Mesajı Okuyun
Old 20-07-2012, 13:45   #7
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan H.E
Çocuğun 18 yaşını doldurması ile iştirak nafakasının ortadan kalkacağı yönünde Yargıtay kararları var.

Fakat bu kendiliğinden kalkma işlemi yeni bir dava ile mi, asıl nafaka davası dosyasına verilecek bir dilekçe ile mi yapılmalı? Yoksa nafakanın kendiliğinden kalktığı varsayılarak icra dosyasına para yatırılmasa ne gibi sonuçlar doğar?


İcra dosyasına talep açmanıza da gerek olduğunu düşünmüyorum. İcra müdürünün sizin tespit ettiğiniz bir şeyi tasdik edip onaylaması alacaklı karşı tarafı bağlamaz. Siz " çocuk 18 yaşını doldurmuştur, artık nafaka ödemiyorum " dediğinizde müdür " sen bilirsin " diye karar verecektir

T.C.

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/6262

K. 2005/9066

T. 27.9.2005

• NAFAKA ALACAĞI TALEBİ ( Müşterek Çocuklar 18 Yaşını Doldurmuş Olmalarına Rağmen Ana ve Babanın Çocuklar İçin Rızaen veya Hataen Nafaka Ödemesi Ahlaki Bir Görevin Yerine Getirilmesi Olarak Nitelendirilebileceği )

• RIZAEN VEYA HATAEN NAFAKA ÖDENMESİ ( Müşterek Çocuklar 18 Yaşını Doldurmuş Olmalarına Rağmen Ana ve Babanın Çocuklar İçin Ödemesi - Cebri İcra Tehdidiyle Zorla Nafaka Tahsili Ahlaki Bir Görevin Yerine Getirilmesi Olarak Telakki Edilemeyeceği )

• CEBRİ İCRA TEHDİDİYLE ÖDENEN NAFAKA ( Müşterek Çocuklar 18 Yaşını Doldurmuş Olmalarına Rağmen Ana ve Babanın Çocuklar İçin Ödemesi - Kanuna Aykırı Olarak Ödemek Zorunda Kaldığı Nafaka Parasının İstirdadına Karar Verilmesi Gereği )

• İSTİRDAT TALEBİ ( Müşterek Çocuklar 18 Yaşını Doldurmuş Olmalarına Rağmen Ana ve Babanın Çocuklar İçin Nafaka Ödemesi - Kanuna Aykırı Olarak Ödemek Zorunda Kaldığı Nafaka Parasının İstirdadına Karar Verilmesi Gereği )

4721/m.182/2,328/1

ÖZET : Müşterek çocuklar 18 yaşını doldurmuş olmalarına rağmen ( ana ve babanın bakım borcu sona erdiği halde ) ana ve babanın çocuklar için rızaen veya hataen nafaka ödemesi ahlaki bir görevin yerine getirilmesi olarak nitelendirilebilir. Yargıtay'ın yerleşik uygulamaları da bu yöndedir. Ancak, cebri icra tehditiyle, zorla nafaka tahsili ahlaki bir görevin yerine getirilmesi olarak telakki edilemez. Davacı tarafın, kanuna aykırı olarak ödemek zorunda kaldığı nafaka parasının istirdadına karar verilmesi gerekir.

Mahkemece, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde istirdat talebinin reddine karar verilmiş olması da doğru bulunmamıştır.

DAVA : Dava dilekçesinde nafaka alacağı nedeniyle toplam 59.966.000.000 lira borçlu bulunmadığının tespiti ile, yapılan ödemelerin istirdatına ve %40 inkar tazminatına karar verilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacı vekili tarafından istenilmekle taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davacı vek.Av.Türkay Asma geldi. Aleyhine temyiz olunan davalılar vek.Av. M.Ali Hatemi geldi. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili dilekçesi ile; boşanma protokolü gereği velayeti anneye verilen müşterek çocuklar için ödenmekte olan ( aylık 750'şer Dolar ) iştirak nafakası ile ilgili ( davacının, yurtdışından Türkiye'ye dönmesi nedeniyle ) indirim davası açtıklarını, Ankara 27. Asliye Hukuk Hakimliğinin 2000/86 E. sayılı dava dosyasında davanın red edildiğini, Ankara 20. Asliye Hukuk Hakimliğinin 2002/468 E. sayılı dava dosyasında açılan davada ise, talebin kısmen kabulü ile 01.01.1985 doğumlu Mahmut Kerim'e ödenen iştirak nafakasının 30.05.2002 dava tarihinden reşit hale geldiği 01.01.2003 tarihine kadar geçerli olmak üzere aylık 500 ABD Dolarına indirilmesine karar verildiğini, bu dava, tebliğ aşamasında devam ederken, davalılar vekilinin boşanma sırasında alınan ilamı, boşanma kararında vekil olarak adı geçen Av.Kemal Gökçer'e tebliğe çıkartılmak suretiyle icra takibi yapılıp takibin kesinleştirildiğini, müvekkilinin maaşına konulan hacizle durumdan haberdar olduğunu iddia ederek; çocuklardan Arif Selim Batıbay 1.6.1998 tarihinde 18 yaşını doldurduğundan; ( nafaka talep edilen Ocak 2000-Haziran 2002 tarihlerindeki nafaka isteminin yasal olmadığından ) istenilen 34.929.000.000 TL borçlu olmadıklarının tespitine, Kerim Batıbay'a ise indirim davası da gözetilerek 24.967.000.000 lira borçlu olmadıklarının tespitine, davalının haksız takipler nedeniyle %40 inkar tazminatıyla mahkumiyetine ve ayrıca haksız olarak ödedikleri kısmın istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, "...Davalılardan Arif Selim 21.06.1980 doğumludur. 21.06.1998 tarihinde reşit olmuştur. Bu tarihten itibaren iştirak nafakası ödemesi mümkün değildir. Eğer davacı eğitimine devam ediyorsa ve koşulları oluşmuşsa MK.364. maddesi gereğince yardım nafakası talebinde bulunabileceği yasa hükmüdür. İcra takibine dayanak yapıldığı dönemde Arif Selim 18 yaşını doldurmuştur. Bu durumda doğmuş bir nafaka alacağı yoktur. İcra takibine konu 34.929.000.000 TL alacak bu nedenle sözkonusu değildir. İcra dosyasına ödenen 5.086.600.000 TL'nin istirdadı ise mümkün değildir, cebri icra yoluyla dahi olsa nafaka borcu ahlaki görevin yerine getirilmesidir....Müşterek çocuk Mahmut Kerim için ödenen iştirak nafakasının ise; indirim davasında 30.05.2002 ve 01.01.2003 tarihleri arasında aylık 500 ABD Doları olarak tespit edildiği anlaşıldığından;..30.05.2002 tarihine kadar olan süre için boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren aylık 750 ABD Doları tutarında nafaka borcu olduğunun, icra takibinde Mahmut Kerim için fazla olarak 250 ABD Doları karşılığı 393.724.500 TL istendiğinin tespitine karar vermek gerekmiştir" gerekçesiyle; davacı tarafın, borçlu olmadıklarının tespiti ve fazla ödenen miktarın istirdadı için açtıkları davanın reddine karar verilmiştir.

İstanbul 5. İcra Müdürlüğünün 11522 ve 11521 E. sayılı takip dosyaları ile: Arif Selim Batıbay için, Ocak 2000-Haziran 2002 tarihleri arası 30 aylık nafaka alacağı 22.500 USD ( 34.929.000.000 TL ); kerim Batıbay için, Ağustos 2000- Haziran 2002 tarihleri arası 23 aylık nafaka alacağı 17.250 USD ( 27.167.000.000 TL ) talep edilmiştir.

Davacı taraf, davada; icra takibine dayanak teşkil eden boşanma ilamında müşterek çocuklar için hükmedilen nafakanın iştirak nafakası olduğunu; çocuklardan Arif Selim'in 1.6.1998 tarihinde reşit olduğundan, nafaka istenen dönemde, iştirak nafakası istenemeyeceğini ileri sürerek bu taleple ilgili borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini, Mahmut Kerim için ise, indirim davası gözetilerek 24.967.000.000 lira borçlu olmadıklarının tespitini talep etmiştir.

Ayrıca %40 icra inkar tazminatı ile haksız olarak ödenen paranın istirdadını istemiştir.

İştirak nafakası; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmasıdır. ( TMK.182/2. madde ). Ana ve babanın bakım borcu ise, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder ( TMK.328/1. madde ).

Müşterek çocuklardan Arif Selim 01.06.1980 doğumlu olup 01.06.1998 tarihinde 18 yaşını doldurmuştur. Yapılan takipte Ocak 2000-Haziran 2002 tarihleri arasındaki nafaka alacağı talep edilmiş olmasına göre, reşit olan kişinin iştirak nafakası talep etme hakkı bulunmadığından; bu taleple ilgili davanın kabulüne ( borçlu olmadığının tespitine ) karar verilmesi gerekirken, karar gerekçesinde de bu durum doğru olarak izah edilmiş olmasına rağmen, hüküm kısmında talebin reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Keza, çocuklardan Mahmut Kerim'le ilgili açılan indirim davasında 30 Mayıs 2002 dava tarihinden itibaren, aylık 750 Dolar olan nafaka aylık 500 Dolar'a indirilmiştir. Takipte ise, Haziran 2002 tarihine kadar aylık 750 Dolar nafaka istenildiğinden fazladan istenen nafaka miktarı sadece 250 Dolar'dır.

Mahkemece, bu hususda doğru olarak saptanmış ve gerekçede belirtilmiş ise de, hükümde bu taleple ilgili davanın kısmen kabulüne ( 250 Dolar için borçlu olmadığının tespitine ) karar verilmesi gerekirken, talebin tümden reddi de doğru değildir.

Öte yandan, müşterek çocuklar 18 yaşını doldurmuş olmalarına rağmen ( ana ve babanın bakım borcu sona erdiği halde ) ana ve babanın çocuklar için rızaen veya hataen nafaka ödemesi ahlaki bir görevin yerine getirilmesi olarak nitelendirilebilir. Yargıtay'ın yerleşik uygulamaları da bu yöndedir. Ancak, cebri icra tehditiyle, zorla nafaka tahsili ahlaki bir görevin yerine getirilmesi olarak telakki edilemez. Davacı tarafın, kanuna aykırı olarak ödemek zorunda kaldığı nafaka parasının istirdadına karar verilmesi gerekir.

Mahkemece, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde istirdat talebinin reddine karar verilmiş olması da doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için dava tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 400.00.000 lira vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.09.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.