Mesajı Okuyun
Old 29-01-2007, 17:56   #2
AV.SANEM

 
Varsayılan

SAYIN MESLEKTAŞIM, TERDİTLİ OLARAK TALEPTE BULUNABİLİRSİNİZ. MAHKEME ÖNCELİKLE KUSURLU TARAFI TESPİT EDEREK KUSURSUZ OLAN YADA DAHA AZ KUSURLU OLAN TALEBİNE GÖRE HAREKET EDECEKTİR.ANCAK HERHALÜKARDA EVLİLİK BİRLİĞİNİN BİTTİĞİ KANAATİ OLUŞUR İSE DE EN AZINDAN TAZMİNAT TALEPLERİNİZ DEĞERLENDİRİLİR.
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi

Esas : 2005/9117
Karar : 2005/11730
Tarih : 21.07.2005

ÖZET : Boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Boşanma isteğinin reddi gerekir.

(4721 sayılı MK. m. 166)

KARAR METNİ :
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.

Davalının kocasına sık sık yalan söylediğine ait delil yoktur. Davacının ise; sadakat yükümlülüğüne aykırı olarak güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, ve tüp yüzünden çıkan son tartışmadan sonra, evi terk ettiği bir daha da gelmediği anlaşılmaktadır. Olaylarda davacı kusurlu olup, davalıya atfedilebilecek bir kusur bulunmamaktadır.

Türk Medeni Yasasının 166. maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükümü elde edebileceği şeklinde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Sair taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.

Öyle ise Türk Medeni Yasasının 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.

Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK. md.166/2)

Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu halde açıklanan sebeple isteğin reddi gerekirken kanun hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Hükmün yukarda gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 tarih içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 21.07.2005 per.

Kaynak : Corpus