Mesajı Okuyun
Old 18-06-2012, 12:01   #10
aytül

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) Madde 390
BORÇLAR KANUNU (MÜLGA) Madde 392

Esas No : 2005/13-774
Karar No: 2006/14
Karar Tarihi: 25.01.2006





Taraflar arasındaki "tazminat ( alacak )" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; G. 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 05.03.2004 gün ve 2002/1352 E. 145 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 30.11.2004 gün ve 2004/7473-17375 sayılı ilamı ile; ( ... Davacı, 15780 parsel sayılı taşınmazda maliki olduğu 1/2 hisseyi dava dışı S. O.''ye satış yapmak üzere 23.05.2002 tarihinde davalıyı vekil tayin ettiğini, davalının aynı gün satış işlemini gerçekleştirdiğini ancak taşınmazı vekalet görevini kötüye kullanarak çok düşük bedelle devrettiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla taşınmazın rayiç değeri üzerinden 210.000.000.000 TL.nin satış tarihinden faizi ile davalıdan alınmasını istemiştir. Davalı, davacının hissedarı olduğu şirkete ait hastanede başhekim olarak görev yaptığı dönemde, kardeşi olan S. O. ile dava konusu taşınmazın satışı konusunda haricen anlaştıklarını ve satış bedeli olarak davacının banka hesabına, ortak hesaplarından 125.000 Dolar havale edildiğini, kendisine tapuda resmi işlemin yapılması için vekalet verildiğini, davacının başhekimlik görevine son verilmesi dolayısıyla duyduğu husumet nedeniyle bu davayı açtığını belirterek davanın reddini dilemiştir. Mahkemece ortak hesaptan yapılan ödemenin taşınmazın satış bedeli olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacıya ait 15780 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payın 23.05.2002 tarihli vekaletname ile aynı gün davacının vekili olan davalı tarafından dava dışı alıcı S. O.''e tapuda resmi satış akdi ile 65.000.000.000 TL bedelle satılıp, bedelin peşinen ve nakden alındığı tapu akit tablosundan anlaşılmaktadır. Davacı, vekili davalı tarafından tapuda taşınmazın gerçek değerinden düşük bedelle satılmış gibi gösterip, alınan parayı kendisine vermediğini iddia ederek, davalının vekil olarak görevini iyi yapmadığı ve kendisine hesap vermediği iddiası ile bu davayı açmıştır. BK.390.maddesi hükmüne göre vekilin mesuliyeti umumi surette işcinin mesuliyetine ait hükümlere tabidir. Vekil, müvekkiline karşı vekaleti iyi bir surette ifa ile mükelleftir. Ayrıca BK. 392.maddeleri hükmüne gore de vekil, müvekkilinin talebi üzerine yaptığı isin hesabını vermeye ve bu cihetten dolayı her ne nam ile olursa olsun, almıs olduğu seyi muvekkiline tediyeye mecburdur. Yasanın bu duzenlemelerine gore davalı vekaleti iyi bir sekilde ifa ettigini ispat etmeli, aksi takdırde en ufak bir kusurunun varlığı halinde müvekkilinin uğradığı zarardan sorumlu olduğu gibi, satış bedeli olarak aldığı paranın hesabını da vermek zorundadır. Davalı, tapuda satış bedelinin düşük gösterildiğinin doğru olduğunu ancak davacıya satış bedelinin, dava dışı alıcı tarafından kardeşleri ile ortak olan hesaptan ödendiğini, kendisinin para almadığını savunmuştur. Davalı bu savunmasını kanıtlayamaz ise davacı taşınmazın satış tarihindeki rayiç bedelini davalıdan istemekte haklıdır. Davalı savunmasını yazılı delillerle kanıtlamak zorundadır. Davalı savunmasını ispat için bir banka dekontu ibraz etmiş i*se de; dekontta yapılan ödemenin taşınmaz satış bedeline karşılık olduğuna ilişkin bir açıklama olmadığı gibi, davacı, davalının bu savunmasını kabul etmemiştir. Gerçekten odemenin yapıldığı hesabın dava dışı S. O.''e ait olduğunu ve havalenin de S. O. tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Davalı bu dekonttan başkaca yazılı belgede ibraz edememiştir. Bu dekont yalnız basına davalı savunmasını ispata yeterli değildir. Miktar itibariyle ve davacının açık muafakatı bulunmadığından olayda davalı savunmasının ispatı icin HUMK.288 ve devamı maddeleri hükmü geregi tanık dinlenemez ve tanık beyanlarına dayanılarak hükum kurulamaz. Davalı savunmasını yazılı belge ile ıspat edememiş ise de, delil listesinde açıkça yemin deliline dayandığı anlaşıldığından savunmasının ispat için davalıya, davacı tarafa yemin teklif hakkı olduğu hatırlatılarak hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerekir. Mahkemece bu hususlar gözardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir... ) Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu''nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 25.01.2006 gününde yapılan 2. görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.