Mesajı Okuyun
Old 11-06-2012, 13:33   #13
Mozkul

 
Varsayılan

Hukuk Genel Kurulu 2003/19-290 E, 2003/286 K.

"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki "menfi tesbit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 9. Ticaret Mahkemesince

davanın reddine dair verilen 03.05.2001 gün ve 2000/101 E- 2001/470 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından

istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 16.05.2002 gün ve 2001/6344-2002/3718 sayılı ilamı ile; (...Davacı vekili,

davalı tarafa sipariş edip daha sonra alımından vazgeçtiği mal için düzenlendiğini iddia ettiği senedin icra takibine konulduğunu ve

karşılığı bulunmadığını ileri sürerek, söz konusu senetle borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davaya karşı cevabında, davacının, müvekkiline olan borcu nedeni ile dava konusu senedi keşide ettiğini, ancak el

alışkanlığı nedeni ile senedin "Malen" kayıtlı olarak düzenlendiğini savunarak, senedin ihdas nedenini talil etmiştir. Bu durumda

mahkemece, kanıt yükünün senet metnini talil eden davalı tarafta olduğu gözetilerek, davalıya ileri sürdüğü hususu ispat imkanı tanınıp

tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, kanıt yükünün tayininde yanılgıya düşülerek yazılı

şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir..... gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan

yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HGK KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan

sonra gereği görüşüldü:

Dava, karşılıksız kalan kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının saptanması isteminden ibarettir.

Davacı, davalının ortağı olduğu Y... İnş. Ltd. Şti ile inşaat malzemesi alımı konusunda eskiye dayalı mal alışverişlerinin olduğunu, icraya

konulan senedin de yine böyle bir mal alışverişi sırasında, alınan malzeme tutarı hesap edilerek fatura edilip, bedeli ödendiği

takdirde geri verilmek üzere teminat amacıyla verildiğini ancak, bu görüşmeden sonra aynı gün yapılan bir siparişten cayıldığını, buna

karşılık, davalının senedi kendisine iade etmeyip, yırtıp atıyorum diyerek bir kağıt parçasını yırtığını, aradan üç yıl geçince de kötü niy

olarak icraya koyduğunu savlayarak, sözü edilen alacağın var olmadığının saptanmasını ve takibin iptalini istemiştir.

Davalı ise, sözü edilen senedin bir borç ilişkisine dayalı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davacının dava konusu senedin teminat amacıyla düzenlendiğini, davalının ise nakden verildiğini savunmakla, her

iki yanın da senetteki "malen" ibaresini ta'lil ettiği, bu durumda ispat yükünün yer değiştirmeyeceği, davacının davasını ispat etmesi

gerektiği, davacının bir yazılı delilinin olmadığını ve yemin deliline de dayanmayacağını beyan ettiği ve böylece davasını kanıtlayamad

gerekçesiyle davanın reddine ilişkin olarak verdiği hüküm, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.

Hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu

durumundadır. (TTK m 691/1)

Bonoda şekil şartları TTK m 688'de sayılmıştır. Bunlar; "Bono"yada "Emre Muharrer Senet" ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel

ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil

şartlarından değildir.

Bu zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlarda vardır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği

kaybolur. Buna karşılık bonoya isteğe bağlı olarak, faiz bedelinin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da

konabilir. (Prof Dr. Reha Poroy Kıymetli Evrak Hukuku Esasları 11. Bası İstanbul 1989 s. 237 vd.)

Yerleşik Yargıtay İnançlarında kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan

borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik "bedel kaydı"dır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması, senedin

bono niteliğini etkilemez. Bu tür kayıtlar, bonoyu düzenleyenin, "lehdardan karşı edimi aldığını" belirtmeğe yarar. Kambiyo hukuku

yönünden önemi yoktur.

Bedel kayıtları daha çok bonoyu düzenleyenle, lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda (HUMK. md. 290) önem

kazanır ve kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır. Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri

bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin "kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu" yolundaki

soyutluk kuralına dayanamayacaktır. (Y. 11. H.D. 7/10/1982 gün ve 1982/4034-3688 sayılı ilamı).

Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin

gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (Y.İBK. 12/4/1933 gün ve 1933/30-6 sayılı ilamı)





Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin

bedelsiz olduğunu savlayan tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı "malen" kaydıyla yada bir alacak borç

ilişkisine dayandığı "nakten" kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin

ta'lili (nedene, illete bağlanması)anlamına gelir ki, böyle bir durumda kanıt yükümlülüğü yer değiştirir. Senedi talil eden, savını kanıtlamak

yükümlülüğü altına girer. (Y. 11. H.D. 4/5/1984 gün 1984/2517-2601 sayılı ilamı).

Senette borcun nedeni "mal" yada "nakit" olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından,

ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa,

lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünüde üstlenecektir. Buna

senedin ta'lili denmektedir. Bu anlamda ta'lil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma

anlamına gelir.

"Malen" ibaresi bulunan bir bonoda malın teslim alındığı, borçlu tarafından ikrar edilmiştir. Alacaklının teslim ettiğini kanıtlamak

yükümlülüğü yoktur. Yazılı ikrarın aksini diğer bir deyişle, malın teslim edilmediğini borçlu kanıtlamak yükümlülüğündedir.(Yargıtay Ticare

Dairesinin 10.4.1967 gün 558-1967 sayılı ilamı ve 23.11.1970 gün ve 2787-4659 sayılı ilamı, 11. H.D.nin 22/3/1983 gün ve

1983/772-1384 sayılı ilamı).

Borçlu bonodaki "bedeli malen almıştır" kaydına rağmen bononun iptalini ister ve alacaklı bedelin mal olarak verilmediğini kabul,

fakat nakden verildiğini iddia edecek olursa ispat külfeti hangi tarafa ait olacaktır.? Eş söyleyişle alacaklımı borçluya nakit verdiğini,

yoksa borçlu mu alacaklıdan nakit almadığını kanıtlayacaktır. Bu ispat hangi koşullarda olacaktır.?

Mal kaydı bulunan bonoda borçlu alacaklıdan mal almadığını iddia, alacaklıda borçluya mal vermediğini kabul ederse borçlunun

iddiası sabit olmuştur.

Alacaklının başka bir iddiası varsa, diğer bir deyişle alacağının bir alacak borç ilişkisine dayandığını iddia ediyorsa bunu ispatlamak

yükümlülüğündedir. (Dr. Fadıl Cerrahoğlu Hukuki Bahisler Bononun Temel İlişki Açısından Delil Niteliği ve Bonoda Bedel Kaydı

makalesi, İstanbul Ticaret Odası Gazetesi 7 Nisan 1972 s. 8) Yargıtay'ın yerleşik görüşü de bu yöndedir (19. H.D. 14.4.1992 gün ve

1992/8081-4430 sayılı ilamı, Y. 11. H.D.nin 21.12.1983 gün ve 1983/5668-5790 sayılı ilamı. 11 HD. 16.6.1983 gün ve

1983/3004-3130 sayılı ilamı).

Somut olayda dosya kapsamından anlaşıldığına göre; taraflar arasında süregelen ticari ilişkide davalı satıcı hiçbir bedel almadan

davacı alıcıya mal göndermekte, alıcı, fatura düzenlenip para ödeninceye kadar geçen süre içinde geçerli olmak üzere, teslim aldığı

malların bedeline mahsuben avans olmak üzere, satıcıya (davalı-alacaklıya) bir bono düzenleyip vermekte, fatura düzenlenip

satış bedeli ödendiğinde, satıcıda bulunan bono alıcıya iade edilmektedir. O halde, dava konusu bono teminat olarak değil, alıcının

(davacı-borçlunun) teslim aldığı mallarının bedeline mahsuben alındığı, anlaşılmaktadır. Davacı borçlu söz konusu bonoyu bir ticari iliş

sırasında, mal bedeli fatura edilip ödendiğinde geri verilmek üzere, teminat amacıyla verildiğini bildirmiş, alacaklı ise borç karşılığı

verildiğini savunmuştur. Açıkça görüleceği üzere davacı borçlunun beyanı, senedin ihdas nedenine daha uygun bir beyan olup, her ne

kadar dava dilekçesinde teminat olarak verildiğini belirtmiş ise de, taraflar arasındaki ticari ilişkinin niteliği göz önüne alındığında, sözü

edilen senedin avans amacıyla verildiği belirgindir. Öyle ise, burada iki taraflı ta'lil söz konusu değildir."Malen"kaydı bulunan

senedin ihdas nedenini, borç karşılığı verildiğini savunan davalı ta'lil etmiştir. Hal böyle olunca; mahkemece kanıt yükünün senet

metnini ta'lil eden davalı tarafta olduğu gözetilerek, davalının savını kanıtlayabilmesi için olanak verilip, tüm deliller birlikte

değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kanıt yükünün tayininde yanılgıya düşülerek direnme kararı verilmesi hatalı

olup bozulması gerekir.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen

nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri

verilmesine, 09.04.2003 gününde, oybirliği ile karar verildi