını engellemektir. Bu nedenle yasanın ve meslek kurallarının geniş yorumlanarak zarara uğratma tehlikesinin en aza indirilmesi etik açıdan da avukatların görevidir. Kaldı ki avukatların sır saklama yükümlülükleri de dikkate alındığında, şikayetlinin yukarıda belirtilen yasa ve meslek kurallarına aykırı davrandığı anlaşılmaktadır.
Şikayetli, aşağıda belirtildiği gibi;
“Avukatlar yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliği’nce belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”
“Aynı işte menfaati zıt olan bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa”
“Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat yararı çatışan öbür tarafın vekaletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz. Ortak büroda çalışan avukatlar da, yararları çatışan kimseleri temsil etmemek kuralı ile bağlıdırlar.”
Kurallarına aykırı davrandığı ve böylece disiplin suçu işlediği, somut delilerle sabit olduğundan hakkında ceza tayini gerektiği görüş ve kanaatine ulaşılmıştır.

KARAR :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere; Şikayetli Av.*************’ün Avukatlık Kanunu 34, 38/b, 134. ve Meslek Kuralları 36.maddelerini ihlal ettiği anlaşılmakla disiplin suçu işlediği sonuç ve kanaatine varıldığından, Avukatlık Kanunu 135/1 maddesi gereğince UYARMA cezası ilecezalandırılmasına, dosya üzerinden itiraz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 22/01/2004