Mesajı Okuyun
Old 16-08-2012, 16:05   #3
AVOY

 
Varsayılan

Olay; iki parsel var, bu iki parselin de üzerinde tek bir ev var, parsellerden biri satılmış fakat diğeri satılmamış,

Bir kısmının alım satıma konu yapılıp diğerinin yapılmaması yerel mahkeme tarafından -tanık beyanlarından da yararlanarak- hayatın olağan akışına aykırı olduğu gerekçesi ile dava kabul edildi.

Gayrimenkulün aynına ilişkin bir dava olduğu için temyiz sınırına takılmayacağını düşünerek (aksi halde değeri sınırdan düşük) kararı temyiz edeceğim.

4721 MK 705 ve 706
6098 BK 237
2644 Tapu Kanunu 26
ve Yargıtay kararları ışığında taşınmazın satışı için tescil gerekir, veya sadece resmi şekilde yapılan (yani noterde yapılan) satış vaadi sözleşmesi gerekir.
Resmi şekil şartına uygun yapılan satış vaadi sözleşmesi sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil teşkil edeceğinden tanıkla ispat edilemez.

Konu ile ilgili 3 Yargıtay kararı buldum bunları paylaşayım belki herhangi birimizin işine yarayabilir:


Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 1990/791 E. , 1990/3937 K. , 31.05.1990 T. sayılı kararında:
<< …Bu amaçlı sözleşmeler resmi biçimde düzenlenmedikçe geçerli olmazlar (MK. m. 634; BK. m. 213; Tapu Kanunu m. 26) … Asıl olan sözleşmenin resmi şekilde düzenlenmesi gerekmesine göre, burada daha geniş yorum kuralının uygulanması düşünülemez. >> demiştir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2010/11394 E. , 2010/15020 K. , 23.09.2010 T. sayılı kararında:
<< …Bir taşınmaz malın veya payının mülkiyetinin başkasına devri …BK. 213, Tapu Kanunu 26, MK. 634, Noterlik Kanunu 60. maddesi uyarınca resmi şekilde yapılmasına bağlıdır. Burada öngörülen şekil, sözleşmenin geçerlik koşulu olup, kanun düzenine ilişkindir ve doğrudan göz önünde tutulur…sözleşme resmi şekilde düzenlenmemiş bulunduğundan hukuken geçerli değildir… >> demiştir.

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2008/13293 E. , 2009/760 K. , 27.01.2009 T. sayılı kararında:
<< Borçlar Kanunu'nun 213. maddesine göre de satış vaadi sözleşmesinin resmi biçimde yapılması gerekir. Somut olayda, davacının dayanağı olan 14.11.1989 günlü taşınmaz satış vaadi sözleşmesi biçimine uygun yapıldığından hüküm ve sonuç meydana getirir. Bu tür bir sözleşme HUMK'nun 295. maddesince sahteliği ispat edinceye kadar kati delil teşkil eder. Yasanın 290. maddesine göre senede bağlı olan ve bu sürede hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikteki her türlü iddianın aynı güçte delille ispatlanması gerekir. Bu iddia, tanıkla ispat sının altında kalan bir senede ilişkin olsa dahi tanıkla ispat edilemez.
Bu saptamalara göre davada dayanılan ve biçimine uygun düzenlenen 14.11.1989 günlü sözleşme geçerli olduğundan ve bu sözleşmenin aksine bir iddianın tanıkla ispatı mümkün bulunmadığından, davanın kabulü yerine tanık sözlerine bakılarak istem reddolunduğundan karar bozulmalıdır. >> demiştir.


Yani ilk kararda geniş yorum yapılmaz
ikinci kararda resmi şekil gerekir
üçüncü kararda tanıkla ispat edilemez denilmiş.


Konu ile ilgili başka Yargıtay kararı olan var mı acaba? Veya bana yardımcı olabilecek can alıcı başka kararlar veya maddeler vs.