Mesajı Okuyun
Old 31-07-2012, 10:22   #8
üye7160

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

1.Hukuk Dairesi
Esas: 2000/15883
Karar: 2001/489
Karar Tarihi: 22.01.2001


MURİS MUVAZAASI - DEĞERLER ARASINDAKİ FAHİŞ FARK- HAYATIN OLAĞAN AKIŞI

ÖZET: Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Dava konusu taşınmazların temlik tarihindeki gerçek değerleri ile temlik değerleri arasında fahiş fark olduğu sabittir. Miras bırakanın bu taşınmazları satmaya ihtiyacı olduğu davalının da alım gücü bulunduğu hususunda bir delil de ibraz edilmiş değildir. Kaldı ki; murisin paraya ihtiyacı olduğu bir an için kabul edilse dahi, gerçek bedelle 3. kişiye satılabilecekken çok düşük bir fiyatla davalı yana satması da hayatın olağan akışına aykırıdır.

(4721 S. K. m. 647, 706) (743 S. K. m. 587, 634) (818 S. K. m. 213) (2644 s. Tapu K. m. 26)

Davacılar tarafından, davalı aleyhine açılan davada, Mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

Dava,muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal, tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece davalının iyiniyetli 3.kişi olduğundan söz edilerek davanın reddine karar verilmiştir.

Bilindiği üzere; Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 634, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini istiyebilirler.

Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış güçünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince: Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre, davacılar murisin 1 ve 2. eşten çocukları,davalılar ise 3 eştir. Murisin, çekişmeli taşınmazları önce damadı Nurettin'e onun da davalı Nazmiye ye temlik ettiği sabittir. Yapılan keşif ve bilirkişi raporlarına göre,dava konusu taşınmazların temlik tarihindeki gerçek değerleri ile temlik değerleri arasında fahiş fark olduğu sabittir.Miras bırakanın bu taşınmazları satmaya ihtiyacı olduğu davalının da alım gücü bulunduğu hususunda bir delil de ibraz edilmiş değildir. Kaldı ki; murisin paraya ihtiyacı olduğu bir an için kabul edilse dahi, gerçek bedelle 3.kişiye satılabilecekken çok düşük bir fiyatla davalı yana satmasıda hayatın olağan akışına aykırıdır.Toplanan deliller belirlenen olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğin- de murisin mal kaçırmak amacıyla davalı Nurettin'i aracı kullanmak suretiyle üçüncü eşine muvazaalı temlik yaptığı sonucuna varılmaktadır.

Hal böyle olunca,davanın kabulü gerekirken,yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 22.1.2001 tarihinde oybirliği ile karar verildi.